Kültür Sanat Dura dura DURAS

Dura dura DURAS

18.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dura dura DURAS

Dura dura DURAS


Duras’yı dinleyelim: “Kendi kendime sizi seveceğimi söyledim. Sizden geriye sadece bir ürkek anı kaldığını sanıyordum, ama yanılıyordum...


       ‘Ve daha sonra kadın adamdan ona vurmasını istedi, kadın bunu istiyordu, hadi. Adam kadına vurdu; boşaldı ve kadının yanına oturdu ve kadına yeniden baktı. Kadın adamdan ona daha sert vurmasını istedi. Kadın ölmek istediğini söyledi."
       Bu müzik, Fransız edebiyatının güçlü ismi, kadın yazar Margeuerite Duras’ya ait. Duras, “Koridorda Oturan Adam" isimli öyküsünde tutkuyu, tutkudan körelmeyi, yaşamla ölüm arasındaki duruşu, bizi beklenmedik seslerle baş başa bırakan, ‘durup’ düşündüren bu müzikle anlatıyor. Ali Karabayram ve Serhat Günaydın’ın, Marguerite Duras’nın öykülerinden derlediği “Normandiya Kıyısının Yosması", Dost Yayınları’ndan çıktı. Kitapta Duras’nın 1980 - 86 yılları arasında yazdığı dört ‘yazısı’ yer alıyor: “Koridorda Oturan Adam", “Atlantik Erkeği", “Agatha" ve “Normandiya Kıyısının Yosması".
       ‘Yazı’ dedik, çünkü Duras, böyle tanımlıyor: “Bana göre, bu kitaplar edebiyat eserleri değil. Bunlar bir kitap veya bir edebiyat eseri olarak kabul edilemez. Bunlar sadece yazı." Belli ki bizden de böyle tanımlamamızı istiyor. On bir yaşında, zor bir çocukluk döneminin tam orta yerindeyken verilmiş bir kararla, ölene dek yazmayı sürdürmüş bir kadının arzusunu yerine getirelim.
       Yazarın, yaşamının son döneminde ve alkolü bıraktıktan sonra yazdığı “Atlantik Erkeği" ve “Normandiya Kıyısının Yosması", aşka ve yazarlığa ilişkin itiraflardan oluşuyor. Bu itiraflarda son sevgilisi Yann’ın ona güvenmemesi dahil, pek çok şeyden söz ediyor Duras. Mesela sevgilisini “paylaştığıöndan: “Bu adamı, Yann’ı ortalıkta hemen hiç görmüyordum. Beraber yaşadığımız deniz kıyısındaki dairemizde hemen hemen hiç bulunmuyordu. Yürüyüşe çıkıyordu. Bütün otellere gidiyor ve yakışıklı erkekler arıyordu. Birkaç yakışıklı barmenle karşılaşıyordu." Peki Yann’ın söylediklerine ne dersiniz: “Bütün gün, her an ne halt yazıp duruyorsunuz? Herkes sizi terketti. Siz delisiniz. Siz Normandiya kıyısının yosmasısınız. Bir aptalsınız, can sıkıyorsunuz."

Özgürlük, alkol, yazı

       Kitapta bir bölüm de Duras’nın kendisini anlattığı sayfalara ayrılmış. Fakat kitap zaten, tutku dolu bir kadının kendini anlatması. “Biten bir aşkın yalanından kendimi kurtarmak için yazmaya başlayacağım." Bu öylesine güçlü, kuşatıcı bir yalan ki, Duras, ölene dek yazdı. Kendini ölüme hazırladı ve yalansız ölmeye. Fakat Duras, bu satırları yazdıktan hemen sonraki yıl alkol tedavisine, “yaşama" hazırlanmaya başlayacaktı. En fazla ses getiren kitaplarını yaşam için yaptığı bu sıkı hazırlık döneminden sonra yazdı. Bir özyaşamöyküsü olduğunu asla kabul etmediği “Sevgiliöyi mesela. Marguerite Donnadieu, (o zamanlar, ‘Duras’ değil, ‘Donnadieu’ idi) on beş yaşındayken ‘sevgili’sini bulmuştu; Çinliydi.
       Goncourt ve Ritz - Paris Hemingway Ödülleri’nin sahibi yazar, adı, Nobel adayları arasında anıldığında, buna uygun olmadığını söylüyordu: “Ben hep özgür oldum, böylesine büyük ödüllere uygun değilim." Hep özgürdü; 15’inde kendinden çok büyük bir Çinliye, 60’ını aşmışken kendinden çok küçük bir eşcinsele aşık olacak kadar özgür.