Pazar "Ne Güzel Yolculuktu..."

"Ne Güzel Yolculuktu..."

24.12.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Ne Güzel Yolculuktu..."

Ne Güzel Yolculuktu...

"Ne Güzel Yolculuktu..."

Antep’te ilkokulu bitirdikten sonra kendimi İstanbul’da, Rumelihisarı sırtlarında buluvermiştim. Toprağından uzakta 12 yaşında yatılı bir öğrenci olmanın çaresizliğini, hüznünü, umutsuzluğunu çeşitli yollarla yok etmeye çalışıyordum.
Bir gece yatakhane arkadaşları kısacık bir oyun hazırladık, sahneye çıkıp oynadık. Belki ikinci haftamızdı okulda. Oyundan sonra bir "ağabey" yanıma geldi, sevecenlikle karışık övgü sözleri söyledi. Daha sonra beni hep destekledi, korudu, yüreklendirdi. Arada ince ince takıldı, dalgasını geçti. Okul yaşamım boyunca, ortaokul sıralarında ağabeyim, lisede arkadaşım oldu.
Cevat Çapan’dı bu. O yıllarda da ilgileniyordu edebiyatla. "Varlık" dergisinde şiirleri bile yayımlanıyordu. Ama bana sorsalar, ileride herhalde tiyatro oyunculuğunu seçeceğini söylerdim. Okulun en gözde oyuncularından biriydi. Sık sık sahneye çıkar, üstlendiği her rolün altından da başarıyla kalkardı.
* * *
Cevat, çevirmen olarak belirdi önce. Nice güzel çevirilerin altında imzasını gördük. Şiir de yayımlıyordu. Ama çevirmen diye nitelendirilmişti bir kere; şiirleri gerektiği gibi önemsenmedi, değerlendirilmedi. "Çeviri yapan bir şair" olarak değil, "şiir yazan bir çevirmen" olarak düşünüldü.
Oysa Cevat’ı her zaman önce şair olarak gördüm ben. Şiirlerini büyük tatlar alarak okudum.
En sevdiğim şairleri saymamı isteseler, ilk aklıma gelen adlardan biri Cevat olurdu.
Yeni kitabını ne zamandır bekliyordum. Sonunda "Ne Güzel Yolculuktu Aklımdan Çıkmaz" (Adam Yayınları) adıyla yayımlandı; daha önceki kitapları gibi, içimi ısıttı. Şiirlerin hepsini sevdim, tekrar tekrar okudum. Ama ilk şiirin, "Melih Cevdet Anday’a 80. Yaş Kutlaması"nın yeri başka. Bir antoloji yapsaydım, hiç düşünmeden alacağım şiirlerden biri olurdu bu.
* * *
Cevat’ın yazdıklarını, şiirimizin "altın çağı" olarak düşündüğüm 1950’lerin bir uzantısı olarak görüyorum. Necatigil’lerin, Cumalı’ların, Aksal’ların şiirinin uzantısı olarak. O sesin geliştirilmişi, günümüze getirilmişi olarak. Alçakgönüllü, yalın, içten.
Kişisel serüvenini, özel serüvenini anlatan bir şair Cevat. Bu tür şairlerin yapıtlarında beliren imgeler, göndermeler de kişiseldir, özeldir. Çoğu imgeler, göndermeler okura ulaşmaz; şiir ile şairi arasında bir giz olarak kalır. Okur onları dilediği yere çeker, dilediği gibi yorumlar.
Cevat’ın şiirinde ise imgeler, göndermeler okura doğrudan ulaşıyor. Yazdıklarında hiç bulut yok. İçinde var olduğu Akdeniz kadar duru.
Neredeyse ortak bir dille yaratılan gürültülü, kişiliksiz şiirlerden bunaldıysanız, Ne Güzel Yolculuktu Aklımdan Çıkmaz’ın ılık gölgesine sığınabilirsiniz.
O arada kendi içinizdeki yolculukları da değerlendirebilirsiniz.

"Kirazın kızarma hızıyla geldim"
Bu hafta "Bir Dakika Ara"mızı, Cevat Çapan’ın "Ne Güzel Yolculuktu Aklımdan Çıkmaz"ından bir şiire ayıralım:

SIRADAN BİR GÜN
Buraya, denizi gören bu dağın eteğine
dilimde yarı unutulmuş şarkı sözleri,
kulağımda su sesi, suların sesi,
rüzgara sarınıp geldim.
Ağaran gün, kararan geceyle,
kirazın kızarma hızıyla geldim,
bir uzun havayla çok uzaklardan
can havliyle
bu tutuk dil çözülsün diye
bekledim.
Şimdi
tek ses, zeytin ağaçlarından gelen ağustosböcekleri,
tek ateş, kızgın kayalardan yansıyan ağustos güneşi,
tek umut, yıllarca dolaştığım imgelemin koyaklarında
bize sevgiyi sezdiren bütün o yitirdiklerimizle
birlikte soluduğumu sandığım
o derin sessizlik,
o akşam serinliği.




PAZAR