11.02.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Elif Türkölmez
Santa Rosa’da güneşli bir sabah... Devrimden sonra adeta insanı boğan ağır bir havaya dönüşen yoksulluktan bıkıp Sibirya’dan Amerika’nın en batısına kaçan ve şimdi de tüm gününü Hollywood yapımı filmler izleyip saçlarını oradaki aktrisler gibi yapmak için didinen genç, güzel, iki çocuklu Maria, aceleyle sürdüğü kırmızı rujunu çantasına atıp alt katta oyuncaklarıyla oynayan kızını kaptığı gibi köşeyi dönmekte olan tramvaya atladı. Maria’nın tek hayali, kızını aktris yapmaktı. Kendisinin başaramadığı ne varsa o başaracaktı. Tıpkı filmlerde gördüğü o kadınlar gibi olacaktı Natalia Nikolaevna, tıpkı onlar gibi Hollywood sırtlarındaki şahane manzaralı evlerde yaşayacak, onlar gibi yatlarla gezilere çıkacaktı. Annesi gibi olmayacaktı Natalia, prenses olacaktı, herkesi büyüleyecekti...
Deneme çekimleri başladı. Yönetmen Irving Pichel’in komutu üzerine küçük kızın ağlaması gerekiyordu. Ama Natalie yapamadı. Bunu gören Maria çok sinirlendi. Kızını dışarı çıkardı ve gözünün önünde bir kelebeğin kanatlarını parçalayıp Natalia’nın suratına attı. Natalia Nikolaevna artık komutla ağlayanlardan değildi, ‘dokunsalar ağlayacak’ bir insana dönüşmüştü.
O küçük kız yıllar sonra, Hollywood’un nohut burunlu, kara gözlü güzel Natalie Wood’u olacaktı. Annesinin zoruyla aldığı Wood soyadı onun Hollywood’la sadece kafiye ilişkisi değil kader ilişkisi kurmasına da sebep oldu. Hollywood Natalie’ye iyi davranmadı. Natalie Wood aralarında James Dean ile birlikte kamera karşısına geçtiği “Asi Gençlik” de olmak üzere zamanın en ses getiren yapımlarında boy gösterdi, üç kez Akademi Ödülleri’ne aday oldu ancak hiçbirini kazanamadı. Aşk kadınıydı, çok erkekle anıldı. Hollywood onu “hafif kadın” diye niteledi. İnsan sevdikçe hafifler aslında, Hollywood da haklıydı.
Yatta kopan büyük kavga
Walken, Wagner’ın karısını eve kapatmak istediğini oysa Natalie’nin çok başarılı bir aktris olduğunu ve işlerine daha çok vakit ayırması gerektiğini düşündüğünü söyledi. Wagner çıldırdı. Ona göre Wood öncelikle bir anneydi ve elbette eviyle, çocuklarıyla sinemadan daha fazla ilgilenmesi gerekiyordu. Walken’ı karısını baştan çıkarmaya çalışmakla suçladı. Önündeki şarap şişesini masaya vurarak parçaladı. Wood masadan kalkıp gitti. Bu onu son görüşleriydi. İfadelerine göre Natalie masadan kalkmış ve teknenin arkasına geçip bir bota atlamaya çalışmıştı. Belki de kavgadan kaçmak için karaya çıkmak istiyordu. Ancak ayağı kaymış kafasını bota çarpıp denize düşmüş ve boğulmuştu. Cansız bedeni bulunduğunda yüzü suya dönüktü, üzerinde kırmızı gece elbisesi vardı. Olay kayıtlara kaza olarak geçti. Zaten Hollywood skandalı, dedikodusu, olayı bitmeyen bir yerdi; Natalie küçük ve üzücü bir ayrıntı olarak hafızalarda silikleşti. Unutuldu.
Ancak Wagner’ın yıllar içinde değişen ifadelerinde görülen çelişkiler neticesinde LA polis departmanı dosyayı yeniden açmaya karar verdi ve Wagner’ın artık “şüpheli kişi” olduğunu duyurdu. Davanın yeniden açılması Wood’un itibarı ve hukukun işleyişi için şahane bir gelişme ama o teknede her ne olduysa oldu ve kariyerinin zirvesinde bir kadın hayatını kaybetti. Annesi onu Hollywood prensesi yapmak için gözünün önünde kelebek parçalamıştı, kocası onu Hollywood’dan çekip evine kapatmak için gözünün önünde şarap şişesi parçaladı. Herkes öfke ve hırs içinde önüne geleni parçalarken, Wood o çok korktuğunu hep söylediği kapkara sularda sessizce yitti.
Natalie Wood’un ölüm sebebinin denizde boğulma olduğunu duyanlar çok sarsıldı. Çünkü onun bilinen en büyük fobisi denizde boğulmaktı. Katıldığı bir televizyon programında fobisi olup olmadığı sorulduğunda “Sular, sulardan çok korkarım, karanlık sulardan...” demişti. Fakat Amerikan polisi, Wood’un bedeninde denize düşmeden önce oluşmuş morluklar ve çürükler olduğunu, boğulmadan önce öldürülmüş olma ihtimali üzerinde de durulduğunu söylüyor. Dosyanın yeniden açılması, bu ayrıntıyı da gün yüzüne çıkaracak.
Bir dansçının hikayesi
Natalie Wood 1962 yılında “Gypsy” filminde Burlesque dansçısı Louise Hovick karakterini canlandırdı. Rosalind Russell ve Karl Malden ile birlikte rol aldığı film, Oscar Ödülleri’nde üç adaylık kazanırken, rol Wood’a Altın Küre Ödülleri’nde adaylık getirdi.