“Zorluklar aynı zamanda ilham kaynağıdır”

Marvel’ın ünlü X-Men evreninde geçen yeni dizisi “Legion” perşembe günü FX’te başlıyor. Dizide çocukluğunda şizofreni teşhisi konan, hayatını hastanede geçiren 30’lu yaşlardaki David Haller’ın hayatı hastaneye yeni gelen Syd ile tanışmasıyla değişiyor. Duyduğu seslerin gerçek olabileceğini fark eden David’in hastaneden kaçmasıyla beraber, tanıştıkları terapist ve ekibi sayesinde ikili başka dünyalara yol alıyor.

Dan Stevens, Rachel Keller, Aubrey Plaza, Jean Smart gibi isimlerin olduğu “Legion”ın kadın başrolü Keller’la Londra’da bir araya geldik. “Fargo”yla tanınan 25 yaşındaki oyuncunun dizi için heyecanı her halinden belliydi. Syd’i canlandıran oyuncu, dizi için “İleride umarım Marvel evreniyle bir birleşme olur ama kendi hikayemiz için de çok heyecanlıyım” diyor. “Legion” fantastik dizi sevenlerin beklentisini karşılayacak gibi...

- Karakteriniz Syd’in özel güçleri var.

Syd’in dokunmakla ilgili özel bir durumu var. David’le aşık oluyorlar ve çiftlerden biri insanlara dokunmayan biri olunca ilişki doğası gereği eşsiz oluyor. Bizim keşfetmek istediğimiz alan birlikteyken yaşadıkları kişisel yolculukları, kendilerini keşfetme anları ve bunları yaparken ilişkiyi nasıl yürütecekleri kısmı. Syd, adeta David’in omzundaki pratik, mantıklı ve iyi melek olacak. Gücü sebebiyle ona nasıl faydalı olacağını da öğrenecek.

- Karakterinizin ismi Pink Floyd’dan Roger Syd Barrett’tan esinlenmiş.

Pink Floyd dinlerdim ama şu anki kadar büyük bir hayranları değildim. Pink Floyd’un müzikleri bestecimiz Jeff Russo ve yaratıcımız Noah Hawley için bir ilham kaynağıydı. Benim favori şarkımsa “Wish You Were Here”.

“Mutant fikrine aşinayım”

- Syd’in size yakın gelen yanları neler?

“Bana şöyle biri olduğumu söylüyorlar ama, ben kendim için ne düşünüyorum?” sorusuna aşinayım. Çünkü kadınlara kendilerini ifade edebilecekleri fazla alan sunulmuyor. Mutant fikrine de aşinayım. Farklı olduğu için kendini nasıl ifade edeceğini bilememek de tanıdık geliyor.

- Süper güçleri olan bir karakteri oynamak zor mu?

Birçok zorluğu vardı. Ama zorluklar aynı zamanda ilham kaynağıdır. Bir engelin, hayal kırıklığının tam arkasında esin ve hayal gücüyle dolu kocaman bir dünya sizi bekliyor. Kafam karıştığı, kendimi eleştirdiğim zamanlarda bu durumu kabul edip beni yönlendirmesine izin vermeye çalışıyorum.

- Syd için hazırlık yaptınız mı? Capoiera öğrenmişsiniz.

Otizm, antisosyal kişilik bozukluğu gibi rahatsızlıklarla ilgili araştırma yaptım, çizgi romanlara baktım. Capoiera’yı Noah’nın karısı önerdi, şu an hayatımın büyük bir parçası. Esneklik ve güç sağlıyor, aynı zamanda sadece vücudunuzu kullanıp neler yapabileceğinizi görüyorsunuz.

- Sizin katkınız oldu mu karakterinize?

Karakterlerin şekillenmesine hepimizin katkısı oldu diyebilirim. Noah önerilerimize “Deneyelim” diyen biri. Bir de bütün bunların gerçeklik algınızı bozmasına da izin vermeniz gerekiyor. Ara ara “Burası akıl hastanesi mi, bunlar bana mı oluyor, insanlar benim hakkımda mı bir dizi yapıyor?” falan dediğim oldu benim de.

- Setiniz nasıldı?

Çok büyük bir kapalı setimiz vardı. Genelde oradaydık. Unutamadığım şöyle bir anı oldu, dışarıda çekim yaptığımız bir gün şu noktadan şu noktaya koşacaksın dediler ve tam kayıt dendiğinde o doğrultuda bir ayı gördüm. Ona doğru koşarken o da oturdu, sahneyi izledi ve gitti. Yavru bir ayıydı ama biraz korkutucuydu.

“En tatlı ev arkadaşı büyükannem”

- Kariyerinizin dönüm noktası neydi?

Dönüm noktam Los Angeles’a taşınmak olabilir. Öncesinde bir menajerim bile olmamıştı. Los Angeles’ta seçmelere girdiğim için mutluydum, çok önemsemiyordum çünkü gerçek olacağını düşünmüyordum. Üç işte çalışıyordum, para kazanıp Oregon’da Shakespeare oynarım falan diyordum...

- Çalıştığınız en kötü iş peki?

Çalışmayı seviyorum. Birçok aile için dadılık yaptım. Los Angeles’a taşındığımda şehre kendimi alıştırmak, insanları tanımak için meşrubat satan bir araçta çalıştım. Bir mekanda hosteslik yaptım. Ama sanırım artık dadılık yapamam, o kadar sabrım yok.

- Büyükannenizle yaşıyormuşsunuz.

Evet, üniversiteden mezun olduktan iki gün sonra büyükannemle eve çıktım. Önce “Fargo”, sonra da “Legion” için uzaktaydım ama bulabileceğiniz en tatlı ev arkadaşı büyükannem. Ayrı eve çıkmama biraz daha zaman var.

- Moda da öne çıkıyor dizide.

Evet. Syd’in tarzı için 60’lardan Brigitte Bardot fotoğraflarına baktık bol bol. İlham için hâlâ birçok fotoğrafı var evimde. Dan “Downton Abbey’de çok sarışındım” dediği için burada “Ben sarışın olurum” dedim ve hoş da oldu.