11.02.2009 - 19:39 | Son Güncellenme:
Ermeni kıyımı hakkında bibliyografya isteyenlere faydalı olacak, İngilizce yayımlanmış iki kitap...
Bu ay gene Ermeni kıyımı üstüne yakınlarda yayımlanmış iki İngilizce kitaptan söz edeceğim. Umarım bununla da -en az bir süreliğine- kapatacağım bu konudaki yayınları. Ama konunun meraklıları, benden bibliyografya isteyenler, habire çoğalıyor.
Birinci kitabı Londra’daki Gomidas Institute yayımlamış. Yazarı Paul Leverkuehn, kitabın tam adı da “A German Officer during the Armenian Genocide: A Biography of Max von Scheubner-Richter / Ermeni Soykırımı Esnasında Bir Alman Subayı: Max von Scheubner-Richter’in Biyografisi”. Aslı Almanca.
Adı geçen subay, 1915’te Erzurum’da konsolosmuş. Ama asıl ilginç olan bu adamın savaştan kısa bir süre sonra Hitler ile yakın ilişkiye girmesi ve Nazi Partisi’nin de kurucuları arasında bulunması. 1923’te, Münih’teki ünlü ‘birahane darbesi’ sırasında vurularak ölmüş ve Hitler ardından heyecanlı konuşmalar yaparak ‘yeri doldurulamaz’ bir kişi olduğunu vurgulamış. Hatta ‘darbe’nin fikir babası olduğu da söylenir.
Bilgi ile gerilim arasında
Hitler’in ünlü sözünden ötürü, 1915 ile Holocaust ilişkisi hep merak edilmiştir. Bu Scheubner-Richter (ikinci yarı karısının adı) bağlantısı istenen cevabı vermiyor, çünkü adam Erzurum’da kıyımdan yana bir tavır almamış. Pek etkili olamasa da, daha çok olayı durdurmaya veya yavaşlatmaya, Ermenilere yardımcı olmaya çalışmış. Bir yandan, İstanbul’daki Büyükelçi Wangenheim ile de yazıştığı için doğrudan ondan kalmış ‘görgü tanığı’ bilgileri de bırakmış.
Sözünü edeceğim ikinci kitabın yazarı Donald Bloxham bu olayda Alman rolünün abartılmamasını savunanlar arasında. Onun kitabının adı “The Great Game of Genocide/ Büyük Soykırım Oyunu”. Bu ad genel olarak soykırım olayını incelediği izlenimi yaratıyor, ancak Bloxham yalnız Ermenilerle ilgili.
Türkiye’de bu olay anılınca ne gibi gerilimler olduğunu biliyoruz. Gerçi bilgi arttıkça bu gerilim dozu düşüyor, ama birileri sürekli gerilim yaratmakla yükümlü olduğu için, olması gerekli sükunet hiçbir zaman olamıyor. Dolayısıyla bu kitaba ve yazarına da bildiğimiz tipte saldırılar eksik kalmayacaktır. Oysa serinkanlı okunduğunda Türkiye’nin lehinde yorumlanabilecek öğeler de olduğu görülüyor.
Şimdi, adını ne koyacaksak koyalım, tarihi bir olaydan söz ediyoruz. Tarihi olaylar her şeyden önce bir sürecin ürünü, belirli bir bağlam, bir konjonktür içinde olmuş bir olaydır. Bu olayın ‘soykırım/ genosid’ olarak adlandırılıp adlandırılmaması sorunu ise hukuki bir sorundur. Bu iki disiplinin çalışma yöntemleriyse birbirinden bir hayli farklıdır.
Bloxham bir tarihçi. Raphael Lemkin’in bugün hâlâ geçerli olan ‘genosid’ tanımını olduğu gibi kabul ediyor ve o çerçevede incelediği olayın bir ‘genosid’ olup olmadığını hiç tartışmıyor. Ama konjonktürü ve taraf olan herkesi bir tarihçi titizliğiyle inceliyor.
Dadrian ve başka Ermeni tarihçileri, özellikle ‘taammüd’ konusunda oldukça kesin bir dille konuşur ve kıyım yapma kararının verilme tarihini epey gerilere taşır. Bloxham’a göre, bunun iyi olduğunu ve yapılması gerektiğini düşünen, buna takmış durumda üç beş kişi mutlaka vardı, ama bunlar üç beş kişiydi.
Nesnel bir yaklaşım
Tehcir başladığı sırada bile, sorumlu mevkilerde bulunan birçok kişi bunun gerçek amacından haberdar değildi. Yani ne karar iddia edildiği kadar eskiye gidiyor ne de iddia edildiği kadar geniş bir çerçevenin onayını temsil ediyordu.
Buna benzer başka tartışmalarda Bloxham olayı geniş bir bağlam içine yerleştiriyor, Ermeni silahlanması ve Van İsyanı gibi olayları nesnel bir gözle inceliyor. Diasporayı da kızdırmış olması, nesnelliğini destekleyen bir kanıt olabilir. Bu facianın hem adım adım giden bir tırmanmayla bu boyutlara vardığını kanıtlıyor, hem de verili koşullarda buraya varmasının kaçınılmazlığını sergilemiş oluyor.
Sonuç olarak önemli bir kitap ve burada yayımlanması da yararlı olur.