Pazar Tarih eğitimi, politikaları ve tarihçiler

Tarih eğitimi, politikaları ve tarihçiler

16.06.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tarih eğitimi, politikaları ve tarihçiler

Tarih eğitimi, politikaları ve tarihçiler



Bildiğimiz Balkanlar’ın adı Güneydoğu Avrupa oldu; Türklerin getirdiği bu coğrafi isimden rahatsız olanlar var. O zaman Romalıların verdiği isim "Haemus"u kullansalar bari. Uluslararası kuruluşlar Balkan yerine Güneydoğu Avrupa diyor; yani bir kelime yerine daha fazla kelime kullanılıyor. Üstelik bu mevki kime göre Güneydoğu Avrupa oluyor? Kuzeydeki ademlere göre. Balkanlar’ı yeniden şekillendirme işini Kuzeybatı Avrupa’dakilere göre yapacağız; tabii ki bu mümkün değil. Mümkün olmaması ve oldurmamak için de Balkanlıların sorunları kendi aralarında görüşüp çözmeleri gerekir.
İstanbul’da bugünlerde öncülüğünü bizim Dışişleri Bakanlığı ile Yunanlıların yaptığı bir toplantı var: "Stability Pact for South Eastern Europe- Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı" başlığını taşıyor. Bizim taraftan büyükelçimiz Daryal Batıbay, Yunanlılar tarafından diplomat tarihçi ve hem de yeni politikanın mimarlarından Alexander Roddos işin başını çekiyor.
Balkanlar’da sulh ve sükunetin yerleştirilmesi için el atılan konulardan biri de tarih eğitimi. Ta 1980’lerde Türkiye UNESCO’sunun başlattığı, tarih kitaplarında karşılıklı olarak önyargı, yanlış ve kışkırtıcı ifadelerden temizleme çalışmasını hatırlıyorum. O zaman genç bir doçent olarak katıldığım bu çalışmaların bugün ulaştığı safhadan farkı şunlardı:
a) Daha samimiydik,
b) Daha eşit düzeyde kendi kendimizi düzeltme işine başlamıştık.
Devran değişti. En ateşli üyelerden bazıları çok ters yönlere dahi gittiler. Sofya Üniversitesi Tarih Fakültesi eski dekanı Nikolai Gendjev böyle parlak bir kişilikti ve saf değiştirenlerden biriydi. Yeni dönemde aşırı milliyetçi söylemi tercih etti. Tarih, Balkanlar’da milletlere siyasi misyon yükleyen bir daldır. Akademik tarihçi, ortaokul öğretmeninin hoşuna gidecek şeyler yazdığı ölçüde kabul görür, aksi taktirde kendi yazdığını ancak kendisi ve üç-beş talebesi okur. Çoğu, yabancılar arasında okuyucu kazanmak için yabancı dilde yazmak zorundadır.
İş maalesef umut verici bir safhaya gelmedi. Yarım asır önceki insan kıyımlarından sonra havariliğe soyunan Almanların iki önemli gönüllü kuruluşu Körber ve George Eckert vakıfları ders kitabını ayıklama çalışmaların mali olarak destekliyor. Çok saygılı bir destekleme tarzı değil; her telkine boyun eğmeye hazır Balkanlı münevverlere tarih yazımında model öneriliyor. Eckert Vakfı mensuplarının Selanik’te katıldığım bir toplantısında, Avrupa demokrasi tarihi için Almanya modelini sunuşlarını hatırlıyorum. Gülünçtü. Ama toplantının ve yayınların parasını veriyorlar ve gülünç olan durum trajik görünüme dönüşebiliyor. Balkan birliğinin sorunlarını Balkan tarihçileri çözmelidir. Ne var ki bu alanda bazı neşriyat, aydın tarihçi niyetinden çok, dış politikaların parlak (!) yorumlarından çıkıyor. Selanik’te bunların "Güney- Doğu Avrupa Tarih Öğretimi" adlı ilginç bir kitabı var ama gene aynı yerde basılan "Tarih Öğretimi Politikası" diye bir kitap daha var. Sorun içinden çıkılmaz hale dönüşüyor. Bu konu çok önemli ve gelecek hafta da üzerinde duracağız.
11 Haziran 2002 tarihli Milliyet gazetesinde çıkan bir haber ister istemez ilgimi çekti. "Sarı Gelin" filminden söz ediyor. Atom Egoyan’ın filmine cevap olabilecek bir çalışma diye tanıtılıyor. Filme filmle cevap vermenin muhtelif üslup ve teknikleri vardır, gereklidir. "Midnight Express" filminin benzerleri insanlara ne yeni ufuklar açabilir ne de adalet duygusu getirebilir. Ne var ki filmin danışmanı olduğumu ben de gazetelerden öğrendim. Ne senaryoyu okudum ne de filmi seyrettim. Nasıl bir danışman olduğumu anlamış değilim.
Kısacası; tarihçilere tarih danışmanlığında da, tarih eğitiminde de biçilen rolün ne olduğu görülüyor.