Pazar Misyon Mahallesi’nin başına gelenler...

Misyon Mahallesi’nin başına gelenler...

28.01.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Misyon Mahallesi’nin başına gelenler...

Misyon Mahallesi’nin başına gelenler...

Misyon Mahallesi’nin başına gelenler...

SAN FRANCISCO

Washington yakınındaki evimizde, şömine başında, Sonoma bağlarından bir şişe Merlot eşliğindeydik.
Günlerdir Bush şerefine parti üstüne parti veren, kırmızı payetli tuvaletler içindeki boğum boğum kadınların, boyunlarına papyon yerine turkuvaz taşlı Teksas tasması takmış, lacivert smokinlerinin altına lame kovboy çizmesi çekmiş adamların, rodeo çığlıklarının, domuz pirzolası kokularının, birbirinin aynı "country" şarkılarının ortasında kalakalmıştık. Ne yapsak da canımızı "medeniyete" atsak diyorduk ki, Tonya yetişti imdadımıza; onunla San Francisco’ya ışınlandık.
26 yaşında, incecik beli yıldız dövmeleriyle çevrili, uçuk kaçık bir kadın olan yeğen Tonya anlattı; amcası Chris ve ben dinledik.
Yok, tanınacak gibi değilmiş "Misyon Mahallesi." Kiralar, en kıytırık daireler için bile ayda 2 bin 500 dolardan başlıyormuş. Hele Tonya’nın (75 kilocuk) köpeciğini kabul edecek hayvansever tek
evsahibi kalmamış koca mahallede. Misyon’da yaşayıp bir yandan "free lance" gazeteci takılırken, bir yandan da edebiyat doktoru olma hayalini cebine koyup Doğu Kıyısı’na dönmüş bizim yeğen. "Aç kalmamak için ayda altı bin dolar gerekiyor. Globalleşme, Misyon’un da hakkından gelmiş anlayacağınız."
Tonya, kapitalizmden hoşlanmayan nadide bir "parmak çocuk" olarak, Misyon’u "kurtarılmış bölge" bellemişmiş meğer. Chris ile ikimizin kabarık birer San Francisco sicilimiz olduğundan, gülümsemekle yetindik. Merlot’dan birer yudum daha alıp başladık anılarda gezmeye.
San Francisco malum, Beat Kuşağı’nın doğum yeridir. Allen Ginsberg, bu kuşağa nefes veren "Howl" şiirini ilk kez 1955’te burada okumuş, San Francisco o günden sonra Yeni Bohem’in başkenti olmuştur.
Yazar Herbert Gold, "Amerika’nın Paris’i değilse bile, SaintGermaindesPres’i ya da Pigalle’idir" der bu kent için. Haklıdır; yüzünüz Pasifik’e dönük ilerlerken, okyanusa varmadan, San Francisco Körfezi’ne atladınız mı, ABD’nin başka yerlerine yabancı bir "aykırılık" duygusu sizi derinlere çeker.
Misyon da, Körfez’e yakındır. Adını bir azizden alan kentin, adını küçük İspanyol kilisesi,
La Mission Dolores’ten alan "aykırı" mahallesidir.
"Dolores", "acılar" demektir... Yıllar yılı acılarını sırtına vurup, ısının yaz kış hep 22 derece olduğu, iyod bedendeki, mavinin gönüldeki yarayı
sardığı bu güzelim kente göçenlerden en iflah olmazları, Misyon’u yurt edinmiştir.
San Francisco’nun eli yüzü düzgün diğer köşelerine benzemez burası. İçinden tramvay geçmez, yokuşları da yoktur. Kentin Victoria stili mimarisinin en süslü örnekleri olan "Boyalı Hanımlar" buradadır, ama bu evlere yakından bakınca, lakaplarını haklı kılarcasına rimelleri akmış ihtiyar teyzeler görürsünüz.
1849’da Sierra’nın eteklerinde ilk altın bulunduğunda, küçük bir köy olan San Francisco’nun, aradan on yıl geçmeden 50 bin kişiye kucak açtığı günlerde büyümüştür Misyon. Altına
koşan Avrupa-soylular, buldukları Latin izlerini silivermiştir mahalleden. Cepleri para görünce, körfez manzaralı
tepeler için Misyon’u terk etmiş, arkalarında, herhalde hiçbirimizin mabadına yabancı olmayan
Levi Strauss blucinlerinin ilk fabrikasını bırakmışlardır.
Bugünkü Misyon ise, son elli yılda, Orta ve Güney Amerika’nın istisnasız her ülkesinden gelen Latinolar ile Çin, Vietnam ve Filipinler’den göçmüş Asyalılar’ın mahallesidir. Meksika usulü dürümün (burrito) en iyisi buradaki "taqueria"larda yenir; kuzeydeki Sonoma ve Napa vadilerinin güzel şarapları, ne hikmetse en ucuza burada satılır; Vietnam işi şehriyeli deniz ürünü çorbası ile onbeş dolara iki kişilik ziyafet, bir tek bu mahallede mümkündür. Zenginler, trend düşkünleri, uyumlular yaşamaz burada. "Misyon" Amerikalılaşmaktansa, Amerika’yı kendisine benzetmeye çalışan "orta halli asilerin" yurdudur.
Daha doğrusu, öyleydi. Misyon’un son tanığı Tonya ise, farklı şeyler anlattı.
Ama bana ille de, "Ah, vah" dedirtmeyen, tersine, yeni bir San Francisco kaçamağı için aklımı çelen şeyler...



PAZAR