Pazar “Şarkımı ilk taksicilere dinlettim”

“Şarkımı ilk taksicilere dinlettim”

16.08.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

“Dolunay” isimli bir single çıkaran Uygur ailesinin üçüncü nesli Behzat Uygur Jr., “Şarkımı annemle babamdan sonra ilk taksicilere dinlettim. Çünkü benim kulağına en çok güvendiğim insanlar taksicilerdir” diyor

“Şarkımı ilk taksicilere dinlettim”

Genelde tiyatro oyunları ve televizyon programlarıyla tanıdığımız Uygur ailesi bu sefer farklı bir alanda karşımıza çıkıyor: Müzik. Ailenin üçüncü neslinden, babasıyla aynı ismi taşıyan Behzat Uygur, “Dolunay” isimli bir single çıkardı. Tiyatrocu bir ailede büyümüş olmasına rağmen oyunculuğu pek düşünmeyen Uygur’un içine müzik sevgisi küçük yaşlarda kaçmış. Albüm çıkarmak çocukluk hayaliymiş, banyoda şarkılar söylermiş -hâlâ söylüyormuş. Single’ı “Dolunay”ın bir özelliği de 31 Temmuz’da yani tam mavi dolunayın olduğu gün çıkmış olması. Uygur bunu özellikle istemiş çünkü kendi şarkılarını hep dolunayda yazabiliyormuş. “Dolunayın olduğu günler ilham geliyor, o zaman hissedebiliyorum” diyor.

Haberin Devamı

-Tiyatroyla uğraşan ailelerin çocukları genelde oyunculuğa yöneliyor. Sizdeki müzik ilgisi nereden geliyor?

6-7 yaşındaydım, Ercan Saatçi geldi bir gün eve, bir anda ellerimi aldı, baktı ve “Bu çocuk piyano çalmalı” dedi. Rahmetli dedem yani annemin babası da bir antikacıya götürdü, kuyruklu bir piyano aldı ve ben iki yıl boyunca piyano eğitimi gördüm. Sonra derslerime yoğunluk vermek adına bıraktım ama hep müzikle alakalı bir şey yapmak istiyordum.

“Bilet de sattım, araba da yıkadım”

-Single fikri nasıl doğdu?

Yaklaşık 10 yıl önce televizyonculuğa başladım. Bir yandan da amatörce bir şeyler kaydediyor, yazıyordum. Bir gün bir şarkı kaydettik. Eş dost dinledi, beğendiler. Ben de daha bir özveriyle çalışmaya başladım. Ama hiçbir zaman “Evet, şarkıcı olacağım” diye bakmadım. Sadece karşıma bir gün bir şarkı çıktı ve ben bunu okumalıyım dedim. O da “Dolunay”dı.

Haberin Devamı

-Siz kimleri dinlersiniz, idolünüz var mı?

Bu işe şarkıcı olarak girmediğim için hiç idolüm olmadı ama dinlediğim isimler tabii ki var. Tarkan, Sezen Aksu, Ajda Pekkan... Türkçe müzik çok dinlerim, hatta Türkçe müziksiz yapamıyorum.

-Tarz olarak?

Her şeyi dinlerim ama ağırlıklı olarak pop. Gecenin belirli bir saatinden sonra arabeske yatkınlığım artıyor. Benim içimde çok arabesk de var. Her an arabesk bir şarkıyla da çıkabilirim. Bence “Ben pop, arabesk, fantezi şarkıcısıyım” diye bir şey yok! Eğer hissetmişsem ve karşımdakine hissettirebileceğime inanıyorsam, ne olursa olsun söylerim, yaparım.

-Yönetmenlik ve prodüktörlük de yaptınız, değil mi?

Yönetmenlik de yaptım, babamın oyununda bilet de, minder de sattım, araba galerisinde araba da yıkadım. Herkese ulaşabilmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum ama asıl mesleğim yönetmenlik, prodüktörlük.

“Babam ilk önce benim söylediğimi anlamadı”

-Bilet ve minder de sattım dediniz... Ne kattı bunlar size?

Çok insan tanıdım her şeyden önce. Televizyon programı yaparken de mesela programı bitirirdim, gidip mahalle kahvesinde amcalara programı izletirdim. Şarkımı da ailemden sonra ilk taksicilere dinlettim. Çünkü benim kulağına en çok güvendiğim insanlar taksicilerdir.

Haberin Devamı

-Ailenizden ilk kime dinlettiniz?

İlk annemle babama dinlettim. Onun hikayesi de garip. Bir gün arabaya bindik, annemler önde, ben arkada. Hazırladığım CD’yi taktım. Ön sıralara birkaç tane şarkı koymuştum, onlardan sonra “Dolunay” geldi. Şarkıyı dinlemeye başladılar. Babam ilk anlayamadı bu ses kimin diye. Sonra döndü “Bu sen misin? Nereden çıktı bu?” dedi. “Nereden çıktı bilmiyorum. İçimden geldi yaptım” dedim.
“E n’olcak şimdi?” dedi. “İlerliyorum bir şekilde, hangi aşamadayım ben de bilmiyorum. Kendimce bir adım atıyorum” dedim. “Olmaz öyle kendince! Birlikte yapıyoruz” dedi ve Özgür Aras’la bir araya getirdi beni.

-İlerisi için planlarınız nedir?

Mesleğimden asla vazgeçmeyeceğim. Yönetmenlik kısmını müzikle birleştirip klip çekmek istiyorum. Ama müzik hayatıma da kesinlikle devam edeceğim.

“Hiçbir yerde yiyemeyeceğiniz makarnalar yaparım”

-Bir gününüz nasıl geçer?

Uyumayı çok seviyorum. Çok tembelim. Onun dışında eski buz hokeyi sporcusuyum. Yaklaşık 2.5 sene buz hokeyi yaptım. İş hayatı ve okuldan dolayı bırakmak zorunda kaldım ama hayatımın vazgeçilmezlerindendir, hâlâ ayda beş-altı kere giderim mutlaka. Konserlere gitmeyi çok severim. Sinema olmazsa olmazımdır. Bir de yemek yapmaya bayılırım
ve çok güzel yemek yaparım.

Haberin Devamı

-Ne yaparsınız mesela?

Şimdi basit gelecek ama salata ve makarnada üstüme tanımam. Hiçbir yerde yiyemeyeceğiniz makarnalar yaparım, bayılırsınız. Çok iddialıyım. Salata soslarım var. Değişik bitkileri ezerim, sarımsaklarım, zeytinyağı koyarım falan...

-Bu ilgi nereden geliyor?

Babam çok sever. Annem zaten çok güzel yemek yapar. Annem kurallarına uygun yapar, babam daha değişik şeyler dener. Biz böyle babam, kerdeşim Nejat, ben üçümüz gecenin bir vakti mutfakta buluşup değişik şeyler deneriz.

“Hâlâ dedemden bir şeyler öğreniyorum”

-Küçükken turneler yüzünden babanıza küsüyormuşsunuz. Zor mu tiyatrocu bir ailenin çocuğu olmak?

Sanatçı bir ailenin içinde büyümüş olmak çok büyük bir avantaj ve gurur. Behzat Uygur’un oğlu, Süheyl Uygur’un yeğeni, her şeyden önce Nejat Uygur’un torunu olmak büyük sorumluluklar getiriyor. Artıları kadar eksileri de var. Dikkatli olmak, onlara yakışır işler yapmak gerekiyor. Ama şu var, onlar hiçbir zaman Nejat-Behzat-Süheyl Uygur değillerdi benim için. Çok geç öğrendim ünlü olduklarını. Zaten onlar da işin o parlak kısmını değil sanat kısmını, ne kadar çok çalışılması, ne kadar çok üretilmesi gerektiği kısmını aşıladılar.

Haberin Devamı

-Dedenizin size verdiği, unutamadığınız bir öğüt var mı?

Dedem hiçbir zaman karşısına alıp “Bak evladım, şöyle böyle” demezdi. Farklı yollarla anlatırdı bir şeyleri. Mesela çay isterdi ve ben bilirdim dedemin istediği aslında orada yazdığı bir yazıyı, çizdiği resmi bana göstermekti. Ben resim de yapıyorum mesela ve bunun dedemden geldiğine inanıyorum. Ama hiç oturup dedemle resim yapmadım. Dedem aramızdan ayrılalı iki sene oldu, hâlâ öğretiyor bir şeyleri. 60 yaşına da gelsem muhtemelen bir şeyler öğreniyor olacağım dedemden.