Pazar "Pilotların egoları yüksektir, çünkü normal değillerdir"

"Pilotların egoları yüksektir, çünkü normal değillerdir"

17.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Siz arkada içki içer, yemek yerken, biz kokpitte nelerle uğraşıyoruz. Siz arkada hiçbir şey hissetmiyorsunuz"

Pilotların egoları yüksektir, çünkü normal değillerdir

Tuncay Doğaner: "Uçaklar her gün sallanır, siz o gün denk gelmişsinizdir" Bizlerin uçaklardaki bu ortaklık duygusunun hemen yanıbaşında, ön tarafta bir kapının ardında ise bilginin ve becerinin yalnızlığı oturur: Pilotlar.Onlar ne hissederler acaba? Çok mu ciddidirler? Laklak mı ediyorlardır acaba? Korkuyorlar mıdır? Duru bir konsantrasyona mı geçmişlerdir? Orada, kokpitte neler oluyor? Ne görüyorlar orada?Bana bütün bunları, içtenlikle anlatan bu cıva gibi, mavi gözlü adam Free Bird Airlines Genel Müdürü ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Doğaner. Jet pilotu ve uçak mühendisi. Kariyeri birbirinden önemli başarılarla dolu. Geçirdiği bir kazanın ardından yerde kaldığı bir yılı saymazsak 22 yıldır göklerde. Ama artık F-16larda değil; yolcu uçağı uçuruyor. Ve buna da şükrediyor. Modern hayatın her alanında kaderleri iyice ayrışmış, farklılaşmış insanların "aynı gemide" oldukları, olabildikleri tek yer artık uçaklar, uçak kabinleri. Artık sadece uçaklarda yakalıyoruz ortak bir kaderimiz olduğu duygusunu. Belki de en çok, riskin; bu, herkesi, hepimizi, dolayısıyla kendimizi de kapsıyor olması yüzünden korkuyoruz uçaklarda. Bu yüzden uçak kazası haberleri her seferinde gündemin birinci maddesi oluyor gazetelerde, televizyonlarda. Erkeklerin çoğu çocukken pilot olmak ister; sonra sizin gibi bazıları sahiden de olurlar. Uçma aşkı nasıl bir şeydir? Ben bir bileycinin çocuğu olarak İzmir, Eşrefpaşada doğdum. Ve tıbbı kazanmama rağmen jet pilotu olmak istediğim için bütün sülaleme ters düştüm. Gençken insan neden pilot olmak ister anlıyorum; sınırsız bir hürriyet, sınırsız bir hız. Ama çocukken? Ben çocukken de dut ağacına çıkar, kendimi hortumla bağlayıp "Paraşütle atlıyorum" deyip atlardım. Sol ayağımı ilk o zaman kırdım. Hava Harp Okulundan sonra Çiğli Uçuş Okulunu birinci olarak bitirdim. Her devrenin birincisinin gittiği 42. Her Hava Önleme Filosunda görev yaptım. Bu filo her hava şartında uçabilir. Bu arada da İstanbul Teknik Üniversitesinin uçak mühendisliği bölümünü bitirdim. Askerliği neden bıraktınız sonra? 1986 yılında Afyonda bir kaza geçirdim. Kalkışta kuş sürüsüne girdim. Paraşütle atladım. Bu lövye uçaktan kalan en büyük parçadır. (Önündeki vites kolu benzeri parçayı gösteriyor.) Boynumda, belimde kırıklar oluştu. Hava Kuvvetlerinden resen emekli oldum. Hava Kuvvetlerindeki sağlık yönetmeliği ile sivil havacılık sağlık yönetmeliği farklı. Hava Kuvvetlerinde omurda çatlak bile olsa uçucu olunamaz. Ama bir pilotun yapabileceği tek iş nedir? Uçmak. Ben de sivil havacılığa geçtim. "F-16 uçaktır, yolcu uçağı ise bir otobüstür" Kazadan ne kadar sonra yeniden uçtunuz? Bir yıl sonra. Bir ara uçamamak yüzünden bunalıma bile girdim. F-16 türü savaş uçaklarıyla yolcu uçaklarının psikolojisi farklı ama, değil mi? Biri uçak, biri otobüs. Yani son yaklaşmadan ininceye kadar iki sigara, bir çay içersiniz, uçak ancak iner. O sürede Hava Kuvvetlerinde dokuz iniş kalkış yaparsınız. Sürat farkı bu kadar büyük. Tatminsizlik olmuyor mu peki sizde yolcu uçağı kullanırken? Olmaz mı, olmaz mı? Ama zaten Hava Kuvvetleri bir pilottan maksimum 35 yaşına kadar faydalanabilir. Hava Kuvvetlerinde bir pilot hayatta kalmayı, savaşmayı, vurmayı, öldürmeyi düşünür. Yolcu uçağında ise inişi kalkışı düşünür. İnsanları sevdiklerine kavuşturur. Şimdi böyle romantik romantik anlatıyorsunuz ama ben pilotlarda hep sarkastik, alaycı bir tavır sezmişimdir. Bu nereden geliyor? Şimdi, pilotluk şövalyelik mesleğidir. Kişinin kabiliyetini, hırsını, aşkını uçakla bütünleştirmesi gerekir. Bunu yapmazsa trenin kondüktörü, taksinin şoförü gibi gider gider, gelir. Pilotluk dediğinizde; yolcu uçağında kapıyı kapattığımız zaman iki kişi kalıyoruz. Arkada üç yüz kişi, yüz kişi. Mutlular; kahve içiyor, viski içiyor, rakısını içiyor, yemeğini yiyor, biz nelerle karşılıyoruz onlar hissetmiyorlar bile. Biz nelerle mücadele ediyoruz o sırada. Onların saf saf otururken görmediği, sezmediği tehlikeleri bertaraf ettiğiniz için mi böyle biraz tepeden bakıyorsunuz? Bir pilotta olması gereken özellikler: Bir; kendine güveni yüzde yüz olacak. Olmazsa uçamaz. Sonra bir pilot her şeyin en iyisini yapmak zorundadır. Ve bir de tabii tepeden bakıyoruz çünkü yüksekte uçuyoruz. Yani bu mu sizin sarkastik, alaycı insanlar olmanıza neden oluyor? Tabii. Sonra şöyle bir şey de söz konusu: Filodayken kahvaltıyı Ankarada yapıyor, bir saat 15 dakika içinde Akdenizde bir gemiyi görüyorsunuz, oradan Egeye geliyor, başka bir gemiyi görüyorsunuz, Ankaraya iniyorsunuz, geçen süre maksimum iki saat. İki tavla atıyorsunuz, bir daha çıkıyorsunuz, gemi hâlâ orada, öğle yemeğini yiyorsunuz, bu sefer diyorsunuz ki, "Hadi bir de Ağrıya gideyim, bakayım", ülkeyi bu kadar çabuk dolaşan başka bir sistem olabilir mi? Biz zamanla, hızla, rüzgarla dalga geçiyoruz. Hırs, kuvvet, güç, hepsi elinizin altında, çekiyorsunuz 40 bin feet, zorlasanız stratosferin, atmosferin dışına çıkacaksınız. Pilotlar yaşam gustosu yüksek, ehli keyif insanlar oluyor. Ölümle daha sık dans ettiğiniz için mi hayatın tadını daha iyi çıkarıyorsunuz? Biz pilotlar görev anında mantığınızın alamayacağı ölçüde disiplinliyizdir. Bunu yapmayan pilot zaten yüzde yüz ölür. Ve işte hayatta kalmışsınızdır, tadını çıkartırsınız. İşte biz bu tadı çıkartırken biraz hoyrat davranırız. Biraz böyle ilginç yaşarız. Kimileri bunu şımarıkça, tepeden bakmak gibi görür. Pilotların egosu yüksektir, çünkü biz normal insanlar değiliz ki. Allah insanları yolda yürüsün diye yaratmış. Bir meslek düşünün ki, yaptığı hatanın bedelini kendi canıyla ödüyor. Doktor yanlış keserse hasta ölüyor, sekreter yanlış yazıyor, kağıdı atıyor, pilot yanlış yapınca ölüyor. Dünyanın her yerinde pilotlar havalıdır. Peki, pilotlar kabin içine uçuş bilgilerini anons ederken niye ağızlarını yaya yaya konuşurlar? İyi pilot yolcuyu tedirgin etmeyen pilottur. Bu ses tonu yolcuyu rahatlatmaya, "Ha, ben emin ellerdeyim" güvencesini vermeye yarar. "Tamam uçak sallanıyor da, bu uçak her gün sallanır, siz bugün denk geldiniz" gibi. "Yüzde doksan dokuzu kokpitte kalıyor" Uçakta pilotlar dahil herkes korkar mı? Uzmanlar korkmadığını sananların bile korktuğunu söylüyorlar. Tabii. Sizin gibi ben de korkuyorum. Ama bizim korkumuz sizinkinden farklı. Siz mesela uçağı kullanan kişi olmadığınız için pek korkmayabilirsiniz. Ama pilot kötü hava şartlarının farkında, meydanda buzlanma olduğunu biliyor, uçakta bir arıza oluyor. Biz rahatça uçarken hissetmediğimiz tehlikeler mi atlatılıyor ön tarafta? Siz hiçbir şey hissetmiyorsunuz. Uçakta yaşanan olayların yüzde doksan dokuzu kokpitte kalıyor. Hostesler de mi bilmiyorlar? Onun için mi hep gülümsüyorlar? Tabii, hangi birini bilecekler? Biz onlara gerektiği kadar bilgi veriyoruz. Bir emergency (acil durum) anında çağırıyor ve almaları gereken önlemleri söylüyoruz. O durumda ayakkabılar niye çıkarttırılıyor? Suda rahat yüzmek için. Sonra sivri topuklar kaydırak botları yırtıyor. Bir yolcuya çarpıp yaralıyor. Bizde bütün kurallar kanla yazılmıştır. Orada yapılacak her hareketin, her komutun bir sebebi var. "Kadınlar pilotlardaki ukalalığı seviyorlar" Kadınlar neyi sever pilotlarda? İşte biraz ukalalık var, biraz kendini beğenmişlik var. Kendini beğenecek adam tabii ya, bu meslek herkese açık, yiyen varsa gelsin yapsın. Biz kokpite misafir geldiğinde kakara kikiri yaparken bile popomuzun altında iğneler olur. Sert inişler pilotaj hatası mıdır? Hayır, tam tersine sert iniş emniyetlidir. İnişteki alkışlara ne diyorsunuz? Gülüyoruz. Bir de çoğu kişi küçük uçak gördü mü korkar. Küçük uçaklar daha mı tehlikeli? Hayır. Uçağın küçüğü de, büyüğü de aynıdır. Bazen iki kişilik uçaklarda büyük uçaklarda olmayan sistemler oluyor. Hostesler de sever mi uçmayı? Tabii. Sevmeseler yapamazlar. Bir kere uçarak hayatını riske ediyor. Biz uçağı kullanıyoruz, öldürsek kendimizi öldüreceğiz ama hostes arkada, kendini kaptana emanet etmiş gidiyor. Bir de insanla muhatap oluyor. İnsanlar hostesleri duvardan yapılmış sanıyor. Halbuki onların da duyguları var. 165 kişilik uçakta 165 ayrı karakter var. Biri "Su verir misiniz?" der, biri "Ver ulan" der. Ama hosteslerin birinci görevi uçuş emniyetidir. Yolcuya içki vermek değildir. Bir kaza anında bütün yolcuları kaçıracak onlardır. Onların bu fonksiyonunu hiç düşünmez yolcular, hep uçakta işte mini etekli, güzel kızlar, yolcuları mutlu etsinler, fan fin fon. O kızlar hakikaten çok riskli bir iş yapıyorlar. Uçaktaki ikramlar da insanları doyurmaktan çok meşgul etmeye yönelikmiş, doğru mu? Tabii. Hem yolcuyu oyalıyor hem evinde gibi hissettiriyorsunuz. Zaman bir an önce geçsin diye. "Kaza sırasında hayatım gözümün önünden geçmedi" Kaza sırasında neler hissettiniz? Bir pilot "Kaza sırasında şunu hissettim" derse bana göre yalan söylüyordur çünkü onu hissetmeye vakti yoktur. Pilotun görevi hayatta kalmak için yapacağı her manevrayı yapmaktır. Tabii ki Allaha inancı sonsuzdur, duasını da eder, her manevrasını da yapar kendini ve uçağı kurtarmak için. Ben de uçağı terk edemedim düşerken, yetimin hakkı var o uçakta, uçak artık yere vurmak üzereydi. Sandalyeyi kullanarak atladım. Ama zaten sandalyeyle atlama kararı almak yüzde elli ölüm riskini almak demek. Hele benim şartlarımda kurtulma şansı yüzde iki falandı. Atladım, bir müddet gittim, sonra paraşüt açıldı arkamda, doldu, zaten beni tartarken yere vurdum. Uçak da geldi üzerime düştü. İkinci uçaktaki diyor ki, "Siz yerden kalktınız, paraşütü çözdünüz ve koşarak yangından kaçtınız." Ben bunları hatırlamıyorum. Hiçbir etkisi de olmadı bu kazanın psikolojimde. Kaza olurken de hayatım gözümün önünden geçmedi. Ne karım ne bir şey. Zamana karşı yarışıyorsunuz; nerede, hayat hikayesi geçermiş de, anasını babasını görürmüş de. Savaş pilotları şehirlere bomba yağdırırken aşağıdaki insanların neler yaşadığını düşünmezler mi? Şimdi asker olarak ne öğretiliyor bir insana? Askerliğin anlamı ne? Adam öldürme sanatı. Niye adam öldürüyor asker? Keyfinden mi? Zaten niye "Eğer savaşın bir sebebi yoksa cinayettir savaş" diyoruz? Bush bir harekat yapmak istiyor Bağdata. Niye dünya karşı çıkıyor? Bir sebebi yok çünkü. Ama yine de süngüyle adam öldürmekten daha kolay geliyordur savaş pilotlarına kentleri bombalamak... Ben onu adam öldürmek olarak görmüyorum, verilen görevi yerine getirmek olarak görüyorum.