Pazar Müzikte gülün solduğu akşam

Müzikte gülün solduğu akşam

31.12.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Müzik dünyası epey zamandır gülün solduğu, dikenin gökyüzünü deldiği, güneşin battığı, bahçenin çoraklaştığı yerin adı artık

Müzikte gülün solduğu akşam

MÜZİK * * *Kepenklerin teker teker değil, üçer beşer indiği, ayakta kalmayı başaran perakendecinin Unkapanı'ndan ayağını kestiği; ikinci el dahil internet alım satımlarına başladığı, işsiz kalanların ekmeğini sektör dışında aramak mecburiyetinde kaldığı bir yıl oldu 2007. Audio CD yayınıyla satışı arasındaki ters orantıdan faydalanan noktada da, dijital satışın ve edisyonun giderek artan önemine işaret edildi. Albüm satışı eksenli ticari düzenin iyiden iyiye çivisinden oynadığına, klasik formatta albüm yapıp satmanın mantık şirazesinden çıktığına tanık olundu. Bu elim hadise bir yandan plak şirketlerini sanatçısından gelir etme sevdasına acemisi olduğu bir alana; menajerlik ve organizasyon alanına itelerken, öte yandan da geleceğin dijital satışlarda ve telif haklarında (edisyon) olması herkesin diline pelesenk oldu. Mamafih kimse doğru dürüst bir bilgi sahibi değildi bu konuda. Her kafadan bir ses çıkıyor ama mesleki birlikler arasında bile bir uzlaşma fikri tartışılmıyordu. Bir de ücretsiz (ya da gönülden kopan karşılığı) indirilen albüm muhabbetleri hararetlendi o sıralar. Dışarıda Radiohead, içeride Yakup vitrindeki en güzel konu mankeniydi. * * *Görüntüye bakarsanız çok çorba kaynıyordu; kışın çıkan albümlerin, yazın şahlanan festivallerin çorbayı kaynatan mangalda bırakmadığı kül kalmamıştı. Havalanan külleri bastıran yağmur, geçen yıllara göre kesilen bilet oranındaki yüzde 25'lere varan oran ve katılım düşüklüğüydü. Cafcaflı isimler festivallerin tepelerinde arzı endam ediyor ama beklenen istatistikler bir türlü gerçekleşmiyordu. Yine de en iyi organizasyonlar, medyanın gözünde ve metropollerden uzakta gerçekleşenlerdi. Festivalin en verimli tarlası önümüzdeki yıllarda da belediyelerden geçinmeliler olacak gibi görünüyor. * * *Türkiye'de son yıllarda TV dizisi izleyen kitlesel bir sınıf oluştu. Her türden kültürel ve ahlaki değerin yeniden hamurlandığı bu fırında, ideolojik olanın yanında müzikal ekmekler de pişti. Bazı plak firmalarının en çok sattıklarının listesinde dizi film müzikleri baş sıralarda yer alıyor. Bu da sektörü kültürel yapımlardan alıkoyarken, bir pazar olarak televizyona yöneltiyor. 2007 yılında yıldızı en çok parlayan Pinhani'nin başarısında bile bir nebze böyle bir galeyanın etkisi var. Bu diziler bazı yıldızları parlatırken, bazılarını kırpıyor. Görünüşte ün katıyor, büyüme yaratıyor ama özünde müzik kültürünün ruhuna zarar veriyor. Yakında Hayko Cepkin'inden en haşin rokerlerine kadar tüm müzikal karakterleri TV dizilerinde görmek şaşırtıcı olmaz ama bir o kadar da üzücü olabilir. * * *Bu ve benzer ideolojik-kültürel şekillenmelerin karanlığında bir de vefatlar var; hayatın acı gerçeği olarak. Trafik canavarının elinde gençliğine doyamayan Barış Akarsu, emektar caz divamız Nükhet Ruacan, TRT Caz Orkestrası'nın büyük ustası Süheyl Denizci, mucize davulcu Max Roach, Tina Turner'ın ayyaş kocası Ike Turner, ilik kanserine yenik düşen saksofoncu Michael Brecker, caz-fusion sihirbazı Joe Zawinul, modern müzik kuramcısı Karlheinz Stockhausen ve son olarak piyano devi Oscar Peterson bizi 2007 içinde yalnız bırakanlar. Kim istemez ki pembe tablolar çizmek? Gül bahçesine yayılan kokuların cümlelerini kurmak. Bunu yapmak yazana da okuyana da keyifli ama konu müzik dünyasında ve sektöründe biten bir yılın bilançosuysa maalesef gerçekçi değil. Müzik dünyası, haylice vakittir gülün solduğu, dikenin gökyüzünü deldiği, güneşin battığı, bahçenin çoraklaştığı yerin adı artık. Sektörün krizine bağlı olarak mainstream'in olmadığı bir 2007 geçirdi müzik dünyası. Daha ziyade kök arayışının old-school gitar sound'unda yoğunlaştığı, yaratıcılığın azaldığı bir yıl oldu. Son dört yıldır neredeyse hiç yatırım yüzü görmeyen Unkapanı plak piyasasında, biraz da altın yıllarda kazanılan sermaye birikimini sektörün dışına kaçıran; eve, arsaya, arabaya, altına, dövize yatıran yapımcılıkla uyanık esnaf tiplemesi arasına sıkışmış firma sahiplerinin ektiklerinin, sonraki kuşaklarca biçtikleriydi bunlar. Arada "Say bakalım yerli ve yabancıda en iyi beş albümü" diyorlar! Dostlar alışverişte görsün demeden yapılacak hediye paketine girecek beş isim güç bela bulunabiliyor. Onlar da istisnanın kaideyi bozamadığı özel örnekler. Liste başında klarnette Hüsnü Şenlendirici, bağlamada İsmail Tunçbilek ve kanunda Aytaç Doğan'ın yer aldığı Taksim Trio var. Kuzeyin soğukluğuyla doğunun sıcak halli duygularını buluşturan Norrda, ilk albümü "Infinite Face" ile türünün ülkemizde yapılmış en iyi örneğini verdi. Eski kayıtlardan derlenmiş bir arşiv çalışması olmasına karşın, 2007 içinde kazandığımız en değerli parçalardan biri olarak Urfalı Tenekeci Mahmut Güzelgöz derlemesini göstermek gerek. İlk albümü "Ağaçların Öyküsü"nü çıkaran Atmosfer ve 40 yıllık sanatının güzel bir solo albümle damıtan Cahit Berkay bu pakete giren diğer isimler. Yabancı albümlerde "Comicopera" ile Robert Wyatt, "Sound of Silver" ile LCD Soundsystem, "Prezens" ile David Torn, "River" ile Herbie Hancock ve "Red Earth" ile Dee Dee Bridgewater dikkat çekiyor. 2007'de en iyiler