Pazar “Starlık diye bir şey yok, iyi veya kötü oyuncu var”

“Starlık diye bir şey yok, iyi veya kötü oyuncu var”

10.10.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisinin başrol oyuncusu Erkan Petekkaya: “Star doktor, megastar doktor diye bir şey var mı? Başarılı doktor vardır, herkes ona gider. Oyunculuk da böyle. Bunun dışındakiler magazindir”

“Starlık diye bir şey yok,  iyi veya kötü oyuncu var”

Lisede başlıyor Erkan Petekkaya’nın oyunculuk hayali... Otobüs durağında görüp etkilendiği bir kız sayesinde tanışıyor tiyatroyla. Tanıştığı kızın peşinden gidiyor ve onun amatör tiyatro yaptığını öğreniyor. Onun tiyatro provalarını izlemeye gittiği bir gün oyunculardan birisi rahatsızlanınca ilk defa sahneye çıkıyor.
Zeynep Günay Tan’ın yönettiği “Öyle Bir Geçer Zaman ki” bu sezonun en çok konuşulan yeni yapımı şu sıralar. Petekkaya da bu yapımda ailesiyle ilgilenmeyen Ali karakterini canlandırıyor. Balat’ta yağmur altında gerçekleşen dizi çekimlerinde ziyaret ettiğimiz Erkan Petekkaya ile röportajı hava koşullarından ötürü arabada yapıyoruz...

Nasıl bir çocukluk dönemi geçirdiniz? Nasıl bir ailede yetiştiniz?
İyi bir çocukluk geçirdim. Huzurlu bir ailede büyüdüm. Çocukluğum İstanbul’da geçti. Ama tabii her ailede yaşanan şeyleri biz de yaşadık. Artı bir şeyler yaşamadık. Annem halk eğitim merkezinde öğretmenlik yapıyordu, babam ise memurdu. Bir de kız kardeşim var. Annem ve babam beni hiç sıkıştırmadı. Çok özgür büyüdüm. Bu büyük bir ayrıcalıktı.

Oyuncu olmaya ne zaman karar verdiniz?
Lisede karar verdim. Ardından Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda okudum ve sonra Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda sekiz yıl çalıştım. Terörün en sıcak olduğu dönemlerdi, ben orada kaldım. Diyarbakırlı olduğum ve orayı çok sevdiğim için geri dönmeyi düşünmedim.

“Hangimiz çocukluğumuzda annemizden terlik yemedik!”

Size genellikle ağır roller mi veriliyor?
Genellikle öyle oldu ama baktığınız zaman “Serseri” dizisinde absürt komedi oynadım. Hapishanede büyümüş bir adamı da, büyük bir işadamını da oynadım. Son dönemlerde hep birbirine benzer roller denk geldi. Ama “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” bambaşka oldu. Kabul etmemin sebeplerinden biri bu projenin farklı olmasıdır.

Siz Kıvanç Tatlıtuğ ve Kenan İmirzalıoğlu gibi popüler jön tarafında mısınız? Yoksa “Ben karakter oyuncusuyum” mu diyorsunuz?
Ben öyle bir şey demiyorum. Starlık diye bir şey yok. İyi oyuncu vardır ve kötü oyuncu vardır. Önemli olan mesleğini iyi yapmaktır. Amaç ne iş yapıyorsan onu iyi yapmaktır. Mesela doktorsan da öyle. Star doktor, megastar doktor diye bir şey var mı? Çok başarılı doktor vardır ve herkes ona gider. Oyunculuk da böyledir. Seyirciye oynadığın rolü yaşatabiliyor musun? Önemli olan budur. Bunun dışındakiler bana göre magazinsel şeyler.

“Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisinin kadrosuna katılmanız nasıl oldu?
Ali karakterini oynamam için teklif geldi. Senaryoyu okuduğum zaman çok etkilendim. Çünkü hem farklı hem de yaşayan bir senaryoydu. Kabul ettim. En önemlisi de bu dizi bir dönem dizisi.

Dönem dizilerinin zorluğu var mı?
Günümüzde çekilen dizilere göre iki kat daha fazla yoruluyoruz. Çekimler uzun sürüyor. Bir sahne çekiyoruz ve bakıyoruz ki arkadan bir Doblo geçiyor. Baştan çekiyoruz. Senaryodaki gerçekliği izleyiciye aktarmak için ekip olarak elimizden geleni yaptık. Bunu başardığımızı düşünüyorum. Diziyi izlediğim zaman çok gerçek bir şey izliyormuş gibi geliyor.

Dizide toplum olarak çok da yabancısı olmadığımız, çocuklarını döven, karısını aldatan bir adamı canlandırıyorsunuz. Nasıl bir karakter Ali?
Eski babalar öyle idi. Artık yeni babalar öyle değil.
O yıllarda gerçekten öyleydi. Babalarımız dedelerimizin yanında bizi sevemezdi bile. Babanın yanında erkeksen bacak bacak üzerine at. Öyle şeyler yoktu. Hangimiz annemizden terlik yemedik Allah aşkına? Yüzde 90’ımız yemiştir. Şimdi öyle değil. Yaşam tarzları ve dünyaya bakış değişti. O dönemde dizide benim çocuklarımın bana yaptığı gibi bir saygısızlığı yapmak mümkün değil. Belki de Ali o yüzden o kadar sert davranıyor. Kendine yediremiyor. Babana lan diyeceksin, yumruk atacaksın, bıçak çekeceksin. Adamı gebertirler.

“Ali karakteri bana tamamen zıt biri”

Rolünüze nasıl hazırlandınız?
Diziye başlamadan önce incelememiz ve okumamız gereken dergileri ve dökümanları verdiler. Ben de kendi çabamla bazı bilgilere ulaştım. Büyüklerime sordum, araştırdım. Bir parça da bildiğim bir şey, sonuçta ben de 1970 doğumluyum. Çok zor bir rol ama altından kalktığımı düşünüyorum.

Oynadığınız karakterle benzer yönleriniz var mı?
Oynadığım Ali karakteri bana tamamen zıt bir karakter. Diğer dizilerde kendimden, yüreğimden bir şeyler koyuyordum. Ali’de benim özümde olan şeyler yok.

Dizinizin bu kadar tutacağını tahmin ediyor muydunuz?
Bu kadar erken olacağını düşünmüyordum. Ben sekizinci bölümde bekliyordum ama ikinci bölümde patladı.

Siz orta yaşlarınızla daha çok tanındınız. Geç kaldığınızı düşünüyor musunuz?
Yaşamda her şeyin bir zamanı olduğuna inanıyorum. Demek ki zamanı bu zamanmış. Belki 30 yaşımda bu olmuş olsaydı çok daha başka şeyler olacaktı. Bilemezsin ki. Bir parça kader, bir parça şans.

Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Şöyle bir avantajım var: Daha önceden benim oynadığım bütün roller kahraman rolleriydi. İnsanların kafasında benimle ilgili iyi adam imajı var. Ama Ali’ye tepkili çok insan var. Demek iyi oynuyorum ki
yaşatıyorum o sahneyi onlara ve sinirlendirebiliyorum.
Bu benim için başarı demek.

Televizyon eleştirmeni Yüksel Aytuğ dizinizin örtülü şiddet içerdiğine dair bir yazı yazdı. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bu bir düşüncedir.Yüksel abi çok naif bir adamdır. Dizinin içinde gerçekten de biraz şiddet var. Aile içi şiddet ülkemizin birçok yerinde zamanında yaşanmış, hâlâ da yaşanan bir şey. Biz de bu gerçeği çekiyoruz. Elimizden geldiği kadar dikkat ediyoruz. Dizide en çok şiddeti
Osman görüyor, her şeye tanıklık ediyor çünkü.
Osman’ı oynayan Emir Berke Zindici’nin bir pedagogu
var ve her gün sette. Oyuncu koçu var. Onunla çok özel ilgileniliyor. Çok profesyonel çalışılıyor.


Oğlum beni televizyonda görünce “Baba başka karın, başka çocukların mı var?” dedi
10 yıldır bu sektördesiniz ve sizin hakkınızda çok az şey biliyoruz. Neden medyaya uzaksınız?
Kapalı yaşıyorum. Bu benim tercihim. İstesem ben de görünürüm her tarafta. Ama böylesi daha iyi. Çok ortalıkta görünmek bana göre değil. Ben mesleğimi yapayım, benim için önemli olan bu.

Setiniz olmadığında ne yaparsınız?
Altı gün setimiz var. Bir gün bana kalıyor ama o günümün de yarısı uyuyarak geçiyor. Setimin olmadığı zaman aileme, arkadaşlarıma vakit ayırmaya çalışıyorum. 5,5 yaşında bir oğlum var, adı Cano. Onunla ve eşimle vakit geçiriyorum. Bunun dışında film izlemeye çalışıyorum. Yazın iki ayımı kesinlikle denizde geçiriyorum. Göcek’e, Kekova’ya, Kaş’a gidiyorum. Her sene mutlaka tekne kiralıyorum.

Eşiniz sizi izleyip eleştirir mi?
Eşim çok iyi bir izleyicidir. Ondan akıl alıyorum. Beğenip beğenmediğini mutlaka soruyorum.

Gerçek hayatta Ali gibi bir adam olsaydınız eşiniz ne yapardı?
Ali gibi bir insan olmazdım. Olsaydım da herhalde evlenmezdi benimle.

Oğlunuz dizinizi izliyor mu?
Oğluma izletmiyorum. Küçük olduğu
için aklı karışıyor. Daha önceki bir dizimde yanlışlıkla gördü ve “Baba senin başka karın, başka çocukların mı var?” dedi. “Yok oğlum, olur mu öyle şey” dedim. Ertesi gün sete götürdüm, durumu anlattım. Oğlumla çok güzel bir ilişkimiz var. Sinemaya gidiyoruz, evin bahçesinde futbol oynuyoruz. Biraz büyüdüğü için alışveriş merkezlerindeki atlıkarınca gibi oyuncaklardan çok hoşlanmıyor. Bir kafeye gidiyoruz, sohbet ediyoruz.


“Ağır makyaj yapıldığı için mecburen cilt bakımına gidiyorum”
-Rumelikavağı’nı, Anadolukavağı’nı, Beylerbeyi’ni, Bostancı’yı, Kireçburnu’nu severim. Acarkent’in içinde Mint diye bir restoran vardır oraya da sık giderim. Beykoz’u çok seviyorum. Zaten Beykoz’da oturuyoruz. Mahalle kültürünü çok seviyorum. Evden çıktığım zaman bakkala merhaba demeyi, manavın yanında çay içmeyi, esnafla sohbet etmeyi seviyorum.
-Alışveriş yapmayı pek sevmiyorum. Genellikle eşim alır. Ben elbiselerimi mağazadan almaktansa diktiriyorum. Kabinin içine girip deneme işinden nefret ediyorum.
-Fırsat buldukça yüzmeye çalışıyorum.
Bir de sauna merakım var. Haftada üç-dört kere saunaya giriyorum.
-Çok ağır makyaj yapıldığı için iki ayda bir mecburen cilt bakımına gidiyorum. Onun dışında bir şey yapmıyorum. Dizideki saç kendi saçım, hiçbir yerinde boya yok. Saçım güzel beyazladı.