Pazar Ya bal, ya cep telefonu

Ya bal, ya cep telefonu

16.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Ya bal, ya cep telefonu

yural@milliyet.com.tr * * *Bilim adamları yıllardan beri tartışırlar. Her yıl birçok yayın organında bunlarla ilgili bilgiler duyarsınız. "Doğada önce bitkiler meydana geldi; ardından üreyebilmek, polenlerini bir yerden bir yere gönderebilmek için rüzgârın yeterli olmadığını anlayan bitkiler böcekleri kendileri yaratmışlardır," diye bir düşünce vardır. Doğrusunu isterseniz buna ben de inanıyorum. Daha önce de bu konuda bir şeyler yazmıştım. Yunus Emre bir şiirinde şöyle der: "Her ağacın kurdu özünden olur, yiğidin kemliği sözünden olur." Elmaya kurt dışarıdan girmez. Kurt içinde oluşur. Dilimizdeki söyleniş biçimiyle, kurda kuşa yem olmayan elma, insanoğlu tarafından da koparılmamışsa kurt oluşur ve onu içeriden yiyerek hava almasını sağlayarak bozunup çekirdeklerinin bir an önce toprağa düşmesini sağlar. Bu, insanoğlu olmadığı zaman bile elma soyunun sürüp gitmesini sağlayan bir döngüdür. * * *Doğaya böyle baktığımızda, mutfağımızdaki cam kavanozlar içinde uzun süre kalmış besinlerin kurtlanmasının, güvelenmesinin, kelebeklenmesinin altında da bence bu gerçek yatıyor. Arılar bal yapmak için malzeme toplamalarının yanı sıra, doğadaki pek çok çiçeğin döllenmesini de sağlıyor. * * *Sanırım geçtiğimiz yaz, bir yerlerde, telefon sinyallerinin arıların yön bulma duyularını etkilediğini ve arıların kendi kovanlarının yerini bulamayıp kaybolduklarını okumuştum. * * *Arkadaşım Yılmaz'ın babasının işini yıllardır çok kıskanırım. Çünkü, Niyazi Buyurucu bir arıcı. Bal üreticisi. Yaptığı iş hep bana çok ilginç, bir o kadar da yararlı ve incelikli gelir. Niyazi Bey her yıl ürettiği petek petek balla sürdürüyor yaşamını. Yılmaz yaz tatillerinde memleketi Kastamonu'ya gidip geldiğinde hep sorarım, "Nerede benim balım?" diye. Aslında bu ona yaptığım bir şakadır. Ben diyabet hastası olduğum için yalnızca ara sıra diyet bal yerim. Yılmaz da bana, "Doğal bir kovan yapacağını, bunu rahatlıkla yiyebileceğimi," söyleyerek her yıl bir sonraki seneye erteler. Tabii bu konuda kendince nedenleri var. Çünkü doğal bal üretebilmek için özel bir kovan ayırmak gerekiyormuş. * * *Artık arıcıların büyük bir çoğunluğu doğal bal üretmiyorlarmış. Daha hızlı, daha çok bal üretebilmek için arılara yardımcı oluyorlarmış. Nasıl mı? Örneğin, hazır aldıkları balmumlarını tost makinesi gibi makineler aracılığıyla yapay petekler hazırlayıp arıların direkt bal üretimine geçmelerini sağlıyorlarmış. Kovanda hazır balmumu peteğini gören arı, dışarıya çıkıp çiçeklerden, bitkilerden balmumu yapmak için öz toplayıp uğraşacağına, hemen bal yapmaya başlıyormuş. Bu da, arının petek yapmakla geçireceği zamanı ortadan kaldırıp daha çok bal üretmesini sağlıyormuş. Ayrıca, kovanların üstündeki küçük bir delikten geçilen şerbetlikler aracılığıyla da arının çiçek toplamasına gerek kalmıyormuş. Şekerle suyu kaynatarak yaptıkları şerbetle, arının daha çabuk ve çok bal yapması sağlanıyormuş. * * *Yılmaz'a bir gün şu soruyu sordum: "Petek yapmayan arı nesli iki-üç kuşak sonra ya petek yapmayı unutursa? Bu mimarlık bilgisi genlerinden bile silinirse diye arıcılar hiç korkmuyorlar mı? Şerbet, glikoz şekerinden oluşuyor, binlerce yıldan beri doğal fruktozdan bal yapan bu varlıkların fast-food uğruna farklı bir şeker türünden bal yapmalarının onların metabolizmalarında bir değişime, ya da sağlıklarının bozulmasına neden olmaycak mı?" Yılmaz bana, "Bunu bir arıcıya sorduğunuz zaman arıların zaten bir yıl yaşadıklarını, görevlerini yaptıktan sonra da öldüklerini söyleyecektir," dedi. * * *Wurzburg Üniversitesi arı uzmanı Prof. Joergen Tautz, "Bir kovanın arılarının bile bir günde bir milyondan fazla çiçeğin döllenmesini sağladığını," yazıyor. Bir çevreci olarak insanlara, "Ya bal, ya telefon," mu diyeceğiz. Albert Einstein, "Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın yalnızca dört yılı kalmıştır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz," demiş.