Pazar 'Özgür bir ruh mutludur'

'Özgür bir ruh mutludur'

29.04.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Yeni dizisi “Yasak Elma”da lüksten vazgeçemeyen, mutsuz Ender karakterini canlandıran Sam’a göre “Hayattan beklentisi olan insanların mutluluğu bulmaları zor. Vazgeçebilmek, özgürleşmeyi getirir. Özgür ve bağımsız bir ruh mutludur”

Özgür bir ruh mutludur

Şarkıları, oyunculuğu ve duru güzelliğiyle adından her zaman söz ettirirdi, şimdiyse yeni dizisi “Yasak Elma”yla bambaşka bir yönüyle konuşuyoruz Şevval Sam’ı. Fox’ta yayınlanan dizide her bölüm birbirinden şık elbiseleriyle izlediğimiz zengin, sosyetik Ender karakteri, alışık olduğumuz Şevval Sam rolü değildi zira. Dizide Ender’in üzerinde gördüğümüz birbirinden şık kombinlerini seyirciler hemen internette aratıyor; aksesuarları, saç-makyaj stilleri gündeme taşınıyor şu sıralar. Hal böyleyken, biz de setin yolunu tutup Şevval Sam’la kısa sürede başarı yakalayan dizisinden müziğe, aşktan insanlığa kadar pek çok konuyu masaya yatırdık...

Haberin Devamı

- “Yasak Elma” dizisiyle televizyon ekranına döndünüz. Zengin, sosyetik bir kadın Ender. Tehlikeli de... Sanırım ilk kez seyircinin karşısına negatif özellikleri olan bir rolle çıkıyorsunuz.

Doğrusu şimdiye kadar sokakta hep, “bizim kız” kategorisindeydim. Şimdi ben de merak ediyorum Ender nasıl bir karşılık bulacak. Önce nefret edecek, sonra anlayacaklar diye düşünüyorum. Neticede doğru ve haklı sebepleri Ender’e yüklemeyi başarabilirsek bu izleyiciye yansıyacaktır. Benim açımdan ise yeni bir keşif süreci. Bu rol benim, insan malzemesini anlamak yolunda çok işime yarayacak.

“Bu hayatta değişmeme, dönüşmeme sebep aşk”

- Lükse düşkün, mutsuz biri Ender. Mutluluk sizin için nelere bağlı?

Özgür bir ruh mutludur

Hayattan bu kadar nefsânî beklentisi olan insanların mutluluğu bulmaları zor. Bu kadar mülkiyetçi olmak, kaybetme korkusunu da beraberinde getirir. Hayatı bir deneyim alanı olarak görmek; korku, öfke, kıskançlık, ihtiyacından fazlasını arzulamak gibi ağır dünyevî baskılardan kendini azad edebilmek, tutunduklarından vazgeçebilmek, özgürleşmeyi getirir. Özgür ve bağımsız bir ruh mutludur.

Haberin Devamı

- Normalde yapmayacakları birçok şeyi yaptırıyor aşk karakterlere dizinizde. Sizi nasıl etkiler, değiştirir aşık olmak?

Aşk tek kişilik bir “olma hali” dir. O, olma hali geçince, aynı insana bakıp “Aa! Ben buna mı aşık olmuşum; bunun nesine aşık olmuşum?” diye şaşırırsınız. Ama -aslında- tek başınıza yaşadığınız aşk, aynı zamanda büyük bir öğretmendir. Benim de değişmeme dönüşmeme sebeptir aşk bu hayatta...

- Müzeyyen Senar’ın şarkılarla bezeli hayat hikayesini anlatıyor tek kişilik müzikli gösteriniz “Müzeyyen”. Mayıs itibarıyla pek çok şehre gideceksiniz bu gösteriyle. Bu hikayede sizi en çok etkileyen ne oldu?

Bazı insanlar bu dünyaya mutlak bir vazifeyle geliyorlar. Onların, kendilerine verilmiş görevi yerine getirebilmeleri için mucizeler gerçekleşiyor. Müzeyyen’in hikayesi de bir mucizeyle başlıyor. 12 yaşında anne hasretine dayanamayıp babasından kaçıyor ve tek başına İstanbul’a geliyor. Hayat karşısına hızır gibi bir kadın çıkarıyor ve Müzeyyen’i annesine kavuşturuyor. Aslında herkesin hayatında mucizeler oluyor. Ancak radarlarımız kapalıyken hayatı okumayı beceremiyor, bize ait olmayan şeylerin peşinden koşma eğilimi gösteriyoruz. Ruhsal tatminsizlikler insana cehennemi bu dünyada yaşatıyor. İnsan kendini bilmeli, buraya neden geldiğini sorgulamalı diye düşünüyorum.

Haberin Devamı

- Peki Müzeyyen Senar’ın sizdeki yeri için neler söylemek istersiniz?

Hayatım boyunca dinlemekten en çok keyif aldığım sanatçının iltifatına mazhar olmak başlı başına bir vefa borcu getiriyor zaten. Kaldı ki Radi Dikici’nin Müzeyyen’in hayatını yazdığı kitabında kendimle o kadar çok ortak hikaye gördüm ki, Müzeyyen’i derinden anladığımı ve anlatmak istediğimi fark ettim.

- Müziğin hayatınıza kattıkları peki...

Müzik benim hayatı keşfetme sürecimdeki en önemli deneyim alanı. Yorumlamaya çalıştığım her farklı tarzda kendi içimdeki yeni duygu coğrafyalarını keşfettim. Hem ruhsal hem fiziksel olarak... Çünkü her farklı tarz, sesimi başka türlü kullanmamı gerektirdi. Bambaşka dillerde konuşmak gibi zenginleştirdi beni diyebilirim.

Haberin Devamı

- Evinizde televizyon olmadığını, lükse gösterişe uzak daha doğal yaşamayı sevdiğinizi paylaşmıştınız.

Televizyon izlemek için boş bir vaktim yok. Bu yüzden evde boşu boşuna duracak bir televizyona da gerek yok. İzlemek istediklerimi internetten buluyorum. Lüksten anladığımsa köy yumurtası, taze süt, ağaçlı, çiçekli, hayvanlı bir bahçeden fazlası değil.

- “Bu dünyaya sorumluluğumuz insan olmayı öğrenebilmek” demişsiniz bir röportajınızda. Bahsettiğiniz “İnsan olmak” kavramının içini nasıl dolduruyorsunuz?

Kızılderili şef bir gün çocuklara hayatı anlatıyormuş. “Çocuklar!” demiş; “Hayat iyi kurtla kötü kurdun mücadelesidir”. Çocuklardan biri sormuş “Hangisi kazanacak?”. Şef de demiş: “Hangisini beslersen!..” Bu bence hayatın basitliğini anlatan çok tatlı bir hikaye. İnsan, uyku uyanıklık arasında bir varlık. Bizi nefs uykusundan uyandırıp insan mertebesine çıkaracak olansa farkındalık. Düşünmek, kafa patlatmak gerek...

Haberin Devamı

“Ne harika olur anne-oğul aynı projede olsak... “

- Güçlü kadınların olduğu bir aile geliyor aklımıza sizi düşününce...

Tek başına ayakta kalmak için mücadele vermenin ne anlama geldiğini deneyimlemiş üç kadınız. Düştüğünde kendi başına kalkmış insanlar güçlü olur.

- Güzelliğinizi, enerjinizi nelere borçlusunuz?

Gülmek ve tabiat her şeyin ilacı.

Özgür bir ruh mutludur

- Oğlunuz da oyunculuk üzerine eğitim alıyordu yurtdışında. Ortak bir projede görür müyüz sizi?

Ne harika bir şey olur anne-oğul aynı projede olsak. Artık mesleğini yapma vakti geldi Emir’in. Şu anda Türkiye’de. Görüşmelere başladı bile...

- Albüm projeniz var mı yakında?

“Müzeyyen” ve “Yasak Elma” o kadar yoğun devam ediyor ki bu ara değil albüm, single yapmaya bile vakit bulamam. Ama içimdeki müzik çalıyor sürekli...

“O zarif insanlar, hesapsız aşklar yok artık”

- Okul öncesi çocuklar için çıkardığınız “Nanninom” albümü için masallar yazdınız. Grafik tasarımları ve resimleri de sizin elinizden çıktı. Sanatın tüm bu alanları nasıl besliyor sizi?

“Nanninom” benim için çok özel bir albüm. İçinden geçtiğimiz sarsıntılı süreçten en çok çocuklar etkileniyor. Onlara mutlu şarkılar mutlu ve barışçı öyküler yazdım. Kalplerine biraz peri serpmek istedim. Elimden gelen bu... Üniversitedeyken de çocuk kitapları resimlemeyi severdim. O resimleri yaparken dünyayla ilişiğim kesiliyordu. Sanatın her dalı terapi gibi. Tanrısal enerji her zaman iyileştiricidir.

- Alaturkayı çok sevdiğinizi biliyoruz. Çağ değişti, müzikler, insanlar değişti… Geçmiş dönemlere dair özledikleriniz neler?

Gerçekten de o dönem bir daha asla yaşanamayacak şekilde bitti. Dediğiniz gibi çağ değişti.
O zarif insanlar, o hesapsız aşklar, o evler, o sokaklar yok artık...