Pazar “Mağdur eden şeye karşı tavır almak bizi iyileştirir”

“Mağdur eden şeye karşı tavır almak bizi iyileştirir”

24.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Darbe girişimi tüm toplumun ruh sağlığını olumsuz etkiledi. Uzmanlar özellikle dayanışmanın gücüne vurgu yapıyor. “Bizi asıl travmatize eden şey biçare hissetmektir” diyen Prof. Dr. Doğan Şahin’e göre insanların kendilerini mağdur eden şeye karşı tavır almaları onları iyileştirir

“Mağdur eden şeye karşı  tavır almak bizi iyileştirir”

Hemen başımızın üzerinden uçuyormuşçasına ses çıkaran savaş uçakları, sokaktaki tanklar, makineli tüfeklerin ateşlenmesi, düşen bombalar, patlamalar... Geçtiğimiz hafta büyük bir badireyi hep beraber atlattık. Tankların önünde duran insanlar bir darbe girişiminin önledi. Fakat ruh sağlığımızın bir anda normale döneceğine inanmak zor. Görüşlerini aldığımız uzmanlara göre darbeye karşıya nasıl dayanışma içinde hareket edildiyse, bu travmanın ruhsal sonuçlarıyla başa çıkmak için de dayanışma içinde hareket edilmeli. Hem kişisel olarak hepimize hem de devlet yöneticilerine düşen görevler var...

Haberin Devamı

“Travmayı anlamlandırmak üstesinden gelinmesini kolaylaştırır”

Prof. Dr. Doğan Şahin (İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi)

- Alıştıkları ortamın bir anda değişmesi insanları travmatize eder. Burada güzel güzel oturuyoruz diyelim. İçeriye bir anda silahlı insanlar girince büyük bir korkuya kapılırız. Darbe de öncelikle insanların can güvenliğini tehdit ediyor. Bir de bu darbe girişimi farklıydı. Daha önce yaşanan darbelerde insanlar uyanıyor ve bir darbe olduğunu öğreniyordu. Uçakların alçak uçuş, tankların atış yaptığını hiç görmedik. Bunlar olduğu için insanlar şiddete maruz kaldıklarını hissediyor. Sokağa çıkanlar o şiddete doğrudan maruz kaldılar zaten. Herkesin aynı travmayı yaşadığını söyleyemeyiz. Homojen bir durum yok. Üzerine ateş açılan, yanındaki arkadaşı vurulan insanlarla; evinden çıkmayan, çatışma gömeyen insanların travması bir olmaz. TBMM’nin bombalanması sırasında binada olan vekiller daha fazla etkilenecektir tabii ki...

Haberin Devamı

“Mağdur eden şeye karşı  tavır almak bizi iyileştirir”
- Bizim Travma Sonrası Stres Bozukluğu’ndan (TSSB) bahsedebilmemiz için olayın üstünden bir ay geçmiş olmalı. İlk bir ay içinde gerçekleşen belirtiler genelde ister istemez sürekli olay hakkında düşünmektir. Görüntüler akla gelir genellikle. Bir de olaylar tekrar cereyan ediyormuş hissine kapılmak vardır. Flashback tarzında yaşanır. Bunun dozu bazen çok şiddetli olur ve insanlar o anı tekrar yaşıyormuş gibi davranır. Bunlara bedensel reaksiyonlar da verebilirler: Terleme, titreme, daralma gibi... Rüyalar da ortaya çıkar. Kaçınma belirtileri de görülür. O ortamda kalmak istemezler. Televizyonu açmak, haber izlemek istemezler.

- Bir travmanın üstesinden gelebilmek için o travmayı anlamlandırmak önemlidir. Diyelim ki savaşa gidiyorsunuz ve yaralanıyorsunuz. Kendinize “Olsun, haklı bir savaşta yaralandım. Vatanım için savaştım” derseniz onun üstesinden gelmeniz kolay olur. Fakat Vietnam örneği üzerinden konuşalım mesela... Bir savaşa gittiniz ve sonradan fark ettiniz ki bu haksız bir savaşmış. Burada travmayı atlatmak daha zordur. İnsan doğru bir şey yaptığına inandığı zaman yaşadığı travmanın üstesinden daha kolay gelir.

Haberin Devamı

“Kadınlar daha fazla etkilenir”

- İnsanların kendilerini mağdur eden şeye karşı aktif olarak tavır almaları onları iyileştirir. Sel mi geldi? İnsanlar birlikte duvar örerse kendilerini güçlü hissederler. Bizi asıl travmatize eden şey kendimizi biçare hissetmektir. Hatta bağırıp çağırmak da tekrar kendimizi güçlü hissetmemizi sağlar. Öfkenin de iyileştirici bir etkisi vardır. Meydanlarda birlikte olmak, bağırıp çağırmak travmanın yarattığı acizlik duygusunu ortadan kaldırır.

- Bu gibi travmalardan kadınlar, çocuklar, daha önce herhangi bir travma yaşayanlar, yoksullar, toplumsal dayanışmanın dışında tutulanlar daha çok etkilenir. Özellikle yaşananları çocuklara anlatırken olayı dramatize etmemek gerekiyor. Onları korkutacak canavarlar yaratmamalıyız. Sade bir dille bunun siyasi iktidarı ele geçirmek isteyenlerin işi olduğunu, şiddet kullanarak buna giriştiklerini anlatmak gerekir. Geniş bir kesimin ve ordunun büyük bir bölümünün buna karşı olduğunu fakat dünyada böyle kötülüklerin olduğunu söylemek gerekir.

Haberin Devamı

- Hayatın normal akışına dönmek için demokrasi dayanışmasını korumak gerekir. Siyasi parti liderlerinin daha sık bir araya gelmesi, olumlu mesajların verilmesi gerekir. Dayanışma ruhunu ön plana çıkarmak önemli. İnsanların da kendi aralarında dayanışması işe yarar. Ötekileştirmelerden kaçınmak lazım. İşimizle ilgilenmek de travmanın önüne geçer. Yoğun travmaların ardından gelecekle ilgili kaygılar da başlar çünkü. İşimize sahip çıkmakla birlikte bizi mutlu eden şeylere de devam etmeliyiz; müzik dinlemek, sanatla ilgilenmek, operaya gitmek... Sanat olmazsa ruh sağlığı diye bir şey olmaz. Ruh sağlığıyla ilgilenen insanların çalışmaları dışında ruh sağlığına en iyi gelen şey sanattır.

“Mağdur eden şeye karşı  tavır almak bizi iyileştirir”
“Unutmamak; korunmak, önlemek ve gelişmenin en önemli aracı”

Prof. Dr. Ahmet Tamer Aker (İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisans Program Direktörü)

- Darbe travmasını tek bir olay gibi görmemek gerekir. İçinde farklı farklı olay ve özellikleri barındıran bir bütün olarak değerlendirebiliriz. Yakınlarını kaybedenler, yaralananlar, baskı ve kötü muamele yaşayanlar, bombalama ve ateş altında kalanlar, şiddete tanıklık edenler gibi sınıflayabileceğimiz insanlar bu travmanın değişik boyutlarını yaşamışlardır. Bu travmaların ardından kaygı, korku, çaresizlik, güvensizlik, belirsizlik, tahammülsüzlük, hayattan zevk alamama, dikkat kaybı, sürekli tetikte hissetme, yabancılaşma gibi sorunların erken dönemde ortaya çıkması beklenir. Bu sorunlar büyük oranda yatışacaktır. Görece az sayıda kimsede ise travma ile ilişkili stres hastalıkları, depresyon, çökkünlük, kaygı hastalıkları ve travmatik yas gibi hastalıklar ortaya çıkabilir.

Haberin Devamı

- Travma Sonrası Stres Bozukluğu kadınlarda daha fazla görülür. Bunun birçok nedeni vardır ama asla bir “zayıflık veya eksiklik” değildir. “Erkekler ağlamaz” ile temsil edilen cinsiyet rolleri, nörobiyolojik farklılıklar, kadınların cinsel şiddet gibi daha vahşi travmalara maruz kalması bu farklılığı açıklar. Aynı travmayı, örneğin depremi yaşayan kadınlarda da erkeklere göre daha yüksek oranda hastalık saptanabilir. Her iki cinsiyet de aynı travmaya maruz kalmış gibi gözükse de yaşantıları, deneyimlemeleri birbirlerinden farklıdır. Örneğin pazar öğleden sonra saat 3 gibi gerçekleşen bir depremi kadınlar evde yalnız veya çocuklarının sorumluluğunu hissederek yaşarken, erkekler kahvehanelerde deprem korkusunu daha kolay atlatabilecekleri bir birliktelik yapısı içinde yaşayabilirler.

- Dayanışma, paylaşma, dertleşme, yanımızdakini dinleme, destekleme, anlama travmayı aşmada elimizdeki en önemli araçtır. Kültürel gelenekler bu konuda bize pekçok ipucu verir. Yas süreci ile yasın yarattığı keder ve üzüntü ile başetmenin en işlevsel ve günümüze kadar taşınan yolları da gelenek ve göreneklerdir. Başsağlığı ziyaretleri, ağıtlar, yas evleri, mevlitler gibi kültürel aktarımlara dikkat etmemiz gerekir.

“İnsanın insana muhtaçlığı en önemli yol göstericimiz”

- Saldırının izlerinin yakınlarını kaybedenlerde, yaralananlarda, bombaların-kurşunların hemen yakınlarında bulunanlarda daha uzun sürmesi beklenebilir ama çok büyük çoğunluk kendisi için kaygı ve sıkıntı yaratabilecek sorunları kısa bir sürede atlatabilecektir. Bir çeşit iz ise her zaman hafızada, toplumun anlatılarında kalacaktır. Kalması da gerekir. Unutmamak korunmak, önlemek ve gelişmenin en önemli aracı.

- Toplumsal destek, yakınlaşma, samimiyet, birleştirici dil, adaletin tesisi, anmalarla dayanışma... Bunlar çok önemli. Aslında insanın insana muhtaçlığı en önemli yol göstericimizdir.

- Güven duygumuzu tazelemeli, önümüzdeki belirsizliğe karşı mücadele etmeliyiz. Ortak bir kenetlenme ve aklıselimin farklı farklı alan, kurum ve yerlerde devreye girmesi, çalışması gerekir diye düşünüyorum. Toplumsal dayanışma harekete geçmeli, bir olma dili ötekileştirmenin önünde olmalıdır. Ülkeyi yöneten kişilerden mahalledeki çocuğa kadar ruh ve beden sağlığımıza önem göstermeli, örselenmeye karşı önlemler alabilmeliyiz. Uzmanlar olarak da etkilenen kişilerle temas edebilmeliyiz. Psikososyal uygulamaları ihtiyaç sahiplerine karşı devreye sokabilmeliyiz. Bunlardan birisinin kısa bir süre içinde Çengelköy’de başlayacağını belirtmek isterim. Bu kayıpları, yaralıları, esnafı, polisi, askeri içerecek bir destek programı gibi tasarlandı. Zor günler geçiriyoruz ama umut bizim en önemli kaynağımız. İnanmak ve güvenmek üzerine kurulmuş bir doğamız var, kaybetmeyelim.

“Mağdur eden şeye karşı  tavır almak bizi iyileştirir”
“Bu kaotik ortam ve travmatik etki ile başa çıkmanın yolu konuşmak, anlatmak ve dayanışmaktır”

Klinik Psikolog Şencan Taşkale (TherapiaGroup)

- Bireyin ve toplumun birincil ihtiyacı güven duygusudur. Yani fiziksel bütünlüğünü korumak, kendisinin ve yakınlarının güvende olduğunu bilmek... Travmatik tepkiler de fiziksel ve psikolojik bütünlüğü tehdit eden bu tür olağandışı olaylara verilen normal tepkilerdir. Olağanüstü şeyler yaşandı. Hepimiz çeşitli stres tepkileri gösteriyoruz. Bunlar travma sonrası akut stres belirtileridir. Birkaç günden birkaç haftaya kadar sürebilir. Bunun psikiyatrik bir soruna dönüştüğü form ise TSSB’dir. Travmaya maruz kalan kişinin kendisi, kimliği, insan ilişkileri ve dünyaya dair varsayımları sarsılır. Yaşadıkları aynı zamanda kişinin kavrama gücünü aşar ve kabullenilmekte zorlanır.

- Yaşadığımız olaylar bireysel etkilerinin yanı sıra toplumsal bir travmaya sebep oldu. Toplum bireylerin aidiyet hissettikleri ve organik bağlarla birbirine bağlandığı yaşayan bir organizmadır. Kültür, dil, din, gelenekler, ahlak, güven gibi ortak değerlerin bağdaştırıcılığıyla bireysel varoluşun zeminidir. Bu toplumsal değerlerin oluşturduğu zemin bu tür travmatik olaylar ile sarsılabilir ve toplumsal bir travma ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda bireyler içinde yaşadıkları toplumun bağdaştırıcı öğelerine tutunamaz. Toplum yaşanan acıları ve kayıpları sindirmekte güçlük çeker. Bu süreçte dehşet, çaresizlik, tedirginlik, acı, kayıp hissi, öfke, donukluk, yabancılaşma, yalnızlık gibi pek çok duygunun bir sis bulutu gibi topluma dalgalar halinde yayıldığını görüyoruz. Bu güvensizlik zemininde bölünme, ötekileştirme, hatta düşmanlaşma en tehlikeli sonuçlardır. Bir yandan da şiddet içeren, doğal afetlerden farklı olarak insan eliyle yaratılmış bir travma olan terör eylemleri, savaş, istila ve darbe gibi olayların ardından bireysel ve organize şiddet vakalarının da arttığını biliyoruz. Kişiler ve hatta topluluklar uğradıkları şiddetin karşılığını, kendileri de başkalarına şiddet uygulamak yoluyla verme yolunu seçebilir. Başka türlü bir şiddeti haklı ve meşru görmeye başlayabilirler.

- TSSB belirtileri kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Travmatik olaya verilen ilk tepki şok tepkisidir. Belirtilerin ortaya çıkış zamanı da değişkendir. Travmatik olaydan saatler veya günler sonra ortaya çıkabilir. Kişi başa çıkamadığı bu durumla karşılaşmamak için içe dönebilir ve kendini izole edebilir. İşinden, ilişkilerinden ve keyif veren etkinliklerden uzaklaşır. Travmanın önemli sonuçlarından biri de yabancılaşmadır. Kişi kendine ya da çevresine yabancılaşır, gerçek dışı hisseder ve dışarıdan izliyormuş gibi bir hisse kapılır. Bu istemsiz bir başa çıkma stratejisidir. Ancak bu yaşantının kendisi de ürkütücüdür. Bellek adeta bu travmatik olayı işlemleyemez ve nereye koyacağını bilemez. Dikkati odaklamak ve sürdürmek de oldukça güçleşir. Tüm bunlarla birlikte sürekli tetikte olma hali ve irkilme tepkileri olur. Uyku ve iştah olumsuz etkilenir. Kişi normalde olduğundan çok daha tahammülsüzdür ve öfke patlamaları görülebilir.

“TSSB söz konusu ise bir uzmandan yardım almak, tedavi görmek gerekir”

- Yapılan araştırmalar, çoğu kişide orta şiddetteki stres tepkilerinin dahi belirtilerin herhangi bir müdahale yapılmaksızın 6-16 ay içinde tamamen ortadan kalktığını gösterir. Bu kaotik ortam ve travmatik etki ile başa çıkmanın yolu, konuşmak, anlatmak ve dayanışmaktır. Bir de umut etmeyi bırakmamak. TSSB söz konusu ise bir uzmandan yardım almak, travma tedavisi görmek gerekir.

- Hayatın normal akışına dönmek için kişinin en azından kısmi bir güven duygusu hissedebilmesi, ortamın stabil hale geldiğini görmesi gerekir. Aksi takdirde strese bağlı tepkisellik devam eder. Her şey aynı kalırken sakinleşmek duyarsızlaşmadır, normalleşme değil! Tabii bu sırada ruh sağlığımızı korumak için dikkat edilecek şeyler var. Evet, bizim kontrolümüzde olmayan, endişe ve korku yaratan büyük bir travmayla karşı karşıyayız. Tüm bunlara rağmen kaygı düzeyini azaltmak, kişinin dostlarıyla, iş arkadaşlarıyla, akrabalarıyla dayanışma içinde olması ve iş ve uğraşlarıyla bağını kesmeden hayatın içinde kalmaya devam edebilmesiyle yakından ilgilidir.