Editörün Seçtikleri Geceler geçmek bilmiyor

Geceler geçmek bilmiyor

03.04.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Geceler geçmek bilmiyor

Geceler geçmek bilmiyor


Gece... Rayların üzerinden yürüyerek Makedonya sınırını geçen ve vadide biriken Kosovalıların sayısı bir stat dolusu insanı aştı.
Gökyüzü ay ve yıldızları saklıyor. Göz gözü görmüyor.
Sınır kapısının hemen aşağısındaki vadiyi Makedon askerleri ve polisleri çevirmiş. Binlerce Kosovalı, Türk ve Arnavut bu tarafa geçmeyi başarmış.
Ama hala Makedonya'nın içine salınmıyorlar.
Gece oluyor, gündüz oluyor, yine gece oluyor. Dünya dönüyor. Onlar hep aynı vadide bekliyor.
Gündüz hadi geçiyor da gece mülteciler için bir türlü geçmek bilmiyor.
Polis ve asker, gazetecileri aşağıya vadiye geçirmiyor. Ama polis ve askerin de boş anını yakalamak mümkün olabiliyor.
Etten duvar örmüş ayakta bekleyen mültecilere dönük silahlar aşılınca uçsuz bucaksız vadinin görüntüsü insanoğlunu olduğu yere çakıyor. Dizleri titretiyor.
Kilometrekarelerce alana yayılmış, binlerce mültecinin öbek öbek yaktığı ateşler insanın içini üşütüyor. Karanlıkta insanlar seçilmiyor, ama hareketleri kapkara, kocaman bir dalga oluşturuyor.
Gökyüzü tek bir yıldızı fazla görüyor.
Mültecilerin sesleri kalın bir uğultu halinde bütün vadiyi esir alıyor. Uğultunun arasında yüzlerce bebek ağlaması duyuluyor. Vadiden aşağıya inildiğinde yerlerde uyuyanlardan adım atacak yer bulunmuyor. Battaniye lüks sayılıyor.

Bebek çığlıkları

Aileler tek vücut olmuş, ıslak toprak ya da çimenler üzerinde birbirlerini ısıtmaya çalışıyorlar. Anneler ellerinden gelse bebeklerini göğüslerine gömecekler ya da tekrar karınlarına sokacaklar.
İnsanlar... Yani Kosovalılar çok zor geceler yaşıyorlar.
Biri ağlıyor, diğeri teselli ediyor. Biri üşüyor, diğeri tüm ısısını vermeye çalışıyor. Biri uyumaya çalışıyor, ama 10 binden fazla insanla yan yana, dip dibe uyuyamıyor. Bebek her çığlığı bastığında annenin ömründen üç yıl daha gidiyor. Dede her öksürdüğünde torun battaniyeye sarılıp duymak istemiyor. Dayanamıyor.
Bir adam "bugün bir mülteci dayanamayıp kendini vurdu" diyor.
Dünya dönmeye devam ediyor. 25 kilometre uzaklıktaki Üsküp'te Cadılar Bayramı kutlanıyor. Erkekler gelin, süperman, itfaiyeci, tavşan, bira.. Kadınlar ampul, cadı, damat ya da vampir kılığına girip diskolarda eğleniyor. Sokaklarda dolaşıyor.
Mültecilerin vadisinde yalnızca yaralıların alındığı Kızılhaç'ın çadırında iki kadın doğum yapıyor. Doğum çığlıkları vadi uğultusuna karışıyor.
Fark edilmiyor.
Vadiden ayrılırken yağmur çiselemeye başlıyor. Günlerdir orada bekleyen 14 yaşlarında bir kız gelip, gülümseyerek eliyle Kosova tarafını gösteriyor. Cümlesi vadide yanık yanık yankılanıyor. "Biliyor musun biz şanslıyız".
Kosova'da olanları gördüğü için o kendini şanslı sayıyor. Soğuğa, açlığa, çatısızlığa, iki arada bir derede kalmışlığa, sefalete rağmen. Gülümsüyor ve zifiri karanlıkta isimsiz kalabalığın arasına karışıp uğultunun içinde yok oluyor.


Yazarlar