16.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
NİLÜFER OKTAY
Thomas Lauderdale'in saçları sarı, vokalist China Forbes'ın renkli camlı güneş gözlükleri var, sehpanın üzerindeki Zeki Müren CD'si de galiba onların... Topu topu yedi-sekiz dakika süren bir röportajdan çıkınca insan, "Biz ne konuştuk şimdi ya?" diyor ve biraz tuhaf oluyor. Ama yapılacak bir şey yok. Grup az sonra sahnede olacak, kayıt cihazı da mecburen kapanacak.
Pink Martini geçen hafta Türkiye'ye geldi. Röportajı son konserlerine bir-iki saat kala yaptık. Dolayısıyla bir hayli kalabalıktık. Biz mekana vardığımızda durum; zaten röportajda olanlar, bizden önce röportaj yapacak olanlar, biz ve bizden sonraki meslektaşlar şeklindeydi. Röportajdan kalanları okuyacaksınız ama önce Pink Martini'yi hatırlatalım...
Pink Martini, 10 kişiden oluşuyor. Grubun en önemli isimleri piyanist Thomas Lauderdale ve vokalist China Forbes. Türkiye'ye rötarlı ulaşan ilk albümleri "Sympathique" yaklaşık beş yıl önce çıktı. Albümde İngilizcenin yanı Fransızca, İspanyolca şarkılar da söylüyorlar. Müzik türleri de "karışık". Küba rumbasından klasik oda müziğine farklı türlerin etkileri albümde mevcut.
"Bush aptalın teki"
Gelelim yeni haberlere... İkinci albümleri 2004'ün ilk aylarında çıkacak. Bu albümle de dinleyicilerini dans ettireceklerinden emin gibiler. Ayrıca bu kez Hırvatça, Japonca, Almanca şarkılar da yapmışlar. Türkiye'de kaldıkları günlerde "Anna" adlı parçalarına Türkçe söz yazdırmayı da denemişler. Bir nakaratı yazılmış bile. Yani kesin değil ama belki de Pink Martini'den Türkçe şarkı dinleyeceğiz. İki cover dışında albümdeki diğer şarkılar kendi besteleri.
Thomas Lauderdale de, China Forbes de köpeklere meraklı. Lauderdale bir röportajda müziklerini şöyle anlatmış: "Müziğimizi çocuklar, yaşlılar ve köpeğim seviyor." Köpeğinin adı Heinz. Plak şirketinin adı da öyle. Heinz yeni albümden de hoşlanmış. O da yeni şarkılardan birinde köpeğinden söz etmiş.
Altı yaşında piyano çalmaya başlayan Thomas Lauderdale "Çokkültürlülüğe ihtiyacımız var" diyor ama başkanları George W. Bush tersini düşünüyor gibi görünüyor. Fakat o zaten Bush'u pek umursamıyor: "Başkanımız yarım akıllı, aptalın teki... İngilizceden başka dil bilmez, öğrenmek için de hayatında hiç çaba sarf etmemiş. Başkan olmadan önce sadece iki ülkeye gitmiş; Kanada'ya ve Meksika'ya. Dünya vatandaşı olmayı hayal bile edememiş bir insan. Böyle biri ülke yönetemez. Zaten bir daha seçilemez." n