Pazar Türkiye ve İtalya

Türkiye ve İtalya

30.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türk-İtalyan ilişkileri sadece iktisadi ve siyasi değil, kültürel açıdan da önem taşıyor. İlk devir Osmanlı tarihi bile büyük ölçüde Vatikan, Floransa, Cenova ve Venedik arşivlerinde yatıyor

Türkiye ve İtalya

Dünyada büyük devletler içinde daimi temsilci denen kurumu İtalyanlar icat etmiştir. İtalyan devletleri arasında da böyle daimi temsilcilikler ve sefaret sarayları vardı. Mesela, Papalık nezdinde Roma'daki Venedik temsilciliği muazzam bir binada oturur. Palazzio Venezia Mussolini'nin başbakanlık binasıydı. Bu kocaman yapının içinde Venedik temsilcisinin sadece kançılaryası ile oturacağını düşünmeyelim. Bina bugün bile sayısız salonlarıyla bir kültür merkezidir. O devirlerde de Roma'daki Venedikli tacirlerin deposu ve ticaret yeriydi. Herhangi bir başkentte Venedik ve Cenova temsilciliğinin bulunması o memleketin ticari itibarının olduğunu gösterir. Bu yıl Türkiye ve İtalya ilişkilerinin 150'nci yılı. Bu önemli dönem resmi program ve etkinliklerle kutlanacak. Hiç kuşkusuz bu İtalya Krallığı ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ilişkilerin yıldönümüdür. Aslında İtalya ile Türkiye'nin ilişkileri bundan çok daha eskiye gider. Bizans zamanında Cenova ve Venedik'in İstanbul'da elçilikleri vardı. Venediklilerininkine Balio (Osmanlı'da balyos denirdi), Cenovalılarınkine de Podesta denirdi. Bunlar aynı zamanda başkentteki koloni halkının da valisi konumundaydı. Zira Pera denen bölgede bu cemaatin hukuki, hatta para basma yetkisi vardı. Bizans devrinde Venedik ve Cenova, ülkenin bütün ticaretine hakimdi. Osmanlı döneminde ise bu eski devirdeki nüfuzları kırıldı. Fatih Sultan Mehmet'ten itibaren bu İtalyan cumhuriyetlerinin doğudaki hakimiyetleri darbe yemiştir. Akdeniz adalarında 16'ncı yüzyılda Kıbrıs'ta, 17'nci yüzyılda Girit'teki koloniler Türkler tarafından ele geçirildi. 15'inci yüzyılda ise Fatih Sultan Mehmet devrinde Karadeniz'deki Cenova kolonileri Türklerin kontrolüne girmiştir.Başka şartlar çok hakim de olsa, Osmanlı fütuhatının İtalya üstünlüğünü ağır bir biçimde sarsmaya başladığı açıktır. Venedik, Türklerin kah dostu kah düşmanıydı. Ama iki kuvvetin karşı karşıya gelmesinden İtalya çok kaybetti. Nihayet 1803'te Fransa Campo Formio Anlaşması'yla Venedik'i yuttuğu vakit, bu güngörmüş medeniyet merkezi, Adriyatik kraliçesi ortadan kalktı. O günün en etkili değişikliği de İstanbul'daki Venedik elçiliğinin Fransa tarafından ilhak edilmesidir. Bir müddet sonra Avusturya 1815 Viyana Kongresi ile Venedik'i ilhak edince talihsiz bina Avusturya sefareti haline geldi. Mütarekede şehre çıkan İtalyan birliklerinin ilk yaptığı iş, kendi malları olan Avusturya sefaretini işgal etmek ve Avusturya-Macaristan Büyükelçisi Marki Pallavicini ve maiyetini binadan dışlamak oldu. Bazen dost bazen düşman Mütareke döneminde İtalya, müttefiklerine olan kızgınlığı yüzünden hem İstanbul halkıyla iyi ilişkiler kurmaya gayret etti hem de Anadolu hükümetine el altından yardım bile etti. Cumhuriyetin ilanından sonra büyük devletlerin içinde fazla itiraz etmeden Ankara'ya taşınan da İtalyan elçiliğidir. Bu başkentin en güzel sefaret binasıdır ve karşılığında Maçka'daki bugün sanat okulu olan teknik lise adeta terk edilmek zorunda kalındı. D'Aranco'nun bir Rönesans lahdi biçimindeki bu binası inşallah daha hoş ve güzelliğine hizmet edebilir bir biçimde değerlendirilir. İstanbul halkıyla iyi ilişkiler İstanbul bilhassa 19'uncu yüzyılda göçmen İtalyanlarla doluydu. Beyoğlu'nun birçok binası İtalyan ustaların ve onların yetiştirdiği Rum ustaların eseridir. Şehirde bu maddi kalıntıları dışında birçok dil ve adet kalıntısı da vardır. Gemicilik terimleri dışında, İstanbul ve İzmir argosu da İtalyanca deyimlerle doludur. Mantenuta, kapatma-metres karşılığı olarak montinata veya manita diye geçer. "Alırım façanı aşağı" diyen adamların bu kelimenin "faccia"den geldiğini bildiklerini sanmayız. "Bu işin raconu böyledir" diyenler, İtalyanca "raggione"den geldiğini belki bilmezler. Zaten argoda kaynağı bilmek diye bir sorun yoktur. Argoya bile katkı yaptılar İtalya, Akdeniz dünyasında doğu ile batıyı birleştiren bir coğrafyadır. Venedik'te büyük kanalın bir tarafındaki Türk hanıyla karşı yakasındaki Alman hanı İtalya'nın ticaret hayatındaki rolünü de belirler. Buna rağmen Türkler tarafında bu hakikata değinen muhterem hocamız Şerafettin Turan ve Durdu Kundakçı'nın dışında göze çarpan bir eser yoktur. İtalyanların ise Türkiye ve İtalya ilişkileri üzerinde çok sayıda monografisi vardır. Hiç değilse bunlar çevrilmelidir. Bütün iktisat ve bankacılık terimleri İtalyancadır. Ancak son asırda İngilizce, İtalyancanın yerini almaktadır.Bugünkü İtalya geçmişteki İtalya gibi değildir. Ama Batı Avrupa'dan çok daha açık ve makul ilişkilerin hesabını kollayan bir topluluk olduğu kesindir. Türk-İtalyan ilişkilerinin sadece iktisadi ve siyasi değil, kültürel bakımdan da önem arzettiği, bu ülkenin diline ve tarihine dikkatle eğilmemiz gerektiği tartışmadan uzaktır. Unutmayalım ki ilk devir Osmanlı tarihi bile büyük ölçüde Vatikan, Floransa, Cenova ve bilhassa Venedik arşivlerinde yatmaktadır. Geçmişteki ülke gibi değil