Pazar - Salak mısın sen? - Senin kadar değil

- Salak mısın sen? - Senin kadar değil

15.08.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bazı sevgililer niye, ortada somut bir sorun yokken bile, ha bire kavga ederler? Barışmak için mi, yoksa bu kavgalar aşkın şiddetini ölçen bir tür sevgimetre mi?

- Salak mısın sen - Senin kadar değil

Kadın arkasına dönüp "Şimdi rahat ettin mi? Mutlu musun?" diye sordu. Adam "Saçmalama, dön önüne" dedi. Kadın "Sen saçmalama" dedi. Bu böyle bir süre devam etti. Tatile çıkmışlar besbelli. Sevgili, karı-koca, her ne haltlarsa... Bir ara "Siz boş verin bu ilişkiyi" diyesim geldi. "Aşk böyle bir şey değil. Birbirinizle zaman kaybetmeyin."Çok da yabancısı olduğum bir hal değil bu aslında. Tam da bu şekil; sabah-akşam, hatta kuşluk, öğle, ikindi ve gece kavga ederek iki koskoca yıl geçirmiş biriyim ben de. Ama işte yine de... Niye? Ortada bir kavga sebebi bile yokken böyle itişip kakışmak, ne bileyim, saçma değil mi? Hande Ataizi ve henüz evlendiği Fethi Pekin havaalanında kavga edip Dalaman uçağına birlikte binememişler ama ben bir Dalaman uçağına bindim. Yanımda bir çift oturuyordu. Yol boyu ota boka kavga ettiler. Sonra kadın adama kızıp ön koltuğa geçti. Ama hızları kesilmedi. Bu kez de önlü arkalı bir kavga başladı. - Madem yer değiştirdin, otursana oturduğun yerde! Niye beni rahatsız ediyorsun kızım?- Rahatsız mı oldunuz beyefendi? İstersen seni bundan sonra hiç rahatsız etmeyeyim ben. Bir daha görüşmeyiz olur biter. Hı?Kadın önüne döndü, bir süre konuşmadılar. Ben tabii bekliyorum, nasıl barışacaklar diye. Az sonra kadın alt dudağını sarkıtıp "Midem bulanıyor" dedi. Adam da "Çok mu bulanıyor canım? Yanıma gelsene" dedi. Kavga bitti. Kadın yerine döndü, başını adamın omzuna koydu. Adam kadına sarıldı. Sanki böyle bir kavga hiç yaşanmadı. Bunca gürültü patırtı, barışmak için miydi? Barışmak için mi? Çocuklarda vardır. Sizin sınırlarınızı ölçerler. "Ona dokunma!" mı dediniz, gider, neyse o dokunmamaları gereken, ille de ona dokunurlar. Sanki merak ederler. Ne yapacaksınız? Ne yapabilirsiniz? Ona kızdığınızı, kızacağınızı bilirler elbette. Ama ne kadar kızacağınızı merak ederler. Sanki bir ölçüm sistemleri vardır da, orada öfkenizi ölçerler. Ve sanki sizin öfkenizin şiddetiyle kendi güçlerini ölçerler.Uçakta o çifti izler ve -özür diliyorum onlardan- dinlerken, aşıkların da tıpkı çocuklar gibi bir tür merakla kavga ediyor olabileceklerini düşündüm. Nereye kadar gidebilirim, ne yaparsam yapayım yine de beni sever mi diye... Sürekli sevgilinin tepkilerini ölçüp biçip tartıp, eldeki tüm verileri bir denkleme yerleştirerek çıkan sonucu eski değerlerle karşılaştırıp her an sevgiyi sınama oyunu. Beni seviyor mu, ne kadar seviyor, dünden çok mu, yarından az mı, daima sevecek mi, onunla birlikte olmakla doğru bir karar mı verdim, yoksa "hatayı ben en başında yaptım / aynı evi senle paylaşarak" mı, yoksa ne? Gibi. Sanki.* * *Uçaktan indik. Dalamandayız. Bavulumu bekliyordum. Baktım yine kavga ediyorlar.- Şu senin bavulun değil mi? Alsana!- Yok ben almayacağım bavulumu... Alacağım tabii. Boş konuşacağına şu çantayı tut.- Asıl sen boş konuşuyorsun. - Üf ya, salak mısın sen ya?- Senin kadar değil! Meraktandır belki Tren gelir, artık hep boş gelir Devlet Demiryollarına art arda yaşanan kazalardan sonra yeni sloganlar gerekmiyor mu sizce de? Kendimizi koltuğa, sizi karşıdan gelen trene yapıştırmak görevimiz.Korku trenine hoş geldiniz.Ucuz ulaşım! Çünkü sadece gidiş.Lunaparka gitmeden çarpışan trenlere binmek ister misiniz?TCDD-Tren Çarpma Devirme Dağıtma (eksisozluk.com) Nikah bizzat evlilik sözleşmesi değil mi? Hande Ataizi evlilik sözleşmesi yüzünden mi ayrılmaya karar verdi, yoksa ne, kim bilir? Aşk ve sözleşme... Hakikaten birbirine hiç yakışmayan iki kelime. İnsan aşıkken, ne bileyim, gözü bir şeycikler görmez, kendini garantiye almayı falan düşünmez, biner bir alamete, nereye gidiyorsa oraya gider.Evlilik sözleşmesi çok sevimsiz yani. Ama bir şey diyeyim mi tam da aynı sebepten nikah da çok sevimsiz zaten.Nikah ne demek? "Ömrümü seninle geçirmeye söz veriyorum" demek. Ama daha önemlisi "Eğer bir gün bu sözümden dönersem bunun bedelini maddi-manevi ödeyeceğim" demek. "Evlilik sözleşmesi de neymiş? Kimse boşanmak için evlenmez" diyorlar ya hani. Oysa evliliğin ta kendisi ayrılma / boşanma gibi durumlar için alınan bir tedbir. Hem de kapı gibi belediye onaylı, ancak mahkemelerde sona erdirilebilecek, gayet resmi ve garantili bir tedbir. Evlilik sözleşmesi ise bu tedbire karşı tedbir. Yani "Boşanırsak maddi bir bedel ödemeyi reddediyorum" demek evlilik sözleşmesi. Hepsi bu!Nikah defterine imzayı basmak için debelenenlerin, iş evlilik sözleşmesine gelince ayak diremeleri, bunu aşka ihanet falan gibi görmeleri, "Bana güvenmiyor musun, sevgilim?" nameleri abes değil mi peki? Her ayrılığın bir şarkısı vardır, söyler söyler rahatlar insan. Cherin "Im strong enough / To live without you"su (Sensiz yaşayacak kadar güçlüyüm) vardır mesela. İyi gelir. Hande Ataizine yerli malı şarkı buldum bitane. Hande Yenerden. "Hatayı ben en başında yaptım / Aynı evi senle paylaşarak / Kendimi çok takdir edeceğim / Ayrılığı kutlayarak..." Sonrasını biliyorsunuz işte, adamın yüzü kızarır herhalde. "Kırmızı sana çok yakışıyor" der kadın. Hande Ataizi hakkında çıkan her haberi itinayla takip ediyorum ya. Günlerdir ne zaman bir Ataizi haberini okumaya başlasam, ortamda tesadüfen bu şarkının çaldığını fark ettim. Herhalde Ataizinin kısmetinde var bu parça. Ya da ne bileyim, öyle çok tuttu ki zırt pırt her yerde çalıyor. Bir nevi hepimizin kısmeti...Şu tren kazalarının ardından bu ulaştırma bakanı zamanında mümkünse hiçbir yere ulaşmaya çalışmamamız gerektiğini anlamış bulunuyoruz. Oturalım oturduğumuz yerde, değil mi? O öyle yapıyor. tubakyol@yahoo.com Hande Ataizine "kırmızı çok yakışıyor"