Pazar Masal değil gerçek!

Masal değil gerçek!

08.05.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

İngiltere’nin yeni bir monarkı var: Leicester City! Bitime iki hafta kala şampiyonluğunu ilan eden maviler, ünlü müzisyen Adele’in sözleriyle “tüm dünyaya ilham kaynağı” oldu. Fakat herkesin düşündüğünün aksine bu bir masal değil, gerçeğin ta kendisi

Masal değil gerçek

Bir başarıya ilk kez ulaşmak kadar insanı mutlu eden çok az şey var. Efes Pilsen 1996’da Koraç Kupası’nı kazandığında nasıl sevindiğimizi hatırlıyor musunuz? Ya da Galatasaray’ın Arsenal’i penaltılarla yenerek UEFA Kupası’nı Türkiye’ye getirdiği zamanı? Herhalde Türkiye için bu sevincin zirvesi 2002 Dünya Kupası’nda kazanılan üçüncülüktü.

Haberin Devamı

Futbol kulüplerinin kendi liglerinde ilk defa kazandıkları şampiyonluklar milli bir başarı gibi heyecan yaratmıyor galiba. En azından nüfusun tamamı için. Fakat o kulübün taraftarlarının sevinçten delirdiğini tahmin etmek zor değil. 1975-76 sezonunda ilk kez Türkiye şampiyonu olan Trabzonspor’un o günlere tanıklık eden taraftarları İzmir Atatürk Stadı’nda oynanan ve şampiyonluğun garantilendiği Göztepespor maçından sonra bayılana kadar kafalarını duvarlara vurduklarını anlatmışlardı mesela...

25 senede 10 takım...

Yurt dışından da bir örnek verelim... Bu hikayeyi tüm futbolseverler iyi bilir: Diego Maradona, İtalya’nın Napoli takımına transfer olduktan hemen sonra 1986-87 sezonunda kulübüne ilk İtalya şampiyonluğunu kazandırmıştı. İkincisini de 1989-90 sezonunda... Napolililer bu başarıdan o kadar etkilendi ki Maradona âşığı olup çıktılar! Öyle ki 1990 Dünya Kupası’nın yarı finalinde, Napoli’de oynanan maçta kendi ülkeleri İtalya’nın yerine Maradona’nın forma giydiği Arjantin’i desteklediler. Hatta finale yükselen penaltılarla da olsa Arjantin olmuştu...

Haberin Devamı

Bunlara benzer bir başarıyı Türkiye’de Bursaspor tekrarladı. 2010’da gelen şampiyonluk yeşil-beyazlı taraftarları inanılmaz bir sevince boğmuştu. Bu başarı öyküleri çok sık rastlanan olaylar değil. 25 senede Avrupa’da bu başarıyı tekrarlayan, Bursaspor’la birlikte, 10 takım var: 1990-91 sezonunda İtalya şampiyonu olan Sampdoria, 1999-2000 sezonunda İspanya şampiyonluğunu kazanan Deportivo la Coruna, 2000-01 sezonunun Portekiz şampiyonu Boavista, 2008-09 sezonunda Almanya’da şampiyon olan Wolfsburg ile Rusya’da hedefe ulaşan Rubin Kazan, 2009-10’da Türkiye’deki Bursaspor örneği gibi Hollanda’da ilk kez mutlu sona ulaşan Twente, bir yıl sonra Fransa’da aynı başarıyı yakalayan Montpellier, Belçika’nın 2014-15 şampiyonu Gent ve tabii ki bu yazının yazılma sebebi 2015-2016 sezonunun İngiltere şampiyonu Leicester City!

Aslında Leicester City’nin başarı hikayesi geçtiğimiz sezon başladı. 2014-2015 sezonunun bitmesine 9 hafta kala mavi-beyazlıların sadece 19 puanı vardı ve ligin son sırasına demir atmışlardı. Daha sonraki 9 maçın 7’sini kazandılar ve ligde kalmayı başardılar. Yeni sezon başlamadan hemen önce ise kulübün patronları İtalyan teknik adam Caudio Ranieri ile anlaştı. Sürprizdi.

Haberin Devamı

Kendi pizzalarını da kendileri yaptılar

Sözüne güvendiğimiz spor yazarları bile olacakları tahmin edemezdi... “Bu kez kesin düşecekler” diyen de oldu, “Başarı istemeyen takımın başına Ranieri’yi getirsin” diyen de... Zaten böyle bir sürprizi kim tahmin edebilirdi ki? Tom Hanks’ten başka... Sezon başında Leicester City şampiyonlığuna bahis şirketleri 1’e 5 bin verirken bu iddiaya 100 pound atan ünlü oyuncu 500 bin pound’u cebine koydu. Ama asıl merak konusu Steven Spielberg ile bu başarı hikayesini beyazperdeye taşımaya karar verirlerse ne kadar parayı cebine koyacağı tabii ki...

Leicester City’nin başarısı şampiyonluk değil sadece. Ondan daha büyük bir başarı varsa o da dünyanın dört bir yanından taraftar kazanmalarıdır. Kendimden biliyorum, mavilerin şampiyon olmasını delice istediğim için son haftalarda maçlarını hiç kaçırmadım. Benim gibi birçok futbolsever var ve bizim gibi “futbol dilencileri” bunun gibi başarı hikayelerine bayılır. Caudio Ranieri de bunu fark etmiş olacak ki birkaç hafta önce Players Tribune’da yayımlanan yazısında şöyle diyordu: “Son zamanlarda dünyanın dört bir yanından gelen çok fazla ses var. Bütün bunları yadsımak mümkün değil. Amerika’da bile bazı yeni seyirciler edindiğimizi duyuyorum. Hepinize şunu söyleyebilirim: Kulübe hoşgeldiniz.”

Haberin Devamı

Leicester City’nin başarısında büyük bir payı olan teknik adam bir yandan da bu hikayeyi daha da güzelleştiren anekdotlara imza attı. Yayımlanan yazısında da hatırlattığı gibi takıma gol yemedikleri maçtan sonra pizza ısmarlayacağını söylemişti. Ismarladı da... Hem de kendi tarzıyla: “Pizzacıya gittiğimizde bir sürprizim vardı. Dedim ki: ‘Her şey için çaba sarf etmeniz gerek. Pizza yemek için de çalışacaksınız. Kendi pizzamızı kendimiz yapacağız.’ Hamurumuzu kendimiz açtık. Hiç de fena değildi.”

Haberin Devamı

“Peri masalı” denemez

Maviler şampiyonluk yarışındaki rakipleri Tottenham Hotspur pazartesi gecesi Chelsea ile berabere kalınca şampiyonluklarını ilan ettiler. Takımın oyuncuları kendilerinden geçti. Tüm şehir de onlarla birlikte delirdi. Fakat benim bu başarıya “peri masalı” diyenlere bir itirazım var: Bu bir masal değil, gerçeğin ta kendisi. Başarı her zaman en güçlünün ya da yeteneklinin elde ettiği bir şey değil neyse ki... Düşünün Leicester City’nin ilk 11’indeki oyuncuların maliyeti ligde 4’üncü sırada bulunan Manchester City’nin ilk 11’indeki oyuncuların maliyetinin yaklaşık yüzde 10’u. Başarı en çok isteyenin oluyor...

Leicester’ın “yeni” kralları!

Masal değil gerçek

2015-2016 sezonunun başlamasından çok kısa bir süre sonra Leicester’daki bir otoparkın altında bir iskelet bulunmuştu. Yapılan DNA taraması kemiklerin İngiltere’yi 500 yıl önce yöneten III. Richard’a ait olduğunu ortaya çıkardı. Mavilerin şampiyonluğunu bu olaya bağlayanlar oldukça fazla. Fakat Leicester’ın üç “yeni” kralının payı daha büyük: Jamie Vardy, Riyad Mahrez ve N’Golo Kante.

Vardy’nin hikayesi çok yazıldı: Vardy bundan beş yıl önce hafta içi bir fabrikada çalışıyor, hafta sonu da sıcak suyu olmayan bir amatör kulübün formasını giyiyordu. Aradan geçen yıllar onu İngiltere’nin zirvesine çıkardı. Şimdi Euro 2016’da forma giymek için gün sayıyor.

Riyad Mahrez 2014 yılında Fransız 2. Lig ekibi Le Havre’dan transfer edildi. Bonservisi 500 bin pound’du. Şimdi ise Mahrez’i transfer etmek isteyen takımın 40 milyon pound’u gözden çıkarması gerekiyor.

N’Golo Kante’yi ise hocası Ranieri anlatsın: “Kante antrenmanda öylesine koşuyordu ki formasının içerisinde şarj aletlerinin saklı olduğunu düşündüm. Ona, ‘Bir gün seni kendi kestiğin ortaya kafa vururken göreceğim’ dedim.”

Masal değil gerçek