Pazar "Trende olup tanıklık etmeyenlere hakkımı helal etmiyorum"

"Trende olup tanıklık etmeyenlere hakkımı helal etmiyorum"

14.11.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ahmet Hakan Canıdemirin annesi Süheyla Canıdemir: "15 gün önce tren istasyonunda yine cep telefonu çalınmıştı. O zaman içime bir korku saplandı. Ama insan konduramıyor. 15 gün sonra da telefonu için trenden attılar oğlumu"

Trende olup tanıklık  etmeyenlere hakkımı  helal etmiyorum

axpaz011.jpg Böyle bir olaya sessiz kalan insanlara inat, yavrularını kaybetmiş bu ana baba evlatlarının acısını bir tarafa koymayı bilip bir insanlık dersi verdiler. Ne tesadüf ki, bütün bunlar 3-9 Kasım Organ Nakli Haftası ile çakıştı. Ve gerçekten de 18 yaşındaki oğullarını kaybeden Süheyla-Muzaffer Canıdemir çifti başka ailelere de örnek oldu. Ve onların ardından bir hafta içinde dört aile daha ölen yakınlarının organlarını bağışladı.Umutlarımızı kaybetmek üzereyken bize yeniden umut kazandıran bu ana babayı dinlemek istedik. Bir cep telefonu uğruna kapkaççılar tarafından trenden atılarak öldürülen üniversite öğrencisi Ahmet Hakan Canıdemirin haberi hangimizi kahretmedi. Koskoca trende bir kişi bile mi müdahale etmemişti, tek bir insan bile mi görmemişti olanları! İnsanlığa dair tüm umutlar tükenmek üzereyken bir üniversiteli genç, tanık olarak ortaya çıktı ve tarifi üzerine çizilen robot resimle zanlılar yakalandı neyse ki. Süheyla Canıdemir: Mümkün değil. Elim, kolum, ayağım, gören gözüm, ışığım kayboldu. Çok şükür ki iki evladim, kocam elimden tutacak. Nasıl tarif edilebilir evlat acısı? Süheyla C.: Kin değil. Acı ağır basıyor. Öfkeliyim ama şu an acım daha yoğun. O benim en küçüğümdü. Bana çok destek olurdu. Biz Çorumluyuz. Yakın akrabalarım yanımda yok. Annem, kız kardeşim, hepsi Çorumda. O yüzden bütün duygularımı, sıkıntılarımı ona anlatırdım. Hakanı belki kız olur diye dünyaya getirmiştim. Öfke, acı, kin, üzüntü... Hangisi daha ağır basıyor şu an? Süheyla C.: Evet. Oğlan oldu ama ben artık kız evlattan umudu kestiğim için, ana-kız dertleşirler ya, ben de onunla dertleşirdim. Daha önce de büyük bir sıkıntı yaşadık biz. Yedi yıl önce en büyük oğlum diyabet hastası oldu. O zaman beşimiz el ele tutuştuk, "Bunu aşacağız" dedik ve üstesinden geldik. Çok zorluklar çektik. Ama beşimizdik o zaman. Hakan küçüktü ama abisinin yanında bir daha asla dondurma istemedi. Çok duyarlı ve hassas bir çocuktu. Ama oğlan oldu... Süheyla C.: Gazetelerde yazdığını biliyorum ama öğrenmek istemiyorum, okumuyorum. Bilmek istemiyorum isimlerini. Sadece onlar değil suçlu olan. Hakan eğitimsizlikten öldürüldü. Aileleri de sorumlu bu cinayetten. Çocuğunuzu trenden atan çocukların isimlerini biliyor musunuz? Süheyla C.: Aileleri için üzülmüyorum. Doğurup sokağa bırakmakla annelik babalık olmaz. Kimse terörist olarak, cani olarak doğmuyor. Ben nasıl çocuğumu yetiştirmek için hayatımı feda ettim. Benim çocuğum niye kapkaççı olmadı? Niçin çocuklarını eğitmediler, yetiştirmediler? Burada bir tek bunu yapan çocukları suçlayamazsınız. Aileleri de suçlu. Muzaffer Canıdemir: Anne-babanın çocuğunu takip etmesi lazım. Kimlerle arkadaşlık ediyor, nereye gidiyor geliyor... Belki onlar da bilmiyor çocuklarının kapkaççı olduğunu ama ana-baba olarak çocuklarınızın ne yaptığını bilecek, takip edeceksiniz. Kimlerle arkadaşlık ettiğini öğreneceksiniz. Devletin de sorumluluğu var. Suçluları üç gün sonra bırakırsanız, gereken önlemleri almazsanız daha çok Hakan ölür. Burada vatandaşlarımıza da çok iş düşüyor. 300-400 milyon liralık bir telefonu işportadan 140 milyona alırsanız kapkaççılara da destek vermiş olursunuz. Onlar için de acı verici olsa gerek çocuklarının cinayete karışması... "Yediremedi herhalde kendine telefonunu ikinci kez kaptırmayı. Peşlerinden koşmuş..." Muzaffer C.: Üç oğluma da üniversiteyi kazandıkları vakit aldık cep telefonunu. Hakan da benden cep telefonu istemişti. "Üniversite sınavını kazanırsan, alırım" deyince, beni kameraya aldı sözümü unutmayayım diye. Nasıl sevindi anlatamam. Üniversiteyi kazanınca da sözümü tuttum. Aldım telefonu. Süheyla C.: Ama uğruna öldürüldüğü telefon o değildi. Üniversite hediyesi olan telefonu kazadan 15 gün önce yine tren istasyonunda çalınmıştı. Hakana üniversite hediyesiydi değil mi o telefon? Muzaffer C.: Biri gelmiş peşinden, "Bizim kız arkadaşımıza laf attın, in trenden. Yüzleştireceğiz" demişler. İndirmişler. "Sen kaçarsın şimdi" diye de telefonunu almışlar elinden. Sonra da kaçmışlar. Süheyla C.: Müthiş üzülmüştü buna. Çok istemişti o telefonu. Ödülüydü onun. "Allaha şükürler olsun, sana bir şey olmadı oğlum, ya sana bir şey yapsalardı" dedim. Çok korktum o zaman. Başka telefon aldık. Kapkaççılar 15 gün sonra yine trende telefonunu elinden kapınca, peşlerinden koşmuş. Yediremedi herhalde kendine telefonunu ikinci kez kaptırmayı. Peşlerinden koşmuş. O caniler de oğlumu trenden atıp öldürdüler. Aklımdan da geçmedi değil ilk olduğunda. Korkmuştum. Anlamalı mıydık böyle olacağını? Ama insan yakıştıramıyor işte. Öyle mi! Süheyla C.: O trende olanlara hakkımı asla helal etmiyorum. Trende bunu görüp bir şey yapmayanlara, tanıklığa bile gelmeyenlere bir anne olarak hakkımı helal etmiyorum. Onların evlatları yok mu? Niçin müdahale etmediler? Niye sonra gelip tanıklık etmediler? Devlet tanık olarak gelenleri koruyamadığı, sorguya çektiği için korktular belki, bilmiyorum. Devlete de çok iş düşüyor. Bir vagon dolusu insanın önünde bir genç öldürülüyor. Kimse de "Ne oluyor?" demiyor. Kabullenebiliyor mu insan bunu? "Basın çok üstüne gitti konunun, polis de hemen yakaladı suçluları. Bu biraz rahatlattı içimizi" Muzaffer C.: Evet. Zaten olay olduğunda kayıtlara "trenden düşme" diye geçti. Biz saatlerce böyle bildik. Düşündük, düşündük, bu çocuk nasıl düşer hareket halindeki trenden, aklımız almadı. Baktık montu üstünde değil. Ama biri sonra getirip teslim etmiş. Biz polise dedik, "Bu düşme olamaz. Dosyayı böyle kapatmayın." Düşündük, şüphelerimizi söyledik. Belki de biz itiraz etmesek dosyayı "trenden düşme" diye kapatacaklardı. Bilmiyorum, belki de sonra araştırır bulurlardı. Basın da sağolsun çok üstüne gitti konunun, polis de hemen yakaladı suçluları. Bu biraz rahatlattı içimizi. Süheyla C.: Üniversiteli çocuk çıktı da robot resim çizdirdi. Onun sayesinde yakalandı suçlular. Ama biz hiç görmedik o çocuğu. Muzaffer C.: Bir de bizim evimize biri geldi olaydan sonra. "Benim vicdanım rahat değil. Ben o kapkaççıları tanıyorum" dedi. Polise teslim ettik. Bildiklerini anlattı. O da yardım etti. Birkaç gün sonra bir üniversite öğrencisi tanıklık etti ve onun çizdirdiği robot resim sayesinde suçlular yakalandı ama, değil mi? Süheyla C.: Benimle konuşuyordu. "Anne misafirlerin gitti mi? Beni almaya gelecek misiniz?" diye sordu. "Baban çok yorgunmuş oğlum" dedim. Konuşma bitti. Sonra da zaten elinden telefonu kapıp oğlumu atmışlar trenden. Kapkaççılar, oğlunuz konuştuğu sırada telefonu elinden kapıp kaçıyorlar. O da peşlerinden koşunca trenden atıyorlar. Kiminle konuşuyormuş o sırada? Süheyla C.: Asla affetmem. Allah affetse, ben affetmem. Derler ya Allah tövbe diyeni affeder ama kul hakkıysa affetmez. Ben kul hakkı olarak affetmem. n Bir gün affetmek mümkün mü sizce? "Organlarıyla altı insana hayat verdi oğlumuz. Seviniyoruz özellikle genç insanlara gitti diye" Süheyla C.: Evet. Öyle tarif ediyorlar. Muhafazakarız, inançlı insanlarız ama aynı zamanda ileri görüşlüyüz. Muhafazakar bir aile misiniz? Süheyla C.: Ben önce tereddüt ettim. Dini açıdan da, psikolojik olarak kaldırabilir miyim diye de. Baktım oğlumun yüzüne. "Hayata doyamadım" diyordu. Bizim büyük oğlumuz da diyabet hastası demiştim ya. Pankreas nakli olsaydı da oğluma pankreas nakli yaptırabilseydim diye düşünürdüm hep. Sonra dedim ki, başkaları da evlatları için acı çekiyor işte. Bari onların acısı bitsin. Dini açıdan da sakıncasının olmadığını öğrendik. Diyanet İşleri başkanımız da zaten "İbadet kadar kutsal" diyor. Bağışladık. Muzaffer C.: İyi ki bağışlamışız. Altı insana hayat verdi oğlumuz. Seviniyoruz, özellikle de genç insanlara gitti diye. Oğlunuzun organlarını bağışlama konusunda bir tereddüt yaşadınız mı hiç? Süheyla C.: Evet ben de buna çok memnun oldum. Oğlumun böbreği 50li yaşlarında bir hanıma gidecekti. Ben daha genç birine gitse diye içimden geçirmiştim. O da hakkını daha genç birine verdi. Manşet oldu bütün gazetelerde. Bizi de ziyarete geldi. Çok mutlu olduk. Sonra düşündüm daha yaşlı insanların hastalığına daha mı az üzülüyorum diye ama tabii genç birine gitmesine insanın gönlü daha kolay razı oluyor. Onlar da evladımız gibi. Muzaffer C.: Bizden sonra başkaları da organ bağışı yapmış. Öncü olabildiysek ne mutlu bize. Memnun olduk. İnşallah insanlar duyarlı olurlar. Süheyla C.: Son bir haftadır "Şöhret olacağım anne" diyordu. Ben ciddiye almıyordum tabii. Şimdi bütün Türkiye tanıdı oğlumu. Böyle tanıdı maalesef. Biz Çorumluyuz. İstanbula isteyerek gelmedik. Kocamın tayini çıktı. İstanbul beni hayal kırıklığına uğrattı. Bu kadar eğitimsiz, bu kadar tehlikeli bir şehirde nasıl yaşayacağız? Ölümünden iki gün önce sizinle konuşup "Anne öyle bir meşhur olacağım ki, bütün Türkiye beni tanıyacak" demiş. Maalesef şimdi bütün Türkiye tanıyor Hakanı...