Pazar Van'ın inci kefali bir tabiat harikası

Van'ın inci kefali bir tabiat harikası

17.07.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

İlk fırsatta Van'a gidin. Hem Urartu medeniyetinin ne olduğunu görürsünüz hem de Van'ın inci kefalini, yöresel yemeklerini ve kahvaltısını tadarsınız

Vanın inci kefali bir tabiat harikası

Geçen hafta sonu Garanti Bankası'nın Anadolu Sohbetleri'nin 26'ncısını izlemek için Milliyet'ten Deniz Alphan, Meral Tamer ve Kadife Şahin ile Van'a gittik. Van Gölü'nde yetişen tek canlı olan inci kefalini yedik.Van Gölü'nün mineralli sularında canlı yaşayamıyor. Gölün sadece bir bölümünde "tabiat harikası" bir kefal türü yetişiyor. İnci kefali denilen bol havyarlı bu balık türü, çok lezzetli, az kılçıklı bir tabiat harikası. Mart ve mayıs aylarında göle dökülen tatlı sulara girip havyarını bırakıyor. Tatlı suya girerken vücudunda değişiklik oluyor. Tatlı suda yaşayabilecek yapıya kavuşuyor. Yumurtladıktan sonra gölün mineralli suyuna dönerken, vücut yapısı tekrar değişiyor. Hiçbir canlının yaşayamadığı mineralli göl suyunda yaşıyor.Garanti Bankası'nın Anadolu Sohbetleri toplantılarının programlarına yardımcı olan A&B İletişim'in başarılı yöneticisi Sibel Asna sayesinde inci kefalini tattık.Van'ın yöresel yemekleri olan ayran aşı, keledos, tutmaç, helise her lokantada bulunmuyor.Van Gölü'nde tekne gezisi yapmak ve de Akdamar Adası'na ulaşmak için gemiye Van-Tatvan karayolu üzerindeki Halime Hatun Kümbeti ve Selçuklu mezarlığının bulunduğu bölgede, göl kıyısındaki Grand Deniz Turizm tesislerinin iskelesinden bindik. Gemiye binmeden deniz kıyısındaki bahçede Van peyniri, Van yağı, Van balı yiyip çay içtik. Gölü gemi ile gezerken Grand Deniz Turizm'e ait lokantanın aşçıları ve servis elemanları geminin arka bölümünde bulunan kömür mangalları üzerinde hazırlanan yöresel yemekleri bize tattırdı. Van Gölü denizden 1646 metre yükseklikte. 3 bin 713 kilometrekarelik alanı kaplayan deniz gibi bir "lav seti gölü". Suyunda bulunan mineraller sayesinde kendini temizliyor. Bu nedenle göle çevredeki yerleşim bölgelerinden akan pislikler gölü kirletemiyor. Erek, Nemrut ve Süphan Dağı ile çevrelenen gölde gezmenin zevkine doyulmuyor. Ben daha önce Van'ı dört defa ziyaret etmiştim. Ama Van'ı bir bilen ile gezmek başka şeymiş.Bu defa, arkeolog-yayıncı Nezih Başgelen sayesinde, Urartu medeniyetinin ne olduğunu anladık.Van Kalesi'nde önce kaya mezarlarını gördük. Kaleden "güneşi batırdık"... Ama ne "lüks bir günbatımı"... Anlatmalıyım... A&B İletişim'in organizasyonu ile Van Kalesi'nin tepesine bir masa kurulmuş. Değişik yöresel peynirler, beyaz ve kırmızı Sarafin şarabı ikram ediliyor. Elde şarap kadehi, "krallar kralı Urartu Kralı Sardur"un (MÖ 840-830 yıllarında) bundan 2 bin 800 yıl önce yaptırdığı Madır Burcu'nun duvarındaki kitabenin önünde güneşin batışını seyretmenin ne demek olduğunu anlatacağım ama bunu görmeyene, yaşamayana anlatmak zor.Bundan 2 bin 800 yıl önce kaleyi yaptıran kralın çivi yazısı ile taş duvara kazıttığı kitabe aynen duruyor. "(Ben) Lutipri'nin oğlu, krallar kralı, bütün krallardan haraç alan Sardur(um). Ben bu taş bloklarını Alniunu kentinden getirdim. Bu burcu ben yaptım."2 bin 226 metre yükseklikteki Kurubaş Geçidi'nden Gürpınar Ovası'na indik. Gürpınar Kaymakamı Mehmet Ali Özkan ile Belediye Başkanı Fuat Yaşar Atam'ı tanıdık.Onlarla birlikte Hoşap Kalesi'ni gezdik. 1653 yılında Osmanlı egemenliği döneminde Mahmudi sülalesinden Sarı Süleyman Bey tarafından yapılan kalenin ne kadar etkileyici olduğunu yazı ile anlatmak mümkün değil.Yol üzerindeki Çavuştepe ise, Kral Sarduri'nin yaptırdığı Urartu kalelerinden günümüze kalanların en iyi durumda olanı. Çavuştepe Kalesi'ndeki küplerde 2 bin 600 yıl önce hasat edilen buğdaylar duruyor. Bundan 2 bin 600 yıl önce yapılan "tuvalet taşı" (bildiğimiz ve alaturka diye adlandırdığımız tür tuvalet taşı) var. (Bizim turistlerimiz tuvalet taşının deliğini Coca-Cola kutusu ile tıkamışlar!) 2 bin 800 yıldır ayakta kalan kitabenin önünde güneşin batışını seyrettik Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, Van Gölü kıyısındaki Merit Şahmaran Oteli'nin havuzu başında bize Van'ın yöresel yemeği keledoşu, perde pilavını ve sac tavayı tattırdı. Otel müdürü Yılmaz Akbulak bana keledoşun patates, tavuk, badem, ceviz, ekmek, buğday, nohut, fasulye, çökelek, süzme yoğurt, un, yöresel otlar, tereyağı, salça ve tuz ile hazırlandığını anlattı.Van şehri içindeki Arkeoloji Müzesi'nin binası küçük ama çok zengin bir müze. Urartu medeniyetinin hazineleri insanı etkiliyor. Van'a giden tarihi yerleri dolaşan turist, "Van'dan ne alınır?" diye sorgu sual eyliyor.Sorgu sual eyliyor da alacak şey bulamıyor. Yöresel olarak alınabilecek tek eşya Van kilimi. Yöresel altın ve gümüş eşya satan dükkân sayısı pek az.Ben Deniz Alphan ile gittiğim Rus pazarındaki dükkanlarda eski gümüşlerin yığılı olduğu çanakları karıştırmaktan pek hoşlandım. Karıştırdım karıştırdım da alacak bir şey bulamadım. Van işi savatlı ve üzeri pullu eski gümüş tabaka arayışındaydım. "Hoca sen onu Van'da arama... O tabaklar İstanbul'a gitti. Kapalıçarşı'da satılıyor" dediler.İstanbul uçağına binmek için havaalanına gitmeden sabahın erken saatinde Sütçü Fevzi'de kahvaltı yaptık.Van'ın kahvaltısı ünlü. Anlatılanlar doğru ise Vanlı erkekler, hanımları erken uyanarak yorulmasın diyerek, evde kahvaltı etmezlermiş. Bu nedenle Van'da kahvaltı servisi yapan çok sayıda dükkan var. Havalar sıcak olduğundan kahvaltı sofraları sokağa çıkmış.Van işi kahvaltıda neler var? Önce gerçek süt kaymağı var. Yanında Van balı. Van'ın otlu peyniri var. Kavut ve murtuğa var. Kavut, kavrulduktan sonra un haline getirilen buğdayın tereyağı ile pişirilmiş şekli. Murtuğa ise, yumurtanın sade yağ ve un ile tavada kavrulmuş şekli. Van tereyağı, sahanda sucuklu yumurta, taze domates, sıcak süt, çay... Bütün bunları sabah sabah yedikten sonra insan gün boyu nasıl iş yapar? Anlamak mümkün değil...En iyisi bu yazılanlara bakmayın. İmkanınız varsa Van'a gidin. Hem Urartu medeniyetinin ne olduğunu görürsünüz hem de Van'ın yöresel yemeklerini ve kahvaltısını tadarsınız. Rivayete göre Vanlı erkekler, hanımları yorulmasın diye evde kahvaltı etmezmiş Çavuştepe'nin bekçisi Mehmet Kuşman yıllardır burada çalışıyor. Boş vakitlerinde çalışarak Urartuların kullandığı çivi yazısını kendi kendine öğrenmiş. Şimdi üzerine yazı ve desenleri işlediği takılar tasarlıyor. Bekçi aynı zamanda bir takı tasarımcısı