Pazar Sabaha kadar açık sahaf

Sabaha kadar açık sahaf

31.10.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Metin Günerin işlettiği Siren Kitabevi sabaha kadar açık. Uykusuz kitap kurtları için Cihangirde "nöbetçi kitabevi" olarak hizmet veren Güner, "Dükkanın kapanış saati uykumun geldiği zamandır" diyor

Sabaha kadar açık sahaf

axpaz021.jpg Metin Güneri diğer kitapçılardan ayıran en önemli özellik dükkanının sabaha kadar açık olması. Siren Kitabevi bir çeşit "nöbetçi kitabevi" durumunda. Ama sanmayın ki, dükkanın açılış ve kapanış saatleri belli. Hayır! Dükkan sahibinin uykusu ne zaman gelirse kitabevi de o zaman kapanıyor. Metin Güner kitapların bulunduğu bölümün arkasını mini bir yatak odası yapmış, orada uyuyor. Yemeklerini de burada pişiriyor. Günere göre dükkan-evin en büyük dezavantajı ise balık kızartmaya elverişli olmayışı.Kitabevinin müdavimlerini öğrenciler oluşturuyor. Ancak aralarında Cihangirde yaşayan ünlüler de yok değil. Örneğin şarkıcı Teoman geçenlerde, sabaha doğru uğrayıp poşetler dolusu ikinci el kitap almış. Metin Güner 20 yıldır sahaflık yapıyor. İki yıldır işlettiği Cihangir, Kazancı Yokuşundaki Siren Kitabevi için de "Burası sadece bir dükkan değil, aynı zamanda benim yaşam alanım" diyor. Sanki bu cümleyi desteklemek için o sırada dükkana birisi giriyor. Hiçbir şey söylemeden eline gitarını alıp şarkı söylemeye başlıyor. Az sonra takım elbiseli, kravatlı yabancı uyruklu orta yaşlı bir adam gelip 30 metrekarelik dükkanın ortasına bağdaş kurup şarkıya eşlik ediyor. "İkinci el kitap kurtları şıkır şıkır bir dükkan istemiyor" Bu biraz da kasıtlı olarak yaptığım bir şey. İkinci el kitap kurtları kurcalamayı sever. Şıkır şıkır bir dükkan istemiyorlar. Ben özellikle bazı bölümleri müşteri gelsin, kendisi keşfetsin diye düzeltmeden bırakıyorum. Her insanda definecilik ruhu vardır. İkinci el kitapçıya gidenler genelde "Ben şuraları bir kurcalayayım" der. Bunu yaparken de aradığı kitabın dışında başka kitaplara ulaşır. Dükkanınız çok düzenli değil. Kitaplar "Ben buradayım" demiyor sanki. 20 yıldır bu işi yapıyorum. Aslında raflarda hitap ettiğiniz müşteriye göre renk dizimi bile vardır. Erkekler mavi, kadınlar ise kırmızı tonlara yakındır. Baktığınızda dükkanım dağınık görünüyor belki ama kitaplar yazarların soyadına göre dizilidir. Bunun yanında Z şeklindedir. Çünkü insanlar yukarıdan aşağı değil Z şeklinde bakarlar raflara. Siz bu psikolojiyi nasıl keşfettiniz? "Gecenin bir vaktinde kıran kırana pazarlık ediliyor" Satıştan çok alıştan kâr elde ediyorum. Alış da satış da 10 bin liradan başlıyor 100 milyon liraya kadar çıkıyor. Yani kitabına göre değişiyor. 100 milyon lira dediklerimizde baskı yılı yok çünkü bunlar el yazması oluyor. Konusu, formu, kimin ne zaman yazdığı önemli. Ben burada 1692 basımı bir kitabı 20 milyon liraya sattım. Kitapları kaça alıyor ve kaça satıyorsunuz? Kitabı sattığım adam benim dükkanın sahibiydi de ondan. Bu dükkanı o satış sayesinde tutabildim. Yoksa o kitaba 2 milyar lira da diyebilirdim. Hâlâ çok olmasa da 100-150 yıllık el yazması kitaplarım var. Üzerinde kitap kurdu delikleri var bu kitapların. Neden bu kadar ucuza gitti? Müşteri profilim genellikle üniversite öğrencileri. Yaklaşık 4 bin kitap ve dergim var. Geçen gün Teoman sabah karşı beşi çeyrek geçe dükkana geldi. 80den fazla kitap aldı. Gelenlerin isimlerini sormuyorum. Bir bardan çıkan bir şarkıcı, bilmem ne grubunun bas gitarcısı, tiyatrocular, şairler geliyor. Müşterileriniz kimler? Evet değil. Ama burası benim yaşam alanım, kalem. Tercih ettiğim bir yaşam bu. Becerebildiğim ölçüde burayı bir hana çevirmeyi düşünüyorum. Hoş, ilgili insanların toplandığı bir mekan olacak. Ben farklı bir sahafım. Benim şu anda 1 milyar liralık kitap alacağım var. 50 milyon liraya Ali ağaya satacağıma, 20 milyon liraya o kitaba ihtiyacı olan bir öğrenciye satıyorum. Hatta bazen bedava bile veriyorum. Gecenin bir vaktinde bir kitapçının açık olması sık rastlanılan bir durum değil. Ticari anlamda salaklık, idealizm anlamında Robin Hoodluk diyebilirsiniz buna. Şu anda kiramı ödeyemiyorum çünkü param yok. Genelde ancak kira kadar kazanabiliyorum. Kendi çapınızda Robin Hoodsunuz yani. Benim de burada 1 milyon liraya kitap sattığım oluyor. Ama hiçbir zaman tuvalet parasına yani 500 bin liraya kitap satmam. Kitap değil, bir kağıt bile satmam. Bu, kitaba ayıp. Ne yapıyorum, ya hediye ediyorum ya da 750 bin liraya satıyorum. Son dönemde ünlü yazarların bazı kitapları çok ucuz fiyatlara satılıyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Evet. Hatta kıran kırana pazarlık edildiği bile oluyor. Ama fiyatları benim dilimin ucunda. İnsanlar gecenin bir vaktinde buraya geldiğinde pazarlık ediyorlar mı? "Karım Kanat Güner bir sinemanın tuvaletinde eroinden öldü" Benim iş yerim ve evim burası. Uykum gelinceye kadar ayakta kalıyorum. Uyumak istediğimde dükkanı kapatıp arka tarafa geçiyorum. Uyandığım zaman ki genellikle bu saat öğleden sonra 14.00 gibi oluyor, dükkanı tekrar açıyorum. Neden sabaha karşı kapatıyorsunuz dükkanı? Evet. Arkadaki küçük odada yapıyorum. Tek yapamadığım yemek var, o da balık kızartması. Yemeğinizi de burada yapıyorsunuz... Karım vardı ama öldü. Belki tanırsınız, Kanat Güner... "Eroin Güncesi" adlı bir kitabı vardı. Beyoğlu Sinemasının tuvaletinde eroinden öldü. Öyle yaşamayı tercih etti ve öyle öldü. Eşiniz, aileniz, bir yakınınız yok mu? Bir yerde garsonluk yapıyordum. Bir arkadaş geldi, "Kanatı kaybettik" dedi. Ben bulaşık yıkamayı bıraktım ve barın arkasına geçip bir büyük votka aldım... Sonra yaşam devam etti ve ediyor. Zaman zaman aklıma geldiğinde hâlâ ağlıyorum. Siz nasıl duydunuz haberi?