Pazar Rakı baki Yakup saki

Rakı baki Yakup saki

25.02.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Son yıllarda özellikle sanatçıların uğrak mekanı haline gelen Yakup 2, eski İstanbul’daki meyhane geleneğini bugüne taşıyor. Rakının kitabının her gece yeniden yazıldığı meyhanenin simgesiyse, sahibi "Çağrılmayan Yakup"...

Rakı baki Yakup saki

Bir zamanlar Beyoğlu’nun can damarı olan Asmalımescit, Yakup’la eski günlerini anıyor
Rakı baki Yakup saki

Son yıllarda özellikle sanatçıların uğrak mekanı haline gelen Yakup 2, eski İstanbul’daki meyhane geleneğini bugüne taşıyor. Rakının kitabının her gece yeniden yazıldığı meyhanenin simgesiyse, sahibi "Çağrılmayan Yakup"...

ALİ RIZA KARDÜZ

Asmalımescit, Beyoğlu’nun çok çok çok önemli bir sokağı... Daha doğrusu önemli iken, önemi giderek unutulan bir sokağı... Bu sokak "ölmeye yatmış" iken, şimdilerde "Yakup" bu sokağı yaşatıyor. Yakup Arslan’ı tanıtmadan, Asmalımescit’i nasıl yaşattığını anlatmadan, Asmalımescit’in hikayesini nakletmeliyim.
Fikret Adil, Semih Lütfi’nin Suhulet Kütüphanesi tarafından 1933 yılında bastırılan "Asmalımescit 74" isimli kitabında Asmalımescit’i şöyle anlatır:
"Macera peşinde vatanını bırakan, hudut dışına atılan, yayan devri aleme çıkan ecnebiler ve barlarda çalışan bütün artistler Asmalımescit’te otururlar. Dünyanın her köşesinden gelmiş, ekserisinin milliyetleri ancak pasaportlarında - eğer varsa - yazılı bu insanların etrafında, gene ecnebi, fakat en aşağı yirmi yıldır Asmalımescit’e yerleşmiş bir grup daha vardır. Bunlar artist acenteliği, tefecilik, pansiyonculuk ve tellallıkla geçinirler, her lisanı konuşurlar, hiçbirisini okuyup yazamazlar, Türkçe imzalarını atmayı bilirler ve zabıtadan tanıdıkları çoktur.

Geceler şenlikli olurdu
Marsilyalı bir "Souteneur", Napolili bir "Lazzarone", Şikagolu bir "Gangster" kendini Asmalımescit’te yabancı saymaz. Buranın hususiyetini, güneş görmeyen, dolambaçlı, rutubetli, her köşe başı amonyak kokusu neşreden sokaklara açılan demir kapılı, demir kepenk ve parmaklıklı pencereleriyle bu müteaffin havayı teneffüs etmeye hazırlanan karanlık evlerin sakinleri tamamlar.
Odalardaki çiçekler, saksıları içerisinden pencerelere doğru zayıf dallarını uzatmaya çalışırlar, yirmi beş mumluğu geçmeyen elektrik lambaları küvetlerdeki suların pisliklerini göstermezler ve insan eğer bu evlerden birisinde oturursa geceleri uyuyamaz, çünkü Asmalımescit’in nabızları gibi, mütemadi topuk sesleri, sofalarda, bitişik evlerde dolaşır, her an odanızın önünde birinin nefes aldığını zannedersiniz. Sabaha karşı da uyanmak kabil değildir. Bu saatlerde artistler işlerinden dönerler, ekserisi içmiş olduğu için yüksek sesle konuşurlar, beraberlerinde getirdikleri adamlarla "Daha içelim, yatmayalım" diye münakaşa ederler, gramofon çalarlar. Bütün bunlara, sokaktan geçmeye başlayan simitçi, zerzevatçı, sütçü naraları, tramvay dandanları karışır. Asmalımescit’te insan, ancak oraya yerleştikten bir hafta sonra ve sabah sekiz ile on altı arası uyuyabilir."
Murat Belge’nin, Tarih Vakfı Yurt Yayınları arasında bastırılan "İstanbul Gezi Rehberi"nde Asmalımescit ve Yakup hakkında şu bilgiler verilir:

Mesleğe komi olarak başladı
"Asmalımescit ilginç bir sokaktır. Burada şimdi Refik ve Yakup gibi, aydınların da pek rağbet ettiği oldukça kurumlaşmış, ama gelenekten kopmamış meyhaneler var. Yakup’un yerinde, Maltalı Levanten Mizzi’nin İngilizce ve Fransızca yayımladığı "The Levant Herald" gazetesi çıkarmış. Bu sırada, ilerideki köşedeki bina da, ünlü opera bestecisi Donizetti’nin kardeşi, İstanbul’da saray Mızıka-i Hümayunu’nu kuran, şefliğini yapan, Osmanlılar’a marşlar besteleyen Donizetti Paşa’nın evidir.
Antikacılığın "Sosyete mesleği haline gelip, İstanbul’un dört bir yanına yayılmadan önceki dönemlerde", Asmalımescit antikacı dükkanlarının bulunduğu bir sokaktı. "En yaldızlı paşa konağı mobilyaları" ile en "süslü" avizeler bu sokakta satılırdı. Sonra pek bir perişan hale geldi. Fakat her zaman bir özelliği oldu. Asmalımescit’in iki yanına dizili binaların bodrum katlarındaki "Hanımlı ve de bazen sazlı", "Efkar meyhaneleri" faaliyetini sürdürüyor."
Bunlar Murat Belge’nin anlattıkları.
Şimdi gelelim Yakup’a... Yakup Arslan’ı Asmalımescit’e getiren amcası Refik. Refik bu bölgede meyhanesi ile ün yapınca Rize’den yeğeni Yakup’u getirtiyor. Yakup, 1975 yılında Rize’den İstanbul’a gelip amcasının meyhanesinde komi olarak çalışıyor.
Sonra Yakup 1’i, derken Yakup 2’yi açıyor.
Şimdilerde Yakup 1 yok... Ama, Asmalımescit’deki Yakup’un kapısında "Yakup 2" levhası asılı duruyor.
Yakup 2, kimine göre "entel meyhanesi", kimine göre "İstanbul’un eski Rum meyhanelerinin benzeri", kimine göre "içkili lokanta"...
Yakup 2’nin kocaman bir salonu var. Duvarlarında, yerden tavana kadar eski tiyatro, konser, sergi afişleri, gazetelerden, dergilerden kesilmiş ve camlanmış yazılar, resimlerle kaplı.
Üzerleri beyaz örtülü masalar yan yana dizilmiş. Her akşam Yakup 2’yi dolduranların yarısı, bazı akşamlar yarısından çoğu hanım. Hanım hanıma gelenler de var, hanımlı erkekli gelenler de var. Yakup 2’nin müşterilerinin çoğu da buranın "devamlı müşterileri". Onlar için Yakup 2 bir kulüp niteliğinde.

Klasik bir mutfağı var
Yakup 2’nin özelliği, patron Yakup Arslan’ın her zaman işinin başında olması, elindeki tesbihini sallayarak, her masa ile, her müşteri ile ilgilenmesi.
Yakup 2’nin en önemli elemanı "Doktor"... Doktor, Yakup 1’den bu yana Refik Arslan ile çalışıyor. Doktor unvanını taşıyan Ali Rıza Kaya, güler yüzü ile servisin aksamamasına çaba gösteriyor. Arslan ile eski barmen Uğur Saatçi servisi sırtlayan elemanlar.
Yakup 2’nin klasik bir mutfağı var... Sadece balık çeşitleri mevsime göre değişiyor. Diğer mezelerinin çeşidi, lezzeti, sunumu belli bir çizgiye oturmuş.
Yakup 2’nin devamlı müşterileri masalarına oturduğunda servis elemanları müşteriye sormadan masanın üzerinin nasıl donatılacağını, müşterinin ne yiyip ne içeceğini bilerek hemen servise başlıyor. Yakup 2 mutfağının yaprak ciğer kavurması, ızgara kömür ateşinde kızartılan muska böreği özellikleri... Yakup 2, İstanbul’da çiroz salatasının da yenebileceği sayılı lokantalardan biri.
Bazı lokantaları yazı ile anlatmak çok güçtür. Çünkü önemli olan o lokantaların "havası"dır... İşte Yakup 2’de İstanbul’un havalı (bu hava sosyete havası değil, meyhane havası) lokantalarından biri.
Müşterileri ile, servisi ile, ortalıkta dolanan Patron Yakup, Doktor Ali Rıza ile, kimsenin yanındaki ile ilgilenmeden kendi kendine "demlenmesi" ile farklı bir içkili lokanta. Bunun için de her gece dolu. Rezervasyonsuz yer bulmak imkansız. (Yakup 2, Asmalımescit 35, Telefon: 0212 249 29 25)


İçenin kafası iyi olmalı, yoksa niye içiyor?
MEHMET KENAN KAYA

• Sanırım sizin en önemli özelliğiniz müşterinizle kurduğunuz diyalog... Buraya gelen müşteriler dostları gibi bahsediyorlar sizden...
• Aslında, eski dükkanımız daha küçük olduğu için bütün müşterilerle sohbet edebiliyordum. İşi büyüttükten sonra herkesin masasına oturamıyorum artık; ayakta birkaç kelime edip gidiyorum. Bir patronun müşteriyle ilgilenmesi onu çok sevindirir. Bir meyhaneci, dükkanına gelenleri hoş karşılamalı, arzularını öğrenmelidir. Bir köşede oturdunuz mu, meyhane müşterisi sizi asla sevmez.
• Burası sakin bir meyhane... "Olay çıkaran" müşterileriniz oluyor mu?
• Meyhaneye gidip, meyhaneyi dağıtmanın bir alemi yok. Efendi olmak lazım, ayrıca ben öyle müşteriyi içeri almam. Zaten burası meyhaneden çok müşterilerimizin evi gibi. Ben 1982’ye kadar küçük bir meyhane işletiyordum. O zamanlar çok olay çıkıyordu. Ama şimdi, ne buraya öyle insanlar geliyor, ne de böyle bir şeye biz izin veriyoruz. Ama sonunda rakı satıyoruz, insanlar alkol alıyor. Ayrıca, içki içenin kafası biraz da iyi olmalı... Yoksa niye içiyor?
• Yakup’un ilginç bir özelliği de ressamların, şairlerin, gazetecilerin burayı çok sevmeleri...
• Bizim 35 senelik bir mücadelemiz var. Ben, 1965 yılında bu işe başladım. 1966 yılında Edip Cansever’le dost oldum. Yani, sanatçılarla yakınlığım yeni başlamadı. Mesela, Edip Cansever "Çağrılmayan Yakup" şiirini yazarken, benim adımı kullandığını söylemişti. Çok insan gelip geçti burdan. Birçoğunu da kaybettik. Onların resimleri asılı şimdi duvarda. Bir de şu var tabii, sanatçıların bu kadar gündeme gelmesi yeni bir şey. Eskiden ekonomik olarak çok daha zor durumdaydılar. Ben de onlara elimden gelen bütün sıcaklığı gösterdim, müşteri gibi davranmamaya çalıştım.
• Bizde ya dertten ya neşeden içilir. Peki, hangisi doğrudur?
• Bana kalırsa, insan, rakıyı keyfi yerindeyken içmelidir. Derdinin, sıkıntısının çok olduğu zamanlarda içerse, bir dubleyle bile sarhoş olabilir. Oysa, hoş bir sohbette keyifle içilen rakının etkisini hissetmezsiniz bile.
• Türkler’in rakıya ilgisi övüldüğü kadar çok mu gerçekten?
• Son yıllarda rakı müşterisi şaraba doğru döndü biraz. Özellikle genç kuşak rakı yerine daha çok şarap istiyor. Ama sıkı rakıcılar başka tabii. Onlar, rakıdan hiç şaşmıyor.

Daily News’te "genişletilmiş pazar kahvaltıları" başladı
Son yıllarda damak tadına gösterilen yoğun ilgi, yeni mekanların açılmasına olanak sağladığı kadar, eski mekanların ilginç fikirlerle değişmesine de fırsat tanıyor. Yaklaşık altı yıl önce, Akdenizli mutfağıyla Etiler Alkent’te hizmete giren Daily News de bunlardan biri.
Daily News’in bu sezondaki yeniliği ise, adını içeriğinden alan "genişletilmiş kahvaltı". Restoran yetkilileri bu yeni programı, pazar sabahları evlerde yaşanan "büyük kahvaltı" telaşına son vermek amacıyla hazırladıklarını ve müşterilerinin kendilerini evlerindeki kadar rahat hissetmelerini amaçladıklarını belirtiyor. Her pazar günü 11.00-14.00 saatleri arasında kurulan "genişletilmiş kahvaltı" sofrasının favorileri ise, DN sosis, incir tatlısı ve birbirinden ilginç ekmek çeşitleri. Peguot Cinecity’le aynı mekanda bulunmasından dolayı, kahvaltıdan sonra vizyondaki filmleri de seyredebileceğiniz Daily News’teki bu programın maliyeti ise, kişi başı 10 milyon TL. Cemal Süreya’nın "kahvaltının mutlulukla ilgisi olmalı" dizesine siz de hak veriyorsanız, rezervasyon için 0212 257 86 85’i arayabilirsiniz.

Padişahın elması Sultanahmet’te
Sultanahmet’te Armada Oteli’nin yanında bulunan Alafranga Lokantası mart ayı mönüsünü hazırladı. Şef Baykanar Gönen’in hazırladığı mönüde Ördek Carpaccio, Tarçınlı Kayısılı Köy Pilici, Kumkapı Salatası, Tuzda Deniz Levreği, Kuzu Sırtı, Padişah Elması, Kestaneli Profiterol gibi yemekler ve tatlılar var.

KİM NEREDE NE YEDİ?
"Hafta sonu ailemle Kıyı’daydık"
Betül Mardin (Halkla ilişkiler uzmanı)
Geçen pazar günü öğleden sonra çocuklarımla birlikte Tarabya’daki Kıyı’ya gitmiştim. Kıyı’da Tekir Balığı ve mezelerden yedim. Bunun yanında sıkılmış portakal suyu içtim. Yemeklerin hepsi çok güzeldi. Mezelerden ise, en çok tavada kalamarı beğendim. Kıyı’da birçok saygın akademisyen ve eşleri vardı. Ayrıca Coşkun Kırca ve eşi, Rengin ve Koray Bayraktar çifti de yan masalarda yemek yiyorlardı. Kısacası, pek çok tanıdık yüz vardı ve hoş bir ortamdı. Ben, ailemizin her zamanki kadrosu oğlum, kızım, yeğenim ve damadımla birlikte yemeğe gitmiştim. Onlarla beraber olmak beni her koşulda çok mutlu ettiği için Kıyı’da da iyi vakit geçirdim.

"Çok sık mekan değiştirmiyorum"
Zihni Şardağ (Zihni Bar’ın sahibi)
En son Kıyı’ya gitmiştim. Orada balık, meze, patlıcan salatası ve kırmızıbiber turşusu yedim. Bir kadeh rakı içtim. Bütün yemekleri çok beğendim. Yediğim mezeler arasında en çok beğendiğim lakerdaydı. Ben yemek konusunda biraz tutucu olduğum için çok sık mekan değiştirmiyorum. Yani belirli mekanlar dışında başka yerlere gitmiyorum. Kıyı da, çok sık gittiğim yerlerden biridir. Kıyı’ya arkadaşlarımla gittim. Hepimiz çok iyi vakit geçirdik. Ortam da çok hoştu. Duvarlar usta fotoğrafçı Ara Güler’in fotoğrafları ve çeşitli sanatçıların resimleriyle donatılmıştı. Sade bir ortamı vardı.

"Sevgililer Günü’nü D’oeuf’te kutladık"
Pınar Altuğ (Televizyon programcısı)
Nişantaşı’ndaki D’oeuf adlı restoran yemek yemek için en son gittiğim yerdi. Orada midye yedim. Doğrusunu söylemek gerekirse, mükemmeldi. Midyeden sonra tatlı yedim ve o da son derece güzeldi. Restoran çok kalabalık değildi. Yalnızca birkaç masa doluydu. Sevgililer günü, Galatasaray-Deportivo maçıyla aynı güne denk geldiği için bir gün önceden kutlamaya karar verdik. Bunun için de D’oeuf’te kutladık. Çok güzel bir ortamdı. Zaten bir arkadaşımın restoranı. Son derece keyifliydi. Çok güzel bir ziyafet çektik. Kilo almamaya özen gösterdiğim için yemeklerin yanında diet cola içmeyi tercih ettim.



PAZAR