Pazar Suikastın perde arkası

Suikastın perde arkası

08.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Suikastın perde arkası

Suikastın perde arkası
8-14 Şubat 1998
CIA ve İtalyanlar kimseden çekmediler Ülkücülerden çektikleri kadar. Papa suikastının öyküsünü okuyunca bu saptamaya siz de katılacaksınız.


Editörüm "Flört Üzerine" kitabını okumadan yazdığım konusunda çok iddialıydı. Ona okurların hafif pazar günü psikolojinin ağır değil, eğlenceli yüzüyle yani flört teknikleri üzerine yazmayı tercih ettiğimi söylemedim. Ne de olsa editör.
Şimdi de Jean Marie Stoerkel'in "Saint Pierre'nin Kurtları" kitabını okumadan yazdığımı ileri sürecek. Birinci olarak kitabın çeviri adı olan "Mesih Papa'yı Neden Vurdu" yerine orijinal adı "Saint Pierre Kurtları"nı kullanıyor olmam dikkatini çekecek. İkinci olarak, ben kitap üzerinde değil, kitaptan ortaya çıkan Türklerle çalışmanın zorluğu üzerinde duracağım. Yönetmenimden özel bir itiraz gelirse "Saint Pierre Kurtları", "Reis", "Domino Oyunu" gibi kitaplar ve Susurluk Komisyon Raporu üzerine bir imtihana hazır olduğumu şimdiden beyan ederim.

Zavallı İtalyanlar Mehmet Ali Ağca'yı ve Oral Çelik'i tanımıyorlardı. Bizim Ülkücü kuvvetlerimize ne işbirliği önerisinin ne sosyal terapistlerin ne de sert hüzmeli ışıkların sökeceğini bilmiyorlardı. Bizimkilerin sosyal terapistlere ihtiyacı yoktu, çünkü zaten dünyanın en siyah bürokrasisi ile işbirliği içindeydiler. Bizimkilerin sosyal terapistlere ihtiyacı yoktu, çünkü koca bir ülkü camiası en baba terapistten daha terapistti. Zarif İtalyan işkencesi sayılan sert hüzmeli ışıklar ise bizimkilere bebek işi gelmekteydi. Onlar 12 Eylül işkencehanelerinde uygulama timlerinde yetişmişlerdi.

Zavallı CIA ise elbette çok acı çekti. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki ajanları ile kardeş çalışmış, ücretini ödemiş, işleri temiz temiz bitirmişti. Bizimkilerle ilişki kurunca bütün keyfi kaçtı. Çünkü bizimkiler hem maço karakterliydiler, ajanlık terbiyesine riayet etmeyecek kadar yağız delikanlılardı hem de bir ajanın durması gereken yerde durmayacak kadar gözü pektiler. Bazı uyuşturucuları kendileri için kaçırıp, bazı cinayetleri kendileri için işlemeyi severlerdi. Bu da Papa suikastinin arapsaçına dönmesine yol açtı. Ne CIA, KGB'yi mahkum edebildi, ne KGB temize çıkabildi. Bütün bu karmaşadan Avrupa'nın saygın gazetecilerinden Jean Marie Stoerkel'e yoğun bir iş çıktı. Kitabı okursanız bizimkilerle yeniden ve bir daha gurur üstüne gurur duyacaksınız.
Mesih Papa'yı Neden Vurdu Bir Suikastin Romanı
(Jean Marie Stoerkel, Çev; Gülçin Balamir, Sabah Yayınları)


Suikastın perde arkası


(Nuri Pakdil, Edebiyat Dergisi Yayınları)
Kadınların şiir yazamadığı ve üstelik benim de şiirden anlamadığım yönünde yoğun bir kanaat var. Redediyorum. Reddimin tescili için de bu hafta iki şiir kitabı tanıtıyorum (Murathan Mungan ve İsmet Özel sapkınlığım saklı kalmak kaydı ile).
"Tek tek kendi yazgımızı mı yaşayacağız, yoksa yazgılarımızın toplamından her birimize düşen parçayı mı yaşayacağız. Bu noktada değil miyiz Türkiye'de.
Daha: Orta - Doğu'da. Belkisi yok, bütün dünyada... Sorumluluğun yaygınlaşması alınyazımızı kamulaştırdı. Ceza hepimize ait... Bildiğim her şeyden sorumlu olmazsam, nasıl hakedebilirim yaşamayı?"


(Mehmet Yaşin, Adam Yayınları)
"Bir yerli - yabancı burada, bir yabancı - yerli orada
ayaklarını akıntıya sarkıtan çocuk
dünyada bir anayurt bulunmaz sana, bana
boş yere bütün yolculuklar
ayaklarını akıntıya sarkıtan çocuk
gemiler onu almaz
kalmak ister İstanbul şehrinde kalamaz"