Pazar Mevlana tartışması

Mevlana tartışması

10.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hz. Mevlana Türk mü, Afgan mı yoksa İran asıllı mı? Hz. Mevlana ırk olarak hiçbir tartışmaya gerek görülmeyecek ölçüde Türk asıllıdır

Mevlana tartışması

Merhaba dostlar; geçen hafta yazılı basında yer alan ve şahsıma da uzun yıllardan beri sık sık sorulan bir soru üzerine bu hafta sizinle birlikte olacağım. Şöyle ki; “Hz. Mevlana Türk mü, Afgan mı yoksa İran asıllı mı?”

Haberin Devamı

Hz. Mevlana 30 Eylül 1207 tarihinde günümüz Afganistan’ının sınırlarında kalan Behl şehrinde dünyaya gelmiştir. Lakin günümüz siyasi coğrafyası için Behl şehri Afganistan sınırlarında olmakla birlikte Hz. Mevlana’nın doğduğu ve babası Bahaaddin Veled’in önderliğinde Behl’den ayrıldıklarında (1221 yılı) bu şehir ve çok geniş bir coğrafya bir Türk devleti olan Harzemşahlar idaresindeydi. Harzemşahlar 1097 yılında Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı olarak kurulmakla birlikte daha sonra bağımsız davranan ve nihayetinde 1230’da Yassıçemen Savaşı ile Selçuklular tarafından tarih sahnesinden çıkarılan bir Türk-İslam devletidir.

Edebi dil Farsçaydı

Bu tarihsel veriler ışığında Hz. Mevlana doğduğunda ve akabinde 1221 yılında Behl’den ayrıldığında o dönem ve kısmen günümüzde Horasan olarak adlandırılan bir Türk yurdunda doğmuştur ve 14 yaşına kadar da maddi-manevi Türk kültürünün hakim olduğu bu şehir ve bölgede büyümüştür. Hz. Mevlana ırk olarak hiçbir tartışmaya gerek görülmeyecek ölçüde ve kesin tarihi göstergeler içerisinde Türk asıllıdır. Bu durumda Hz. Mevlana’nın bir Türk yurdu olan Horasan’dan ayrılmasından 800 yüzyıl sonra Behl şehrinin günümüzde Afganistan sınırlarında olmuş olması Hz. Mevlana’nın Afgan ırkından olduğunu elbette göstermez. Şayet bugün Behl şehri İngilizlerde olsaydı Hz. Mevlana acaba İngiliz asıllı mı olacaktı?

Haberin Devamı

Afganların Hz. Mevlana’ya duydukları sevgi ve saygının derin bir yaklaşımı olarak Afganları anlamakta zorluk çekmemeliyiz. Hz. Mevlana gibi bir Hakk âşığını kendi milleti içerisinde görmeye çalışmak ve bunu arzu etmek elbette doğaldır. Öte yandan İran asıllı dostlar da Hz. Mevlana’nın İran kökenli olduğunu iddia ederler. Afganların Behl şehrine dayanan iddialarının karşısında İranlılar, Hz. Mevlana’nın Farsça konuşmasına ve eserlerinin neredeyse tamamını Farsça yazmış olmasına dayanarak kendi iddialarını zaman zaman gündeme getirirler.

Hz. Mevlana’nın asıl adı Muhammed Celaleddin’dir. Doğup büyüdüğü Horasan bölgesinde edebi dil Farsçaydı ve devrinin en önemli alimlerinden olan babasından Farsça olarak derslerini almıştır çünkü 13. yüzyılın Türk dünyasında edebi dil Farsçaydı. Akabinde Osmanlı dönemine kadar Farsça, edebiyatımızda oldukça etkili ve belirleyici olacaktır. Hz. Mevlana 1244 yılının kasım ayında Hz. Şems ile tanışana kadar en iyi bildiği dil olan Farsça eğitimi almıştır ve Hz. Şems’in Konya’dan tamamen ayrılmış olduğu 8 Mayıs 1247 tarihinden sonra ise Yaradan’a dair âlemin her yerinde ve her şeyinde görmüş olduğu birliği aşk ateşiyle Fars dilinde söylemiştir, yazmıştır. Çünkü en iyi bildiği lisanla duygu ve düşüncelerini dile getirebilirdi.

Haberin Devamı

Bir Hakk âşığıydı

16. yüzyılda Batı medeniyetinde edebi dil Latinceydi, tıpkı Doğu Türk dünyasında edebi dilin Farsça olması gibi. Günün birinde Hz. Mevlana’ya sormuşlar “Hangi millettensiniz?” diye. Cevap vermiş: “Bakmayın böyle düşman gözüktüğüme (gözlerinin Moğollar gibi çekik olmasını kastederek), ben sizden biriyim.” Neticede Hz. Mevlana ne Afgan ne de İran asıllıdır. “Farsi söylersem de aslen Türkestem” diyerek bu gereksiz tartışmaların önünü yüzyıllar önce zaten bizzat kendisi kapatmıştır.

Haberin Devamı

Değerli dostlar; söz, sorunun türüne göre yerini bulur meşrebimizde. Hz. Mevlana’ya kendi ifadeleriyle, ham ve pişme dönemlerinde kimliği üzerine sorulan sorulara verdikleri cevaplarla açıklık getirdik. Umarım bu tür gereksiz sorular bir daha gündeme gelmez. Hz. Mevlana Hakk âşığıdır. Ondan çağdaş yaşamımıza dair elde edebileceğimiz birçok öğreti varken manada hiçbir değeri olmayan bu sığ soruların asıl sözler karşısında yeri yok. Öte yandan Yaradan’dan bir insanın ne kadar uzak olduğunun en büyük delili, o insanın bir başkasına “Nerelisin? Nereden geldin?” diye sormasıdır. Çünkü düne dair öngörüsü olan bilir ki kainatta bütün insanlar Yaradan’dan vücut bulmuştur ve hepsi aynı yerden gelmiştir.

Hz. Mevlana tüm hayatını “Hamdım, piştim, yandım” olarak üçe ayırır. Onun yanma dönemi bu dünyaya geldiği günü doğum günü olarak değil, gurbetin başladığı gün olarak iyice idrak etmesiyle başlar. Ve o yanma günlerinden birinde, eşdeyişle Yaradan’la buluşma anında kendilerine “Ey sen kimsin?” diye sormuşlar. Hz. Mevlana’nın cevabı: “Mülkün asıl sahibi olan Yaradan vücudumdaki en ince kılıma kadar açık, gizli her şeyimi biliyor ki Türk, Tacik, Afgan, Acem, Rum kim? Ben bunları ayırmam ve bilmem ki!”

Haberin Devamı

Aşkla tanışık olanlar nereden gelip nereye gittiklerini bilenlerdir. Bilenlere aşk olsun...