Pazar Sezen’den şarkılı hayat dersleri

Sezen’den şarkılı hayat dersleri

29.06.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Sezen Aksu üç yıl aradan sonra yeni albümünü DMC etiketiyle çıkardı: “Deniz Yıldızı”. Aksu’dan bildik anlamda “aşk şarkıları” bekleyenler hayal kırıklığına uğramış olmalı. Haziranda çıkıyor diye bir “yaz albümü” olacak sananlar da...

Sezen’den şarkılı hayat dersleri

Kimin olduğunu ve nerede okuduğumu maalesef şu anda hatırlayamadığım bir söz var. “Bana yasaları değil, şarkı sözlerini yazdırın, yeter” gibi bir şey. Doğrudur, yasalardan daha etkilidir şarkı sözleri çoğu zaman. İçlerinde yaşama sevinci vereni vardır, candan bezdireni vardır, ölmeye, öldürmeye teşvik edeni de, yaşatmaya, üretmeye, sevmeye, düşünmeye iteni de...
Sezen Aksu, Türk pop müziğinin beste ve söz makinelerinden biri, hatta en önde gideni denebilir. Ne sloganlar çıktı onun elinden bugüne kadar... “Çakkıdı çakkıdı oynattığı” da oldu, “İstanbul İstanbul olalı hiç görmedi böyle keder” diye ağlattığı da... “Seni ham yapar bu zilliler” de dedi, “Ben sende tutuklu kaldım” da...
Neticede hepimizin komik ve acılı bir sürü anının eşlikçisidir Sezen Aksu şarkıları, bunu inkar etmek yersiz. Ve son albümü “Bahane”den üç yıl sonra yeni bir “Deniz Yıldızı” saldı Aksu, sloganlar-klişeler-cıstaklar “umman”ına. 

Umutsuz bir albüm değil
“Farklı” bir albüm olacağı çıkmadan önce gelen haberlerden de belliydi. Buna rağmen Aksu’dan bildik anlamda “aşk şarkıları” bekleyenler bu albümü dinleyince hayal kırıklığına uğrayamış olmalı, o kesin. Haziranda çıkıyor diye bir “yaz albümü” olacak sananlar da...
Öyle “beach”leri inletecek, diskoları coşturacak hit şarkılar yok bu albümde. Öyle tasarlanmamış, bu hesaplanmamış.
Hayatı karşılayan “Deniz Yıldızı” şarkısıyla başlayıp kalan -hâlâ kaldıysa eğer- son bir parça masumiyetimizi aşka emanet eden “Beşik”le sona eren bir öykü anlatıyor Aksu bu sefer.
Arada birkaç gevşeme, kıkırdama fırsatı verse de bütününde sancılı bir öykü bu. “Bebelerin ergen doğduğu”, “ninni yerine kahramanlık masallarıyla büyüdüğü bu kanlı haritada yaşayanların”, “ölü çocuklar coğrafyasının” öyküsü, albümün en vurucu şarkılarından “Tanrı’nın Gözyaşları”nda dediği gibi...
Gene de umutsuz bir albüm değil “Deniz Yıldızı”. Bir kere adını aldığı öykü bile başlı başına umutlu bir öyküdür. Yazarı Lauren Iseley. Daha ziyade internette çıkar karşımıza. Hani bir adam denizyıldızlarını okyanusa fırlatıyormuş bir bir, güneş yükselip sular çekilirken kuruyup ölmesinler diye. “Sahil baştan aşağıya denizyıldızıyla dolu, ne fark edecek?” sorusuna denize fırlattığı son yıldızı göstererek cevap vermiş: “Onun için fark etti.”
Bu öykü hem albüme ad olmuş hem açılış şarkısına... Hem de Aksu’nun bir hala olarak yeni doğan yeğenine verdiği hayat dersi... Bu “dikenli hayata” gelen yeni bir can karşısında buruk bir mutluluk duyarken “Deniz yıldızının hikayesidir hayat” diyor, “Kaç hayat kurtarırsan kâr...”
Ve bütün albüme de ruhunu veriyor bu cümle aslında. “Yol arkadaşı”, “Son İstanbul Beyi” Onno Tunç’la dertleşirken de, “Ben sana küsüm aslında, haberin yok / Koyup gittiğin yerde kötülük çok” derken de, Hrant Dink’e yazdığı “Güvercin”de o kötülüklerin en beterine isyan ederken de hep umudu bir ucundan tutma çabası var.
“Güvercin” albümün en iç yakan şarkılarından biri. “Bir daha açar mı karanfil korkusuz? / Bir daha uçar mı güvercin şehirde?” sorularını soran ve kimsenin de yaşananın sorumluluğundan kendini sıyırmasına izin vermeyen... “Kaldırımlar zabıt tuttu, şahidiz hepimiz, her yer tetikti.” 

Bir tutam memleket havası
Nubar Terziyan gelse, sırtımızı okşasa teselli olur mu bir nebze? “Kırık Vals”te olduğu gibi... Beste Arto Tunçboyacıyan, söz Yıldırım Türker... 1990’lı yıllardaki “Kış Masalı”ndan beri zaman zaman Sezen Aksu albümlerinin sürpriz konuğu olan Türker, “Deniz Yıldızı” için de iki söz yazmış. “Kırık Vals” insanı siyah-beyaz Türk filmlerinin tatlı havasından alıp bir anda “sümbüllerin küstüğü”, “güllerin perişan olduğu”, “birbirimize sıla olduğumuz” bugüne getiriveriyor. “Başka bir dünyanın mümkünlerini / Savura savura yüreği kavuran hatıraların küllerini / Araya araya olur a buluruz / Yaralı veda günlerinin sönen ümitlerini...”
Albümün yedinci parçasında bir mola yeri var. Önce dokuz sekizlik “Roman”, ardından “İzmir’in Kızları” ve içe bir ferahlık yayan “Kutlama”... Gerçi “Roman” bütün oynaklığına rağmen gene “İnsanı insandan ayıranı” lanetleyen bir şarkı... Diğer ikisinde ise meltemiyle, yasemeniyle, yıldızı, yakamozu, gelinciği, nergisi, caddelerinde kızları oğlanlarıyla bir tutam “memleket havası” bırakıyor albümün orta yerine Aksu.
Nefesinizi alıp, Yıldırım Türker’in “Sor Beni”siyle bir parça ağırlaşıp “Memet”le tokadı yiyorsunuz gene. Nedenini bilmeden sonsuz nöbetlere duran Memet’lere bir ağıt bu... “Memet biz de bilemiyoruz Memet / Böyle mi sürecek bu ilelebet / Değişir mi dünya, döner mi devran / Ama sen ümit etmeye devam et”. Ve bir özür: “Memet daha çok küçüksün Memet / İnsan soyu böyle en nihayet / Öteki de sen, beriki de sen / Kendini de, bizi de, dünyayı da affet.”
Ve “Tanrı’nın Gözyaşları” yağarken bütün Memet’lerin üzerine, “Dört kitap yazıyor / Eşittir Tanrı’nın çocukları” diyor bir kez daha Sezen Aksu; “Her insan merhametli ve zalimdir / Bir yandan gücün suç ortaklığında / Bir yandan sızlar vicdan, ilahi bir takiptir...”
Sonra eğlenceli sözleriyle “Menajer” giriyor devreye ama vicdanın takibini durduramıyor doğrusu. Albüm “Beşik” ile sona ererken, daha ziyade bir ağırlık bırakıyor dinleyenin üzerinde. Aksu’nun ilk kez müzik direktörü olarak bütün albümünü teslim ettiği Arto Tunçboyacıyan’ın ve Armenian Navy Band’inin varlığı daha da anlam katarken bu şarkılara, silkelenip atamayacağınız bir sorumluluk duygusu kalıyor size. “Bu şarkılar şifa duaları” diyen Aksu’nun sesi ve okyanusa bir denizyıldızı atma arzusu... 

Ne dediler?

“Sosyal olayları şarkılarına en çok alan sanatçı”

Ali Kocatepe (Müzisyen)
Sezen Aksu’nun albümündeki kendi yazdığı şarkılar bana daha çarpıcı geldi. “Yol Arkadaşı”, “İzmir’in Kızları” özellikle dikkatimi çekti.
Onno Tunç’un piyanosu ile Ayda Tunç’un kemanının buluşmasını çok beğendim. Çok duygulandım. Ayrıca Yıldırım Türker’in “Kırık Vals”i dikkatimi çekti. “Menajer” de tutacak bir şarkı.
Aksu yine sosyal konulara değinmiş. O zaten müzik yaşamı boyunca sosyal konulardan hiç kopmadı. Sezen Türkiye’de yıllardan beri sosyal olayları en çok inceleyen, şarkılarına alan sanatçı durumunda.
Sezen Aksu tarihinde her albümün ayrı bir yeri var. Bu albümün çok özel bir yeri olacağını zannetmiyorum çünkü bütün albümleri özel. O, hayatında hiçbir şeyi laf olsun diye yapmadı.

“Poptan çok uzaklaşmasını istemem”

Naim Dilmener (Eleştirmen)
Sezen Aksu’nun yeni albümü çok emek verilmiş bir albüm. Yalnızca bize değil, bütün dünyaya çok şey söylesin istenmiş. Ama ben hem bir dinleyici hem de eleştirmen olarak kendi payıma, Aksu “pop”tan çok uzaklaşmasın; yapmak istediklerini, belki popun sınırlarını biraz daha genişleterek yapsın isterdim.
Bu albüm cesur bir deneme. “Işık Doğudan Yükselir” ile “Düğün ve Cenaze” gibi, kendisinden beklenene aldırmadan atılmış, korkusuzca bir adım.
Şarkılara “otobiyografik” unsurlar-dizeler katmak, tek başına hiçbir şey demek değil. Önemli olan, yazdıklarınızın o şarkıyı “bir şarkı” haline getirip getiremediğidir. Ama Aksu bir entelektüel, hatta bir hayat filozofu. Genellikle her yazdığıyla bir şey söylemiş oluyor.
Yıldırım Türker yine sözleriyle katkıda bulunmuş. Onun gibi “aklın sesi” bir entelektüelle Aksu’nun yolunun kesişmiş olması tesadüf değil. Aksu yıllar önce Türker ile çalışmayı özellikle seçmişti. İnsan dünyayı kendisi gibi kavrayan, olup bitenleri aynı olmasa da, aynıya yakın algılayanlarla dirsek temasına girmek ister. Aksu-Türker işbirliği de böyle.
“Güvercin” Hrant Dink’e, “Memet” de nöbet tutan bir askere yazılmış. Toplumsal, siyasi olaylara da değiniliyor. Burada sadece “İşte budur” demek istiyorum büyük harflerle. Şarkıcıların bir “toplumsal sorumluluk” derdine düşmesi şart değil. Ama düşenleri de alkışlamak gerekir.

“Belki az satar ama en değerli albümlerinden biri”


Şafak Ongan (Dream TV Yayın Yönetmeni)
Sezen Aksu yeni albümünde tamamen kendi hoşuna giden şeyleri yapmış. Ticari kaygısı olmadığı belli. Belki bu, Aksu’nun az satan albümlerinden biri olabilir ama bence en değerli albümlerinden biri. “Işık Doğudan Yükselir”in devamı gibi geldi bana. Belki bu da az satabilir ama bu kötü olduğu anlamına gelmiyor.
Bu bir konsept albümü gibi. Alışılagelmiş, slogan Aksu şarkılarının olmadığı bir albüm. İyi müzik dinleyicisinin daha fazla anlayacağı bir albüm olduğunu düşünüyorum. Sosyal konulara bile değinilmiş.
Yıldırım Türker yine sözleriyle Sezen Aksu’ya katkıda bulunmuş. Birbirlerini çok iyi anladıkları ve hayata bakış açıları benzer olduğu için ortak çalışıyorlar demek.

“Besteciliğinin ve yorumculuğunun doruk noktasında”

Zülfü Livaneli (Müzisyen / Yazar)
Harika bir albüm. Sezen’in en kişisel şarkıları bu albümde bir araya gelmiş. Sezen Aksu hem besteciliğinin hem yorumculuğunun doruk noktasında. Bunu bu albüm gösteriyor.
Otobiyografik öğeler var albümde. Diğer albümlerinden en büyük farkı bu. Kitlelerle en büyük ölçüde buluşmayı gerçekleştirdikten sonra kendi iç değerlerine dönen bir sanatçının olgunluk dönemi bence.
Albümde Hrant Dink’e, nöbet tutan bir askere de şarkı yazmış. Toplumsal ve sosyal olaylara da değinmiş. Sosyal sorunları da ihmal etmeden kişisel ve bireysel kaygılarını diye getiriyor. Harika bir albüm olmuş.