Pazar Magazinin ve taraftarın "Hulki abi"si

Magazinin ve taraftarın "Hulki abi"si

29.09.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Magazinin ve taraftarın "Hulki abi"si

Magazinin ve taraftarın  Hulki abisi



Magazinin ve taraftarın  Hulki abisi
Türkan Şoray’ı boynunu kırdığında İstanbul’a özel uçakla siz getirdiniz, değil mi? Bu olayı anlatır mısınız?
Türkan Şoray, Elazığ’da "Cemo" filmini çekiyordu. Bir gece yarısı Rüçhan Adlı beni telefonla aradı. "Hulki, Türkan ölüyor, boynunu kırdı" dedi. Elazığ’da doğru dürüst tıbbi müdahale yapılmamış. İstanbul’a getirilmesi lazım. Hemen Erol Simavi’yi uyandırdım. "Kendini Erol Simavi olarak tanıt, hemen bir uçak kirala ve gidip Türkan Şoray’ı getir. Kimsenin de haberi olmasın" dedi. Ben hemen bir uçak buldum. Doktor, hemşire aldım. Ve gittim. Türkan Şoray’ı aldık. Tam gidiyoruz, havaalanındaki Elazığlı bir görevli "Biz burada ölsek kimse ilgilenmez, ben daha İstanbul’u görmedim, Türkan Şoray’a özel uçak geliyor, Hürriyet onların gazetesi tabii" dedi. Bunun üzerine ben "Hürriyet senin de gazeten, gel, seni de bir haftalığına İstanbul’a götüreyim" dedim. Hemen bu kişinin amirlerinden izin aldım. Onu da attık uçağa, geldik. İstanbul’da diğer gazetelerin muhabirleri bizi karşılamasın diye uçağı da askeri havaalanına indirttim.
Türkan Şoray olayını birinci sayfadan haber yaptık. Elazığlı adamı da hemen Hilton Oteli’ne götürdük. Kral dairesini açtık. Ertesi gün havuzun içine masa kurduk. Onu da oturttuk. Etrafında da güzel kadınlar. Bir de onun haberini yaptık.

"Sibel Can bir poz verdi, dansöz oldu; bir poz verdi, assolist oldu"
Muazzez Abacı, Bülent Ersoy, Sibel Can, Mahsun Kırmızıgül gibi isimlerin sizin keşfiniz olduğu söyleniyor. Öyle mi?
Muazzez Abacı’yı Ankara’da radyo korosunda gördüm, sıska bir kızcağızdı. Onu diğerlerinin arasında fark edip röportaj yaptım. Sonra Muazzez Abacı oldu.
Bülent Ersoy’u da vapurda gördüm. O zamanlar daha genç bir delikanlıydı. Bir hanımla beraberdi. Nişanlısı. Ama Bülent Ersoy makyajlıydı. Boynuna fularını bağlamıştı. Paltosunu sırtına atmış, ayağında mantar ayakkabılar. Elimde ertesi günün gazetesini görünce benim gazeteci olduğumu anladılar. Tanıştık. "Acaba, Bülent’imden bahsediyor mu gazete?" diye sordu nişanlısı hanım. "Bülent’iniz sanatçı mı?" diye sordum ben de. "Evet, Kadıköy Musiki Cemiyeti’nde. Şimdi de Saray Sineması’ndaki konserden dönüyoruz" dedi. Onu da gazeteye davet ettim. O zaman da Zeki Müren bütün gazete patronlarının adamı. Katiyen kırılmaya gelmiyor. Yine de haberini yaptım. Sonra da Fahrettin Aslan’a telefon açtım. Fahrettin bey de onu Müzeyyen Senar’a dinletti. Bülent Ersoy assolist oldu.
Benim adım Mahsun Kırmızıgül’ün Diyarbakırlı ahbaplarının kulağına gitmiş. Getirdiler bana dinletmek için. Hamamda dinledim onu. Başka şarkılar söylüyordu bana, ona "Diyarbakır’da koyun otlatırken nasıl söylüyorsan, öyle söyle" dedim. Sonra onu gazeteye götürdüm. Anonslarını yaptım. Ve bir anlamda bugünkü Mahsun Kırmızıgül olmasını temin edenlerden biri olarak benim adımı söyler evladım.
Senelerce Playmen dergisinin de fotoğraf editörlüğünü yaptım. O sırada birçok ünlü kadın sanatçının çıplak fotoğraflarını çektirdim. İsimleri ben belirlerdim. Sibel Can henüz dansöz olarak tanınmazken Playmen’e poz verdi. Bunun ardından dansöz olarak ünlendi. Sonra bir kez daha poz verdi. Bunun ardından da assolist oldu.