Pazar Paris'in rövanşı

Paris'in rövanşı

09.12.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Fransız mimar Jean Nouvel'in tasarladığı Sonu Olmayan Kule, Paris'te yetkili mercilerden

Parisin rövanşı

inşa izni alamamıştı. Ünlü mimar New York'ta yapılan yeni bir gökdelen projesi yarışmasında 350 metre yüksekliğindeki tasarımıyla birinci geldi ve ülkesindeki hezimetinin rövanşını aldı Yapı aşağıdan yukarıya doğru daralan ve rengi giderek saydamlaşan görünümüyle gerçekten de Babil Kulesi izlenimi vermeyi hedefliyordu. Alt katlarda simsiyah granit malzemeyle başlayıp, kademeli olarak zirvede gökyüzüyle, bulutlarla kristal saydamlığında buluşacak dev yapı yetkili mercilerden yeşil ışık alamadığı için bir türlü gerçekleşemedi. Günümüzün dünya çapında ünlü dört-beş mimarından biri olan Jean Nouvel'den söz ediyorum. İki yıl önce hizmete açılan Barselona'daki Agbar Gökdeleni'ne imza atan, bu yapıtıyla 2006'da Uluslararası Yüksek Yapı Ödülü'nü kazanan Fransız mimar Nouvel, geçtiğimiz haftalarda New York, Manhattan'da, 350 metre yüksekliğindeki tasarımıyla yeni bir gökdelen projesi yarışmasında birinci geldi ve bir anlamda kendi öz ülkesindeki Sonu Olmayan Kule hezimetinin katmerli rövanşını aldı. 2011 yılı sonlarında ortaya çıkacak bu yeni yapı, gökyüzüne saplanacak bir ok biçiminde olacak, "Sonu Olmayan Kule" ile benzer kavramsal temeller üzerinde biçimlenmese de, Manhattan'ın ikisi, üçü hariç geleneksel gökdelenlerinden oldukça farklı, dikkatleri üzerine toplayacak yepyeni bir Jean Nouvel ürünü olarak kendini gösterecek. Modern Sanat Müzesi'ne (MoMA) komşu olan bu yeni gökdelenin bir bölümü, dünyaca ünlü müzenin yeni galerilerini oluşturacağı gibi, yedi yıldızlı lüks bir otel ve çeşitli rezidanslar dev binanın kalan alanlarını işgal edecek. Fransız İhtilali'nin 200'üncü yıldönümü tarihi olan 1989'da, Paris'in batısındaki yeni iş merkezi La Defense semtinde inşa edilmek üzere, Sonu Olmayan Kule adını verdiği 425 metre yükseklikte modern bir Babil Kulesi tasarlamıştı. Paris'te gökdelen yapmak kolay bir şey değil. Esasen klasik 19'uncu yüzyıl Avrupa kenti görünümüyle Paris, yaratıcılığı ön planda tutan mimarlara yeni fırsatlar tanıyacak bir kent değil. Arsa kıtlığı yüzünden olsa gerek konut inşaatı yok denecek kadar az. Bu nedenledir ki, Belediye Başkanı Bertrand Delanoe şimdiki klasik altı-yedi katlı yapılar yerine, çok daha yüksek binalara olanak sağlayacak bir yapılaşmanın yollarını arıyor. Ama tutucu Paris halkını ikna etmek pek o kadar kolay değil. Önümüzdeki ilkbaharda yapılacak belediye seçimlerinden sonra Paris'e gökdelen dikme tartışması kuşkusuz yeniden başlayacak. Estetik ve çevreye saygılı olma koşuluyla Paris'e gökdelen inşa etme fikri ağır basarsa, belki Jean Nouvel dünya şampiyonu olduğu bir kategoride, yani gökdelen tasarımında ülkesinin başkentine imza atma fırsatı elde edebilecek. Gökdelen konusunu bir yana bırakırsak, Jean Nouvel aslında son yıllarda Paris'e damgasını vuran az sayıdaki sanatçıdan biri. Biz bile burada yaşadığımız son çeyrek yüzyıl boyunca, Nouvel'in son derece önemli üç yapıtının hizmete girişine tanık olduk. Kısmet olursa önümüzdeki yıllarda bir dördüncüsüne de tanık olacağız. Bunların birincisi artık Paris'in kültürel demirbaşlarından biri haline gelen, 1987'de açılan Arap Dünyası Enstitüsü. Yapının en çarpıcı özelliği, güneye bakan cephesinin baştan başa müşrefiyelerle kaplı oluşu. Müşrefiye, Arap ve İslam mimarisinde, dışarıdan evin içinin görülmesine engel kafes biçiminde bir tür cumba anlamına geliyor. Jean Nouvel bunun yerine günışığının şiddetine göre açılıp kapanan ve arabesk oymaları anımsatan metalden diyaframlar dizayn etmiş. Ne var ki, fotoğraf makinesi objektifini de düşündüren bu diyaframların doğru dürüst çalıştığını gören yok. Paris'e damgasını vurdu Arap Dünyası Enstitüsü'nü çağdaş sanatı tanıtan sergilerin açıldığı ve 1994'te hizmete giren Cartier Vakfı izledi. Bu yapı saydamlık, ışık oyunları, bina içine kondurulmuş bitkilerle sizi bulunduğunuz noktadan bambaşka bir aleme taşıyan gerçek bir yaratıcı mimarlık ürünü. Cartier Vakfı binasını takiben Paris'te bu yapıtı kopya eden irili ufaklı çok sayıda binanın yerden bittiğine de tanık olduk sonraki yıllarda.Son olarak da geçen yıl açılan İlksel Sanatlar Müzesi ile Nouvel, Paris merkezinin, Louvre, Orsay ve Pompidou müzelerinden sonraki en büyük müzesinin mimarı olma şerefine erişti. Müze birbirinden çok farklı dört binadan oluşuyor ve sözcüklerle anlatılması neredeyse olanak dışı. Bu üç başyapıtı, inşaatı süren ve 2012'de açılacak 2 bin 200-2 bin 500 kişilik klasik müzik konser salonu izleyecek.Jean Nouvel hayranlık uyandırdığı kadar şiddetli polemliklere de yol açan bir mimar. Belli ekollerin ya temellerini atan ya da izleyicisi olan ünlü mimarlara karşılık Nouvel'in modaya ayak uydurduğu, bir mimari teorisine sahip olmadığını iddia edenler az değil. Gerçekten de İsviçre'de Luzern kentindeki Kongre ve Kültür Merkezi ile Barselona'daki Agbar Kulesi veya Arap Dünyası Enstitüsü ile Abu Dabi'de açılacak Louvre Müzesi tasarımı arasında ortak yanları bulup ortaya çıkarmak pek o kadar kolay değil. Ama biraz aşinalık sahibi bir göz, bunların tümünün Jean Nouvel'e ait olduğunu, bakar bakmaz anlayabiliyorsa, mutlaka Jean Nouvel tarzı var demektir. Polemiklerin mimarı