15.11.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:
ELİF BERKÖZ ÜNYAY elif.berkoz@milliyet.com.tr
Yıllardır Türkiye’ye gelmesi beklenen U2 sonunda İstanbul’a geliyor. Peki ama her şey nasıl başladı? Yıllarca süren bekleyişin nedeni neydi? U2’nun Türkiye’ye gelmesi hangi süreçlerden geçti? Grubun 360o turnesinin duraklarına İstanbul’u eklemeyi başaran Pozitif Yönetim Kurulu Başkanı Cem Yegül ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner’le sekiz yıllık konser maratonunu konuştuk. Yegül ve Taner “U2’nun konserleri birbirinden farklı ulusları buluşturan toplu ayine
benziyor” diyor.
Basın toplantısında U2’yu Türkiye’ye getirebilmek için 7-8 yıldır çalıştığınızı söylediniz. Önünüzdeki en büyük engel neydi? Neden bu kadar uzun sürdü?
Cem Yegül: Bu çapta organizasyonlarda, o turne coğrafyasının ne kadar doğusunda yer alıyorsanız ve etrafınızda o turneyi ağırlayacak ülkelerin sayısı ne kadar azsa işi yapma şansınız da o kadar düşüyor. U2’nun management’ı turne boyunca çok büyük bir ekibi besliyor. 120 tırın dolaştığı bir turne düşünün. Çok ciddi bir maliyeti var bu yüzden. Doğuda olan bir ülke için de bu maliyet katlanarak artıyor. Turnenin duraklarını belirlerken birbirine yakın coğrafyaları tercih ediyorlar, maliyetler düştüğü için. Canlı müzik sektörünün tüm katmanlarıyla gelişmiş olduğu batı ülkelerinde alım gücü de yüksek oluyor.
Bu ne demek? Arzu edilen bilet fiyatlarına seyircinin ilgi göstermesi, satın alması demek. Biz o ülkelerden değiliz.
8 yılda kaç kere müracaat ettiniz U2’yla ilgili mercilere?
Cem Y.: U2 konserini yapabilecek promoter sayısı çok azdır. O camiada insanların size güvenmesi gerek. “Ben U2’yu yapmak istiyorum, size 10 milyon dolarlık teklif vereceğim” diyebilirsiniz ama U2’nun management’ına her gelen teklif ciddiye alınmaz. Prometer’ın iyi bir planla, iyi bir tanıtımla karşılarına çıkması lazım. Biz 8 yıl boyunca turne dönemlerinde müracaat ettik. Ajanlarla, management şirketiyle ilişkiler geliştirdik, olayı hep taze tuttuk. Bir süre sonra hem Pozitif’in hem İKSV’nin organize ettiği işlerin dökümü, kredibilitesi o konseri yapılabilir kıldı.
“Bono eğer böyle bir şey söylediyse onunla aynı fikirdeyim”
“Tamam. Türkiye, U2’nun turne programına girdi” yanıtını ilk ne zaman aldınız?
Cem Y.: Haziran gibi ilk olumlu sinyali aldık. Eylül’ün başında da “Yapıyoruz, artık detay konuşmaya başlayalım” dediler.
O günün gecesinde Pozitif’ciler ve İKSV’ciler başardık kutlaması yaptı mı?
Görgün Taner: Hayır. Biz o kutlamayı 7 Eylül 2010’da yapacağız.
Cem Y.: Adamlar bize kutlama
yapacak fırsat vermedi. Arka arkaya bir sürü detayla uğraştık.
U2’nun Türkiye’ye gelmeme nedeni olarak insan hakları ihlali gösterildi. Bu bir efsane mi, gerçeklik payı var mı?
Görgün T.: Biz de bilmiyoruz, bize bunun politik bir durumdan kaynaklandığı söylenmedi. Aslında bu sorunun cevabını Bono’nun vermesi gerekir.
Cem Y.: Bono sağda, solda böyle bir laf etmiş olabilir. Etse ne olur ki? Türkiye’nin hakikaten insan hakları sicili çok mu parlak? Bono böyle bir şey söylediyse onunla aynı fikirdeyim. Ayrıca grubun bir ülkenin insan hakları sicilinden dolayı bir ülke halkını cezalandırması makul olmaz. Eğer kafalarında böyle bir fikir varsa gidip duruşlarını orada ortaya koymaları daha mantıklı geliyor bana.
Görgün T.: Yıllar içinde ne Bono ne de Türkiye durduğu yerde kaldı.
Her şey değişiyor.
“U2, ikimizin de bir numaralı grubu değil”
Eleştiriler de bu yönde zaten. “Türkiye’de ne değişti de U2 şimdi gelmeye karar verdi?” deniyor.
Cem Y: Bence epey şey değişti. Türkiye’ye insan, birey perspektifinden baktığınızda bugünün Türkiyesi ile 10 yıl öncesinin Türkiyesi aynı değil. Türkiye insan hakları reformları bakımından epey yol katetti. Ülkemizin insan hakları açısından yerinde saydığını söylemek haksız olur.
6 Eylül 2010’da binlerce kişi U2’yu izleyecek ama siz onların kulisine girebileceksiniz ya da onlara İstanbul’u gezdirecek ekibin içinde yer alacaksınız. Sizin yerinizde olmak için canını verecek binlerce U2 hayranı vardır herhalde...
Görgün T.: Aslında durum hiç de sanıldığı gibi değil. Ünlü sanatçılara meraklı olmamaya özen gösteriyorum. Getirdiğimiz isimlerin müziklerini dinliyorum, kimini beğeniyorum, kimini beğenmiyorum. Ama kafamda mutlaka bir imajları oluyor. Sahne arkasında sanatçıya “Merhaba” deyip el sıkıştıktan sonra adamı oradan geçen kediye “Alın bunu buradan” diyerek tekme atarken görünce bütün hayallerim yıkılıyor. Onun için de gelenlerin çoğuyla sadece el sıkışıp izleyici kısmına geçiyorum.
Ama yine de içlerinde bazılarıyla sohbet etmekten çok keyif aldım, mesela Patti Smith ile.
Cem Y.: Yani anlayacağınız Görgün de ben de groupie değiliz. Groupie’lik kotamı free caz sanatçılarıyla 80’lerden 90’ların ortasına gelene kadar doldurdum.
Görgün T.: Cem de ben de albümlerini alırız ve dinleriz U2’nun, ama bir numaralı
grubumuz değiller.
“Bilet satışı Türkiye’ye göre çok iyi, en pahalı kategori bitti. U2 standartlarına göre kötü. Normalde 4 saatte tükenir”
Bilet satışları nasıl gidiyor?
Cem Y.: Türkiye standartlarına göre çok çok iyi. Bir yıl öncesinde satışa çıkmasına rağmen hem de. En pahalı kategori biletleri bitti, ondan sonraki en yüksek ücretli kategori de bitmek üzere. Ama U2 standartlarına göre iyi diyemeyiz. Çünkü U2 biletleri satışa çıktığında 4-5 saatte tükeniyor.
Görgün bey Leonard Cohen konserleri için protokol uygulamasını kaldırdınız, kimseye davetiye gitmedi.
U2 için de aynı yöntemi mi izleyeceksiniz?
Görgün T.: Dünyada bizdeki gibi protokol uygulaması yok. Bu konserin sorumluluğunu paylaştığımız Live Nation’ın bu davetiye konusunda prensibi var. Turnede davetiye verilmiyor. Konserin gerçekleşmesinde büyük katkısı olan kültür ajansına bile davetiye verilmeyecek.
Konserin maliyetinin 10 milyon doları bulacağı doğru mu?
Cem Y.: Yanlış. 5 milyon dolar falan maliyeti. Ama maliyet muğlak bir kavram. Mesela sahnenin dizaynı var,
bu dahil değil fiyata. Bu konserin global sponsoru Blackberry. Maliyetin bir kısmını o karşılıyor.
U2 cepte. Şimdi kimlerin management’larının yakasına yapışacaksınız?
Cem Y.: Coldplay, Red Hot Chili Peppers, Bob Dylan, Eric Clapton olabilir.
Görgün T.: Bizim peşini bırakmadığımız tek bir isim var:
Tom Waits.