Pazar Şarabın kurtuluşu "tek bağ"da

Şarabın kurtuluşu "tek bağ"da

05.09.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yerli şaraplarımızın kalitesi bir türlü istikrara kavuşamazken, şarabın üreticisine ait belirli bir bağdan yapılan şarapların kalitesi giderek yükseliyor. Çünkü doğru yol, bu...

Şarabın kurtuluşu tek bağda

myalcin@turk.net En yüksek ciroyu tatil köylerine sattıkları ucuz şaraplardan yapan üreticilerimizin şarapları ellerinde kaldı. Yüksek ÖTV'nin patlattığı kayıtdışı üretim ve merdivenaltı çalışan imalathanelerin vergisiz sattıkları şaraplarla yarattıkları haksız rekabet de cabası.Tüm bunlara bir de şaraplarımızdaki genel kalite gerilemesi eklendiğinde, son bir darbe de pahalı ve vasat bulduğu yerli şaraptan soğuyup uygun fiyatlı ve düzgün lezzetli ithal şaraplara yönelen şarapseverlerden geliyor... Kaliteli otel ve restoranlarda marketlerde ithal şarap satışı gün geçtikçe artıyor. Bugünlerde Türk şarapçıları çok moralsizler. Yeni bir bağbozumu başlamış olmasına rağmen, çok azında bunun neşesini, coşkusunu görüyorsunuz. Canlarının bu denli sıkılmasının en önemli sebebi, bütün yaz boyu Türk turizminin beklediği kadar turist ağırlayamamış olması. Şarapçılığa darbe vuranlar arasında, ilk saydığım unsurlar gelip geçici, şarap dünyamıza en fazla bir-iki yıl kaybettirir... Ama bu son faktör, yani şarap kalitesinin düşmesi ve halkın kendi şarabından soğuması, gerçekten şarapçılarımızı alt sınıfa doğru itebilir. Böyle giderse, bir on yıl sonra, Türk şarabı kendi ülkesinde sofra şarabı ligine iner, kalite arayanlar "Bizimkilerden düzgün şarap çıkmıyor" diyerek yabancılara yönelir.Şaraplarımızdaki (özellikle de kırmızılarda) kalite düşüşünün arkasında, üretim planlamasının yapılamaması, üreticilerin kaliteyi değil, hacmi artırmayı marifet sanmaları, yeni bağlar dikmek yerine yeni tanklar almaları, küçük partilerle "ince" çalışıp 20-30'ar bin şişelik özel şaraplar yapacak yerde, "marka bazında" yüz binlerce şişe satılacak kitle şaraplarına odaklanmaları, şarapçılığımızın bölgeselleşememesi, fabrikasyon ölçekten kurtulamaması var. Çok güzel bir üzümün, Adakarası'nın beşiği olan Avşa Adası'nda yıllar sonra bir şaraphane açılıyor, idealist izlenim uyandıran yatırımcısı bölge üzümünü ihya edeceğine Çeşme'den Cabernet getirtmeye kalkıyor. Yine Kapadokya'da iyi bir siyah üzüm yetiştirmeyi başaramayan üretici, taa Ürgüp'e Çeşme'den siyah üzüm getirtip kırmızı şarabını ondan yapıyor. Ülkenin en batısındaki Bozcaada'ya (hem de bir adaya!) güneydoğudan üzüm gidiyor. Kısacası, "kimin eli kimin cebinde" belli olmayan, hiçbir ciddi şarap üreticisi ülkede görülemeyen bir kargaşa, bir anarşi, bir itiş-kakış ve doldur-boşalt ortamı... Bu ortamdan kaliteli şarapların çıkması sürpriz olurdu! Sofra şarabı ligine... Öte yandan, hâlâ şarapçılığımızda yaygın bir uygulama haline gelemeyen tek bağ şarapları ise, kaliteleri azalmak şöyle dursun, daha da artarak ülkenin en iyi şarapları haline geliyorlar. 10 küsur yıl önce başlatılan Sarafin projesi, olgunlaşıyor ve en güzel ürünlerini şimdilerde veriyor. Kırmızılarda bence hâlâ şaraplar kaba ve aşırı sertler ama, beyazlar dünya çapında. Chardonnay ile Sauvignon Blanc'ın art arda aldığı uluslararası ödüller boşuna verilmiyor. Bu yıl piyasaya çıkan, Sauvignon Blanc'ın fıçıda bekletilmişi "Fume Blanc" 2004, bence Türkiye'de şimdiye dek yapılmış en güzel beyaz şaraplar arasında. Dolgun, yoğun ve damakta kalıcı. Egzotik meyvemsi çeşniler, damaktan uzun süre silinmiyor. Bir süredir uykuda gözüken ve yeni yaptığı Şiraz'la dikkat çeken Gülor'un "G" serisinde çıkardığı Cabernet-Merlot kupajı ile Sangiovese-Montepulciano'su, şimdiye dek yapılmış en güzel G'ler bence. 2004 rekoltesi bu şarapların tanenleri zengin ama olgun, damakta gövdeli, karakterli, birkaç sene yıllandırılmaları halinde daha da güzel olacaklar. Tek bağ şarapları nefis Sevilen firmasının iki yıldır girdiği kalite atağının arkasında da, Fransız danışmanların bazı şarapları firmaya ait belli bağlardan yapma konusundaki ısrarları yatıyor. İngiltere'de tavsiye ödülü alan hoş içimli Sauvignon Blanc, firmaya ait İsabey bağının ürünü.Genel şarap kalitemiz hava boşluğuna girmiş uçak gibi savrulurken, bu şarapların yıldan yıla istikrarlı bir şekilde güzelleşmeleri, sınırları belirlenmiş bağların, sınırlı sayıda üretilen şarapları olmaları sayesinde. Oradan buradan üzüm alınıp karıştırılmıyor, bağın kontrol edilebilen, ideal olgunluğunda hasat edilebilen ve hemen bağın yakınında işlenen üzümlerinden yapılıyor. Satışı riske etmemek için üzümü erken erken kesip vermek isteyen köylünün kaprisiyle uğraşma derdi yok. Bağ, dolayısıyla üzüm şarabın üreticisine ait. Şarap üzümden yapılmıyor, "üzüm şaraptan yapılıyor" kısacası...Türk şarapçılığı, "tek bağ" şarapçılığına geçmedikçe, ikisi de 10 yılı aşan maziye sahip bu bağlarımıza her geçen yıl yenileri eklenmedikçe, işimiz zor, gelecek parlak değil... Yapmazsak gelecek karanlık