Editörün Seçtikleri Gökteki yıldızlar

Gökteki yıldızlar

30.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gökteki yıldızlar

Gökteki yıldızlar




Hep kendi kendime acaba Japonya'da, dünyanın her ülkesinde olan obezite problemi var mı diye sorardım... Sonra, eğer varsa bile, tombulların ve sumo güreşçilerinin ülkeden dışarıya çıkmalarının yasaklandığı sonucuna vardım çünkü müzelerin, Gucci ve Prada mağazalarının önünde sıra olan tüm Japon turistler maksimum 36 beden giyiyorlar. Ayrıca gerçekten şişman bir Japona şahsen hiç rastlamadım!
İşte o yüzden bir yerlerde okuduğum, Japonya'nın Nagano Dağları'nda olan ve sadece bu yaz gecesi 300 dolara 2 binden fazla müşteri misafir eden otelden bahsedilen yazı beni hayretler içinde bıraktı. Bunun yanında kendini "şişman" sanan Japon kadınların 10 günden fazla sürede sadece meyve suları, lifli sebzeler, otlar ve çok fazla su ile beslendiklerini duyunca iyice şaşırdım!
Tabii ki hepimiz Japon kültüründe "mazohizme eğilimin" hakim olduğunun yıllardır farkındaydık: Sabırla, her kapının önünde oluşturdukları düzenli, uzun kuyruklar, inanılmaz iş saatleri, başkalarına ve kendi vücutlarına uyguladıkları cezalar, yere oturarak çiğ balık yemeleri, acılı harakiri olayı, hiçbir şey yutmadan yaptıkları diyetleri, sürekli çalışmaları, ayaklarının büyümesini engellemek için demirden ayakkabılar giymeleri... Ama "gurular" gibi hiçbir şey yemeden "karınca mankenlere" dönüşmek için bir servet ödemek bana gerçekten çok abartılı geldi!
* * *
Reklam bölümü
Aklıma kaçınılmaz olarak Yasunari Kabawata'nın Nobel ödülü aldığı "Uyuyan Güzellerin Evi" adlı kitap geldi.
Hiçbir zaman unutulamaz! Bakire kızların ölü gibi uyutuldukları, kesinlikle dokunmadan müşteriler tarafından ziyaret edildikleri bir genelevi konu alıyor...
* * *
Aslında her durumu tarafsız bir gözle değerlendirecek olursak neden şaşırıyor ve bir sürü para ödeyerek aç kalmayı seçen Levanten güneşi arkadaşlarımızın modasını mazohizm olarak adlandırıyorum ki? "Takdir edilecek bir kararlılıkla" birçok Türk arkadaşımız her hafta sonu sadece uçak parası için bir servet ödeyerek Bodrum ya da benzeri yerlere hareket ediyor. Ne yapmak için? Havaalanınden itibaren İstanbul'u terk eden arkadaşlarıyla rastlaşabilmek, her koyu dolduran gösterişli yatların atıklarının kirlettiği sulara dalmak, önceki müşterinin güneş yağından ve terden ıslanmış yastıkların üzerine yayılıp insanı serseme çeviren yüksek sesli müzik eşliğinde tüm günü geçirmek, Paris'teki Tour d'Argent'e ödenebilecek kadar inanılmaz paralar ödeyerek donmuş balık ve tuhaf şeyler yemek ve bütün bu "eziyetlere" başka türlü katlanılamayacağından "profesyonel" bir alkolik gibi sabahtan başlayarak içki içmek zorunda olmak için mi?
İtalyan arkadaşlarımın ve buraya gelen yabancı turistlerin seçimleri daha farklı (95 desibeli geçen ses kirliliğinin ciddi duyma bozuklukları doğurabileceğine; yüksek tansiyon, sıkıntı, heyecan, depresyon ve kaçma isteği yaratabileceğine dair Avrupa'nın katı yasalarıyla büyümelerinin bir sonucu elbet). Onlar Türkiye'nin, tüm güzelliğiyle gerçekten tadını çıkarıyorlar. Göcek'ten ülkenin güneyindeki turkuvaz sularda yapılabilecek bir mavi yolculuk hayaliyle ahşaptan yelkenli bir gulet kiralayabilmek için sıraya giriyor; sessizlik ve huzuru sadece denizin senfonisinin, cırcır böceklerinin şarkılarının, akşama doğru arı vızıltılarının bozabildiği en az 15 gün geçiriyorlar. O inanılmaz turkuvaz sularda kendilerinin avladığı taze balıkları yiyor, heyecanla kendilerinin, yine belgesellerinden birini çekmek üzere seyahatlerinden birini gerçekleştiren Jacques Cousteau olduğunu hayal ediyorlar!
Evet, ben ki doğam itibarı ile mazohist olduğuma hiç inanmıyorum, haliyle İtalyan dostlarımın seçimlerine katılıyorum ve tatillerimi teknede onlarla geçirmeyi tercih ediyorum! Galiba Türk dostlarım teknenin yukarıda bahsettiğim avantajları dışında çok önemli bir ayrıcalığı olduğunu da atladılar: Gürültülü ve gereksiz bir sürü yıldıza sahip otellere göre çok daha ucuza mal oluyor... Ayrıca, tekneden yıldızlar da gözüküyor hem de kafamızı kaldırıp gökyüzüne baktığımız anda!



YAŞAM

















Yazarlar