Kültür Sanat 27 dahinin anıları

27 dahinin anıları

20.07.2010 - 22:32 | Son Güncellenme:

Akademiden atılan yetersiz bir ressam, konservatuarın kapısından çevrilen kusurlu bir müzisyen, zekası kuşku götürür bir öğrenci, tembeller şahı ilan edilen bir başkası! Kim mi bunlar? Dali, Verdi, Einstein, Balzac...

27 dahinin anıları

Einstein’ın başarısız bir öğrenci olmasıyla ilgili şehir efsanesini hatırlıyor musunuz? Çok daha fazlasına hazır olun! Marsık Kitap’tan çıkan “Haylazlar Kitabı”, eserleri ve fikirleri ile zamanın ötesine geçmiş ‘söz dinlemez ve öteki dahilerin anılarını’ anlatıyor. Sanat, politika ve edebiyatın dahileri, hayatımızı değiştiren mucitler, büyük ticaret dehaları... Şimdi zeka, yetenek ve başarıya dair soğuk ezberlerinizi unutun. Vakit unutulmaz kahramanların en anti kahraman halleri ile tanışma vakti!
Kim derdi ki, “Goriot Baba”, “Vadideki Zambak” gibi klasiklerin ölümsüz yazarı Balzac’ın ilk eseri “Bunu kim yazmışsa edebiyattan nasibini almamış” diye bir kenara atılsın... Ya Churchill’in askeri lise giriş sınavlarında sonuncu olmasına kim inanır? Charles Darwin’in papaz olması için yetiştirilmesine, Dali ve Verdi’nin dönemin otoriteleri tarafından yetersiz bulunmasına ne demeli?
Durgun akıllı Einstein
Kitapta anlatılan 27 haylaz arasında daha kimler yok ki... İçe kapalı ve yalnız bir çocuk olarak karşımıza çıkan Napoleon Bonaparte, ailesi ve öğretmenleri tarafından durgun akıllı kabul edilen Einstein, öğretmenlerinin ‘ablak suratlı bir tembel’ diye tarif ettiği Balzac, ilk özgürlük savaşını okur yazar olmasını dahi istemeyen babasına karşı veren Abraham Lincoln, kocaman ağzı yüzünden ‘Torba Ağız’ lakabı ile anılan Louis Armstrong...
İnsanlık tarihine damgasını vuran isimlerin anıları, kullanılan muzır dile karşın arabesk denebilecek kadar dramatik! Çocukluk ve gençlik yıllarını fakirlikten kırılarak, hastalıkların pençesinde, derin yalnızlıklar ve güçlükler içinde, başarısızlığı ille de defalarca tadarak geçiriyorlar.
Sözlü cazın yaratıcısı kabul edilen Louis Armstrong’un hayatına bir göz atalım mesela. İşsiz kalıp evden kaçan babasının ardından fahişelik yapan annesi tarafından büyükannesine postalanan, oradan da ıslahevini boylayan zavallı küçük Louis’in hikayesi kültleşmiş arabesk filmlere taş çıkartıyor. Armstrong’un yazgısını değiştiren ilk enstrüman ise; ıslahevindeki arkadaşlarını uyandırmak için çaldığı kalk borusu.
Çileli hayatlardaki kırılma noktalarının pek çoğu ağlamakla gülmenin kardeş olduğunu hatırlatan cinsten. Akıl hastası annesiyle fakirlikle boğuşup bir yandan da nefes darlığı ile mücadele eden Charlie Chaplin mesela... Bir tas çorbaya muhtaç günlerde tek eğlencesi olan bir tekerleme sayesinde Şarlo olma yoluna giriyor.
Dikkat çekici diğer bir nokta ise haylaz dahilerin etraflarından, hatta ailelerinden bile destek görmemeleri! Kitaptaki tek haylaz kadın olan Agatha Christie’nin ilk romanını yazmak istediğini söylediğinde ablasından aldığı cevaba bakar mısınız? “Senin polisiye bir roman yazacak yetenekte olduğunu sanmıyorum. Bunu başaramayacağına bahse girerim”. Genç hevesli Agatha ile ablasının ne için bahse girdiklerini bilsek fena olmazdı doğrusu!

Acıklı, komik ve şaşırtıcı
27 haylaz dahinin içinde acıların çocuklarını bir kenara bırakırsak, şaşkınlık verici ironik hayatlar da karşımıza çıkıyor. Evrim teorisinin babası Darwin’in köy papazı olmasını arzu eden babası yüzünden hayatının yedi senesini yalnızca dini eğitim veren bir okulda geçirmesi insanı şöyle bir sarsıyor. Bir dünya markası olan Walt Disney’in çocuklarına oyun oynamayı yasaklayan dayakçı bir babanın oğlu olması ise ironide telefonu hayatımıza sokan Graham Bell’in sağır ve dilsiz bir kadınla evlenmesi ile yarışıyor.
Acıklı, komik ve şaşırtıcı bir kitap “Haylazlar Kitabı”. Yine de eğlenceli dili ve dinamik tasarımı yüzünden hafif bir kitap sanmak yanılgı olur. Zira, başarı nedir gibi çok iddialı bir soruyu aklınıza takıyor. Elbette bu özel beyinlerin istekleri uğruna verdikleri emekten de feyz almak gerek. Bütün hikayeleri okuduktan sonra, insanoğlu için bilinmez olan yazgının tam da insanın kendine olan inancı ile değiştiğini görüyoruz. Başka kimse ona inanmasa bile!
Paranoyak, durgun, asosyal, hatta beceriksiz dahiler, bizi kusur saydığımız taraflarımızla ve kişisel yenilgilerimizle barıştırabilir mi bilinmez ama askeri liseye en düşük derecelerden biriyle ancak üçüncü denemesinde giren Sir Churchill’e kulak vermekte fayda var: “Başarı insanın coşkusunu yitirmeden başarısızlıktan başarısızlığa koşmasıdır”.