Pazar Victoria Devri’nin ayıbı

Victoria Devri’nin ayıbı

12.03.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Victoria Devri’nin ayıbı

Victoria Devri’nin ayıbı

Victoria Devri’nin ayıbı

LONDRA

Londra’da 3 Haziran 1885’te utanç verici bir akit yapıldı. Rebecca Jarret, "Kızın için 1 sterlini kabul ediyor musun?" diye sordu anne Armstrong’a. Armstrong, Londra’nın batak semtlerinin birinde bir oda içinde 6 çocuğunu büyütmeye çalışıyordu. 13 yaşındaki kızının fuhuş için satıldığını bildiği halde teklifi kabul etti. Küçük kız ev işi yapacağını zannederek itiraz etmeden gitti.
Bu satışların çoğu, kızların erkeklere peşkeş çekilmesi ile sonuçlanıyordu. Ama Küçük Eliza’nın diğerlerinden farkı, onun satışının, bu rezil ticareti durdurabilmek için mücadele eden iki kişi tarafından tezgahlanmış olmasıydı.
Bu iki gözüpek kişi yoksul kadınların korunması için 20 yılını veren öncü feminist Josephine Butler ile Paul Mall Gazette’sinin editörü William Thomas Stead’di. Butler toplumun zavallı, korumasız, unutulmuş, cinsel hastalıklarla kıvranan sınıfın fahişeler olduğuna inanıyordu. 1850’lerde sadece Londra’da 80 binin üzerinde fahişe olduğu tahmin ediliyordu.

Jane Jordan’ın yazdığı ve sosyal reformcu Butler’ı anlatan kitapta bunun gibi birçok iğrenç satış belgeleniyor. Peki, kitaba ismini veren Josephine Butler kimdi?
1828’de varlıklı toprak sahibi John Grey’in kızı olarak dünyaya geldi. Kuzeni Lord Grey 1832’de Büyük Sosyal Reform Yasası’nı, 1833’te köleliği lağveden yasayı çıkarmayı başarmıştı.
Josephine 23 yaşında iken George Butler ile evlendi. 31 yaşındaki eşi, Anglikan Kilisesi’ne bağlı açık fikirli bir papazın oğlu idi. Mutlu evlilik dört çocukla pekişti. George, Gloucestershire’da bir özel okulda müdür yardımcılığı yaparken Josephine "düşmüş kadınlar"ı zaman zaman evinde barındırarak onlara yardım etmeye çalışmaktaydı.
Mutluluk en küçük çocuk Eva ölünce gölgelendi. Josephine kızının ölümünden duyduğu üzüntüyle başa çıkabilmek için hayatının sonuna kadar sürecek olan bir mücadeleye girişti. Kitap "Evden çıkıp sokaklarda, benimkinden daha derin bir acı bulmak dürtüsüne karşı koyamıyordum" dediğini yazıyor.
İki sene içinde, 13 kadına barınak olacak ilk "Sığınak Evi"ni açtı ve kadınların eğitimlerini üstlendi. Eğitimsiz kadınların geçimlerini sağlayabilmeleri için tek yol fahişelikti. Josephine, İngiltere’nin acımasız kanunlarından birinin kaldırılması için mücadele etmeye başladı: 1864’te çıkarılan Bulaşıcı Hastalıklar Kanunu. Bu kanun hayat kadınlarının zorla fişlenmesini ve belirli aralıklarla muayene edilmesini öngörüyordu. Kuşku çeken her kadın, şahit ve kanıta ihtiyaç olmaksızın polis tarafından tutuklanıp doktor karşısına çıkarılıyordu.
Josephine’e göre fuhuşun kökeninde erkek hegemonyasındaki toplumun fakir, cahil ve sahipsiz kadınları tacizi yatıyordu. Toplumun bu adaletsiz tutumunu anlatabilmek için o zamana kadar hiç kimsenin yapmaya cesaret edemediği kadar açık konuşmalar yapmaya, yazılar yazmaya başladı.
Aynı dönemde Josephine, İngiliz kızlarının yurtdışına pazarlandıklarına dair birçok delil ele geçirdi. William Stead kendisine işbirliği teklif edince delilleri vermeyi kabul etti. Önce Josephine kendisi de 15 yaşında bu işe itilen, sonraları bir dizi erkeğe metreslik yapan ve genelev yöneten Rebecca Jarret adlı bir kadına başvurdu. Josephine onu Stead ile işbirliği yapmaya gönderdi. Plana göre, 13 yaşında bakire bir kız bulması gerekiyordu, Eliza’yı buldu. Annesi, kızının fuhuş için satın alındığını kanıtlayan belgelerle beraber 1 sterline satışı yaptı. Böylece küçük kızların bilinçli olarak satıldığı iddiası kanıtlanıyordu.
Stead bütün dokümanlarla donanmış olarak gazetesinde beş gün süren bir dizi yayımladı. Adı Lilly olarak değiştirilen Eliza’nın hikayesi "13 yaşında bir çocuk
1 sterline satın alındı" başlığı ile basıldı.
Halkın tepkisi büyüktü. Toplantılar, yürüyüşler yapılıyordu. Bulaşıcı Hastalıklar Kanunu kaldırıldı. Bu, Josephine’in en büyük başarısıydı. Böylece kadınlar acımasız ve aşağılayıcı muayeneden kurtuldular.
Josephine 30 Aralık 1906’da ölene kadar yardıma muhtaç kadınların korunması için mücadelesine devam etti. O bir toplumun uygarlığının göstergesi olan kadın-erkek eşitliğinin yılmaz bir savunucusuydu.






PAZAR