Pazar Tel Aviv, Kudüs ve Fazıl Say

Tel Aviv, Kudüs ve Fazıl Say

30.12.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Mozart, ünlü şef Yitzhak Perlman ve Fazıl Say’la Tel Aviv’de çınladı. Duyulmamış bir icra, orkestrayı daha ilk anlarda kendine ısındırdı. Perlman soliste hayran, salon alkıştan kırılıyor

Tel Aviv, Kudüs ve Fazıl Say

Tel Aviv, Kudüs ve Fazıl Say

Mozart, ünlü şef Yitzhak Perlman ve Fazıl Say’la Tel Aviv’de çınladı. Duyulmamış bir icra, orkestrayı daha ilk anlarda kendine ısındırdı. Perlman soliste hayran, salon alkıştan kırılıyor

19 Aralık akşamı; İsrail Filarmoni Orkestrası ve Şefi Yitzhak Perlman, Fazıl Say’ı misafir ediyor, bir genç violonist daha var (Ilya Gringolts). Salon dolu; orkestra dünyasının en iyilerinden şefin ünü malum. Musiki, Yahudi kavmini ayakta tutan bir dal; bütün 19. asır boyu onları Rusya’nın içine kapalı şehirciklerinin (staetl) dışına çıkaran, Hıristiyan bağnazlığı karşısında itibar kazandıran bir sanat.
Salonda Ehud Barak ve Rabin’in kızı Dalia gibi ünlüler de var. Tel Aviv ve Kudüs’ün kaymak tabakası orada. Bu gibi konserlere, toplumun seçkinleriyle müzikten anlayan sıradan insanların katılması bir İsrail geleneği. Kibbutz üyeliği havası var, salonda her kıyafet bir arada. Topluluk müzikten anlıyor ve zor beğeniyor. Tel Aviv konserleri sanatçılar için zor bir imtihan yeri... Fazıl Say, Mozart’ın 21 nolu piyano konçertosunu seslendirmek için sahnede; ilk defa tanıştığı seyirciyle okul kantininde buluşuyormuş gibi rahat, adeta "ben hesabımı Mozart’a vereceğim" havasında. Duyulmamış bir icra, orkestrayı daha ilk anlarda kendine ısındırdı, yüzlerinden hayranlık ve sempati akıyor, herkes ona uydu... Perlman, soliste hayran, salon alkıştan kırılıyor. Mozart, İsrail ve Türkiye’de yetişen sanatçılarla, Akdeniz’in doğusundaki bu şehirde çınladı. Tel Aviv, Londra ve New York’tan daha mükemmel konser salonlarına layık... Ama bütçe kesintisi için birbirine giren Başbakan ve Maliye Bakanı var; bütçe kesintileri önce böyle işlere yansır. Üç bin kişinin dolduğu eski ve yetersiz salon alkıştan yıkılıyor. İsrail’in İstanbul’daki Kültür Ataşesi Zali de Toledo’ya rastlıyorum, ne de olsa İstanbullu; "Bizimki herkesten büyüktü, en iyi işlerimden biri onu buraya getirmek oldu" diyor. Fazıl, Tel Aviv’e ilk defa geldi, artık sık sık gelecek.
13-14 Aralık günleri, Kudüs surlarına bakan Yemin Moshe adlı mevkide "Heine Günleri" tertiplenmiş. 19. asır Almanya’sını birleştirmeyi hayal eden, Almanya’nın Yahudi asıllı büyük şairi Heine’nin ele alındığı bir sempozyum yapılıyor. Güzel hava ve muhteşem Kudüs’e rağmen salon dolu. İnce Yahudi mizahı ve edebi eleştiri geleneği, Fransız Alman kültürünün parlak temsilcisi Yahudi aydınların kişiliğinde ortaya dökülüyor. Dinleyiciler, dışarda gördüğümüz Amerikalı görünümlü kaba kalabalığa benzemiyor. Böyle haddeden geçmiş (rafinee) gruba Avrupa başkentlerinde dahi zor rastlanır. Batı ve Orta Avrupa, İsrail’e taşınmış. Haçlılar zamanında Avrupa, mukaddes topraklara sefil sürülerle uzanmıştı. 20. yüzyılda onu en iyi bilen, benimseyen Yahudi öncülerle geldi. Tabii bunları Avrupa dışlamıştı. Oysa şu iki görüntü, Batı dünyasının Ortadoğu’daki bir yansıması ve Batı uzak Rusya’daki, Ortadoğu’daki yansımalarını sevmiyor. Avrupa merkezinin başka yerlerdeki gelişmeler umurunda değil. Bugün iki İsrail var; birinci grup ülkeyi yönetiyor. İkinci zümre Kudüs’ün kapalı (bazılarının Ortodoks, yobaz Yahudiler dediği) semti Meaşearim’de ve bunun gibi yerleşmelerde; kendi mistik ve etrafa kızgın dünyalarında sayısız çocuklarıyla yaşıyorlar. Ne devlete ne de öbür halk katmanlarına bağlılıkları var. Kendileri gibi olmayanların, mahallelerine girmelerini bile istemiyorlar.
Kudüs’ün doğusundakilerin durumu ne? Onların Batı dünyasıyla tanışmaları Yahudilerden farklı. Batı kültürünü ghetto’da ve ghetto’dan çıkınca inşa edenlerden değiller. Ama misyoner faaliyetinin ikinci yönü burada görülüyor; Terra Sancta Koleji gibi Nasra ve Kudüs’te faaliyet gösteren okullardan çıkan Arap gençler, İsrail’de en yüksek puanları alıyorlar. Üstelik Filistinliler gittikçe artan oranda kız okutuyorlar, hem de öyle sıradan okullara göndererek değil; köydeki Müslüman bir duvarcı ustası kızlarını en iyi kilise okulunda okutuyor, bildikleri dilleri sayıyor. Fakir bir işçi, Türkiye’den burs alan kızıyla övünüyor. Kısa zamanda bir sürü Hannan Aşravi çıkacak. İsrail’in bütün aksine görünümüne rağmen, Batı toplumları gibi gizli bir antifeminizmle malul olduğu söyleniyor. Bugünün genç kızlarının önü Golda Meier kadar açık değilmiş. İyi ve mutlu bir yeni yılda Kudüs-ü Şerif’ten bu konuları konuşmak ümidiyle...




PAZAR