Kültür Sanat Bir sen var benden içeri

Bir sen var benden içeri

05.11.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Sen û Ben- Anılarla Mehmed Uzun’un Hayatı” adlı kitapta, Muhsin Kızılkaya Mehmed Uzun ile önce ideolojik düzlemde başlayan, daha sonra sanatsal üretimde birbirini tamamlayan yoldaşlık öykülerini anlatıyor.

Bir sen var benden içeri

Yol değil, yoldaşlıktır önemli olan. Tüm farklar ortadan kalkar yoldaşlıkta. Aynı yola baş koyuş vardır çünkü. Sen ben olursun, ben de sen. Yolun birliği yoldaşların varlığını da bir eder. Yaşayanlar farklı olsa da yaşananlar tektir yolda.
“Sen û Ben- Anılarla Mehmed Uzun’un Hayatı” adlı çalışmada da Muhsin Kızılkaya’nın Mehmed Uzun ile önce ideolojik düzlemde başlayan, daha sonra sanatsal üretimde birbirini tamamlayan yoldaşlık öyküleri anlatılıyor.

Masalsı düşler içinde
Kürt edebiyatından, özellikle de Kürt romanından söz edildiğinde, ilk akla gelen isim Mehmed Uzun’dur. Uzun’un kanserle gelen erken ölümü, bir vefa örneği olarak bu eserin yazılmasını sağlamış.
Kızılkaya, dönemsel olarak hayatlarının kesişim noktalarından hareket ederek; aynı olayı bir kendi bakış açısından, bir de Mehmed Uzun’un bakış açısından eşzamanlı olarak anlatmış. “Sen” bölümleri Mehmed Uzun’un, “Ben” bölümleri ise Muhsin Kızılkaya’nın bakış açısından kaleme alınmış. Anlatının dizgesi kronolojik bir sırayı takip ediyor.
Kaçak babasının yakalanması üzerine dedesinin himayesinde büyür Uzun. Masalsı düşler içinde geçen bir çocukluk başlayacaktır artık. Uzun’un yazarlığının kaynakları bu masalsı dünyadan beslenir:
“Yıldızlı yaz gecelerinde ruhumu kadim destanların suyuyla yıkar, uzak diyarlarda sonsuz zahmetli, çetin yolculuklara çıkardım. Çoğu zaman da kaval eşliğinde, kulaklarımı dolduran Kürtçe ezgilerin sarhoşluğuyla derin uykulara dalardım. Ertesi gün uyandığımda, kulaklarımda hâlâ geceden kalma bir destanın uğultusu olurdu. Ne zaman çocukların yaramaz dünyasına girsem, işte o an kurtulurdum o destan dünyasından; sıradan, basit hayatıma dönerdim.”
Uzun’un çocukluğunu takip eden asi delikanlılık dönemlerini ideolojik faaliyetleri takip eder ve sonucunda da hapishaneyle tanışır yazar. Hapishane, hayatının dönüm noktalarından birini oluşturur. Hapisliği sürgün günleri takip eder. Tutuklu olduğu günlerde sanat ve politik yaşantımızın önemli isimleriyle birlikte olur. Yakın tarihimizin kurulmasında etkili olan hemen herkesin yeri vardır Uzun’un hayatında. Bu yönüyle “Sen û Ben”, Uzun’un hayatını anlattığı kadar siyaset ve sanat dünyamızdan birçok isme de yer veriyor.
Mehmed Uzun’un hayatının fonuna Türkiye gerçeği yerleştirilmiş. Bu nedenle fondaki gerçekliğin öne çıkardığı ‘bir yazarın hayat hikayesi’, bizim hikayelerimize karışıyor.

Dil dostluğu
Uzun, Türkiye’den uzakta, İsveç Yazarlar Akademisi üyesi ve rüştünü ispatlamış bir yazar olarak çıkıyor karşımıza. Dünyanın olanca karanlığına karşın insani, medeni, çoksesliliğin duygusunu, kaderini anlatan bir yazar olarak romanlarını kaleme alır burada. Anadilinde yazdığı romanların Türkçeye kazandırılması teklifi de Yaşar Kemal’den gelir.
Bu yeniden üretme görevini Muhsin Kızılkaya’ya verir Uzun. Yoldaşlıktan doğan dostluk dile kayar. Dilin bir diğer anlamı da gönüldür. Uzun’un kitapları bu gönül bağıyla çevrilir. Gönül dostluğu, Uzun’un ölümüne kadar devam eder. Ölümünden sonra da devam ediyor olmalı ki, ortaya bu eser çıkar.
Uzun’un romanlarının tercümanı olarak bilinen Muhsin Kızılkaya, bu sefer Mehmed Uzun’un hayatına tercüman olmaya çalışıyor “Sen û Ben”de. Bir sürgünün yurda, bir yazarın dosta özleminin bir ürünü “Sen û Ben”.