Pazar Orucun anlamı

Orucun anlamı

05.06.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Değerli dost, sınırlı bir ay içerisinde farz olan oruçla elde edilecek nefsi terbiyeyi ve kazancının bir bölümünü ihtiyaç sahiplerine vererek elde edeceğin cömertliği tüm yaşamına yayman Yaradan’ın vahdetiyle vücut bulman anlamına gelecektir

Orucun anlamı

Merhaba dostlar; oruç nefsi aşka kurban etmektir. Başta oruç ve zekat olmak üzere tüm ilahi tutamaklar bizi yükseltir, akabinde de yaşarken Yaradan’a kavuşturur. Bu nedenle ramazan ayı Yaradan ile sarmaş dolaş olabilmenin en büyük fırsatı olarak görülür.

Haberin Devamı

Hz. Mevlana ramazanın gelişini şu şekilde müjdeler: “Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti! Artık maddi yiyeceklerden elini çek! Çünki göklerden manevi rızık ve can sofrası kuruldu! Can nihayet bedenin hantallığından yeniden kurtuldu; tabiatımızın arzularının eli-ayağı bağlandı.” Bir başka beyitinde ramazan ayının farzı olan oruç ve zekat üzerine aşıkların sultanı Hz. Mevlana “Divan-ı Kebir”de der ki: “Oruç, can gözünün açılması için bedenleri kör eder. Oruç, insana can bağışlar, gönül lütfeder cancağızım. Sen şaşılacak bir şey görmek istersen oruca şaş!”

Müjde dostlar, “temizlik denizi” olan ramazan-ı mağrifernişan geliyor, temizlik zamanıdır. O’nun şifa eliyle her şey çok güzel olacak. Ey efendi! Otuz gün bu denizde bu baştan öte uca, öte uçtan bu başa yüzersin de sonunda oruç incisine, yani inci gibi sevaba ulaşırsın.

Haberin Devamı

Osmanlı’da iftar vakti konakların kapıları kapanmazdı

Oruç der ki: “Bu kişi helalden çekindi, bil ki harama ulaşmasına imkan yok.” Zekat der ki: “Kendi malını bile veriyor, artık bir başkasından çalmasına imkan yok.” Değerli dostlar her ibadette olduğu gibi oruç ve zekat sessiz ve sırlı yapılmalıdır elbette. Sınırsız olan Yaradan, sınırlı zaman ve mekanla sınırlandırılamaz. Sınırlı bir ay içerisinde farz olan oruçla elde edilecek nefsi terbiyeyi ve kazancının bir bölümünü ihtiyaç sahiplerine vererek elde edeceğin cömertliği tüm yaşamına yayman bir anlamda sınırsız olan Yaradan’ın vahdetiyle vücut bulman anlamına gelecektir.

Hz. Mevlana cömertliğin güzelliğine delil olarak zekatı işaret eder ve şu hadisle dikkatlerimizi çeker: “Kıyamet gününde fakirlerlerden dolayı zenginlerin vay haline: Çünki onlar şöyle diyecekler; ey Rabbimiz! Bu zenginler bize haksızlık ettiler. Senin farz kıldığın hakkımızı vermediler. Yaradan da şöyle diyecektir: ‘İzzetim ve celalim hakkı için sizi yaklaştıracağım, onları uzaklaştıracağım.’” Bu hadis üzerinden zekat odaklı olarak Yaradan’ın insanoğluna yaklaşımı “Beni anlayan uzağım yakınımdır, beni anlayamayan yakınım uzağımdır”.

Haberin Devamı

Değerli dostlar, Osmanlı döneminde özellikle ramazan ayı içerisinde sık görülen ve günümüzde nadir de olsa yapılan zekat kaynaklı en güzel cömertlik adeti “zimen defteri” uygulamasıdır. Maddi olarak hali vakti yerinde olan ve manevi olarak da anlamlı olanın anlamını anlayabilme yüceliğine sahip olan kişiler bakkal, kasap, kahve ve benzeri ticarethanelere gider, veresiye defterinden herhangi bir yaprağı seçerdi. Tesadüfen hangi kişinin borçlu sayfası denk gelmişse o kişinin borcunu ödeyerek hayır işlerdi. Hayır sahibi borcunu ödediği şahsı tanımaz, borcu ödenen kişi de kimin bu hayrı yaptığını bilmezdi.

Osmanlı döneminde ramazan aylarında varlıklı kişilerin konaklarının kapıları iftar vakti kapanmazdı. Kim gelirse gelsin uygun bir yerde iftarlarını yaparlardı. Öte yandan başta akraba ve dostlar olmak kaydıyla iftar davetleri verilirdi. İftar açıldıktan sonra yanında su olmayan kahveler yudumlanır, misafirlerin muhabbetine göre sahura kadar neşeli vakit geçirilirdi.

Birçok ramazan geleneği ne yazık ki unutuldu

Haberin Devamı

Kahvenin yanında su ikramı ramazan harici aylarda yapılırdı. Günün herhangi bir saatinde eve misafir gelen birisi kendisine suyla birlikte kahve ikram edildiğinde şayet önce kahveyi içerse bu onun tok olduğunun işareti olarak algılanır ve akabinde meyve ikram edilirdi. Şayet misafir önce suyu içerse hemen misafire yemek hazırlanırdı. Günümüzde kahve ile suyun birlikteliğinin gerçek manası unutulmuş olmakla birlikte bu uygulama zarif ve nazik Osmanlı kültüründe ramazan ayı için geçerli değildir.

“Diş kirası” yine nezaketli bir ramazan geleneğidir

Osmanlı medeniyetinde. İftara konuk edilen tüm misafirlere ev sahibi keseler içerisinde hediyeler hazırlardı. Hane sahibi ve sahibesi misafirleri uğurlarken onlara “diş kirası” adı altında vermiş oldukları hediyelerle “daveti kabul etmelerine dair” teşekkür ederlerdi.

Öte yandan Osmanlı kültüründe herkesin başına giydiği kavuğun şekli o kişinin mesleğini belirtirdi. Sadece işsiz olanlar dal gibi ince kavuk giyerlerdi ki bu onların aynı zamanda yardıma ihtiyacı olduklarının göstergesiydi. “Dal kavuk” giyen birine yardım eli kolayca uzanırdı. Günümüzde farklı bir anlam içerisinde kullanılan bu deyimin aslı işsiz kişilerle ilgiliydi.

Haberin Devamı

Henüz ergenlik çağına gelmemiş olmakla birlikte büyüklere özenerek oruç tutmak isteyen çocuklara öğlene kadar müsade edilirdi. Akabinde “oruca direk vurdun” diyerek çocuklara oruçları açtırılırdı.

Değerli dostlar, buna benzer birçok ramazan geleneği günümüzde ne yazık ki unutulmuş durumdadır. Medeni toplumların en belirgin vasıflarından birisi tarihlerini, tüm geleneklerini içinde bulundukları çağa taşıyabilmiş olmalarıdır. Aşkın aşkı ile tanışık olanlar için oruç ve zekat bir ile birlikteliğin işaretleriyse eğer “aşk ile kalınız”. n