Pazar Şimdiden yılın albümü mü?

Şimdiden yılın albümü mü?

05.02.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Üçüncü The Strokes albümü "First Impressions of Earth" yılın albümü olacak mı bilemem ama yıl sonunda büyük ödüllerden birini mutlaka kapacak

Şimdiden yılın albümü mü

MÜZİK Neşeli, zıplatan ritmi, keyifli sözleri ile açılıştaki "You Only Live Once" ve ünlü Peter Gunn temasından ödünç alınmış bas çizgisiyle ilk single "Juicebox", albümdeki yaratıcılığın ve cesaretin ilk emareleriydi. Zor koşullar altındaİlk albümü "Is This It"i çıkardığında "rock müziğini yeniden tanımlayan topluluk" diye abartılı ve sevimsiz bir sıfat ile pazarlandı The Strokes. İkinci albüm "Room On Fire" sonrasında, topluluğun çiçek çocuğu modasına harfiyen uyum içinde giyinen "Whiz Kid" lakaplı menajeri Ryan Gentles, dünyadaki 100 menajerin 99'u gibi paragözce davranıyor ve henüz bıyıkları terlememiş bu çaylaklara (her teklife evet diyebilmek için), biyonik adam muamelesi yapıyordu. Tamamı melez, hali vakti yerinde ve çocuklarına iyi eğitim olanağı sağlamış ailelerin mensubu olan The Strokes üyeleri, 2003 başlarında, stresten birbirlerini yiyorlardı ve pilleri bitmiş bir durumdaydı. Turnelerde damarlarındaki alkolün ve etrafını saran kızların etkisiyle adrenalini yükselen şarkıcı Julian Casablancas'ın beste yapması neredeyse olanaksızdı. Bunun üzerine yukarıdan gelen bir emirle, New York'taki dairesine kapandı ve çalışmaya başladı. Bu hiç sanıldığı gibi kolay bir iş değildi çünkü ilk albümün, Nirvana'nın "Nevermind"ından beri en büyük rock'n roll albümü olduğu yalanı üzerine oturan pazarlama stratejisinin ağırlığı altında eziliyor; bu baskıdan kurtulabilmek için döktüğü kurdeşenleri sayarak şarkı yazıyordu. İşte bu şartlar altında oluştu "First Impressions of Earth". Dağınık moda saçlar, CBGB tişörtleriyle parlayan MTV'nin poster çocukları, yine çok iddialı geliyor; her zaman olduğu gibi. Belki de en büyük sermayeleri iddia. İlk iki albümün bileşkesiNew York beşlisinin üçüncü albümü yollarının her yöne her an çatallanabileceğini, hangi sapakta direksiyonu kıracaklarının önceden kestirilemez olduğunu gösteriyor. Bir hayli enteresan çağrışımlar var şarkılarda. Tuhaf ama, ilk şarkı bir "I Want To Break Free", yani Queen kokuyor. Uçuk kaçık gitarlarda sürekli Queens Of The Stone Age etkisi hissediliyor. Yanılmayın "Heart in A Cage", Iggy Pop yorumu değil.İlk albüm sıkış tepişti; içinde reggae, soul, pop ve rock her şey alabildiğine yüklüydü. Best of kadar konsantre ve Velvet Underground gölgesinde idi. İkincisi ise karanlıktı. The Strokes cephesinde şimdi kafalar karışık gibi görünüyor biraz. "First Impressions of Earth"ün, ilk iki albümün bileşkesi olduğu söylenebilir.Strokes hayranları bir alışkanlığı yineleyecek; bu albümü de öpüp başlarına koyacaklar. Sabırlı olsunlar; yılın albümü olacak mı bilemem ama mutlaka yıl sonunda büyük ödüllerden birini kapacak. Yılın albümü geyiğini çevirmek için henüz çok erken. Mamafih kısa süre önce piyasaya verilen üçüncü The Strokes albümü "First Impressions of Earth" üzerinde dönen tartışmalar bunlar. Ne denebilir; hayranlık bu olmalı. Onları anlamak mümkün ancak gelin görün ki, en müşkülpesent kalemler bile hemen itiraz edemedi bu yargıya. Neye benzerse benzesin, kimi çağrıştırırsa çağrıştırsın. Kimden feyiz almışlarsa almışlar, hangi topluluğun Türkiye mümessili olmayı planlıyorlar ya da planlamıyorlar. Tüm bunlar ikinci planda kalacak, hatta bir süre sonra unutulacak. Kubbede baki kalan hoş seda, Nem'in insan psikolojisinin kılcal damarlarına hitap eden, ruhunu didikleyen, duygusal muhasebeyi derinleştiren şarkıları olacak. Eğer şimdi haklarında bir şey söylemek gerekiyorsa en elzemi, piyanoyu bize bu kadar yalın ve doyurucu dinleten bir rock topluluğumuzun çok sık karşımıza çıkmadığı olmalı. Sel gider kum kalır. Temenni ile karışık; hülasa, şiiri şarkı sözüne kıvrakça tahvil eden, duyguları paylaşıma açan nadir topluluklarımızdan biri olacakları konusunda güven veriyor Nem, ilk albüm "Güneşte Yalnız" ile. Sel gider kum kalır Teksas sadece koca şapkalı çılgın kovboyları, petrol zenginleri ya da dünyanın başına musallat olan başkanlarıyla ünlü bir yer değil. Orası cazın birinci sınıf merkezlerinden. Hangi birini sayalım ustalarının; Ornette Coleman, Dewey Redman, Roy Hargroove, Jason Moran... Şimdi burada gurur abidesi bir müzisyen daha büyüyor; 26 yaşındaki piyanist Robert Glasper. Şimdiden Terence Blanchard ve Nicholas Payton'un himayesine girdi ve iki bağımsız şirketin ardından Blue Note'un gözdesi sıfatıyla buradan ilk albümünü çıkardı bile. Davulcu Damion Reid ve basçı Vicente Archer'dan oluşan güçlü üçlüsüyle çıkarttığı "Canvas", onun piyano geleneğine sapına kadar hakim olmanın ötesinde, gönlünün modern konseptlerde ve hiphop kültürünü yalamış yutmuş biri olduğunu gösteriyor. Kumaşı da iyi dikişi de. Sağlam kanvas kumaşı