Kültür Sanat Gündemde Filiz Kutlar

Gündemde Filiz Kutlar

28.04.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gündemde Filiz Kutlar

Gündemde Filiz Kutlar


Filiz Kutlar hem “Maria Stuardaöda başrolü oynuyor, hem de İtalya fotoğraflarını sergiliyor

KULİS
Ayça ATİKOĞLU


Bu hafta Filiz Kutlar haftası; iki etkinliği birden başladı, İtalyan Kültür Merkezi’nde sahnelenen “Maria Stuardaö ve İtalya fotoğraflarından oluşan fotoğraf sergisi. Filiz’in, başrolünü Ayça Telırmak ile paylaştığı oyunun yazarı çok sevdiğim Dacia Maraini. Maraini, Batı’da çok sevilen ödüllü bir yazar ama bugüne değin Türkçeye ne bir kitabı çevrildi ne de oyunu sahnelendi. Alberto Moravia’nın eskisi karısı olan Dacia Maraini (1936) Sicilyalı soylu bir ailenin kızı. Şimdilerde teyzesinin yaşadığı saray gibi bir evde doğmuş, büyümüş. Çocukluğu savaş yıllarına rastladığı için çok açlık çekmiş; “Arkadaşlarımla oynarken açlıktan bu taş et, bu taş balık gibi fanteziler geliştirirdik. Çoğu gece açlıktan uyuyamazımö diyor. Arkeolog olan babası ile 8 yıl Japonya’da kalması Dacia’nın ufkunu genişletmiş. Sicilya’da yapamayacağını, sokakta gezen kızların fahişe zannedildiği bir yere dayanamayacağını anlamış. Öğrenimini yapmak için Floransa’ya taşınmış. Dacia, 20’li yaşlarının başında kendi yaşında bir genç ile evlenmiş, bir süre sonra hamile kalmış. Ancak bebek 6 aylıkken düşmüş, bir daha da çocuk sahibi olamamış. Bu acı onu eşinden koparmış, ayrılmışlar. Gerçek aşkı ise Alberto Moravia ile tanımış. Kendisinden yaşça çok büyük olan Moravia ile ilk yıllarını şöyle anlatıyor: “Onu tanımak, ona aşık olmak içimi sevinçle doldurmuştu. İnanılmaz neşeliydim. İlk yıllar olağanüstü geçti. Ama kadınlar Alberto’yu çok fazla arıyordu. Telefonlar susmak bilmiyordu. O da tümüyle ilgisiz kalamıyordu. Acı çekmeye başlamıştım, ayrıldık.ö Derken Dacia, Brezilya’da, İtalyan büyükelçisinin şerefine verdiği resepsiyonda bir piyanist ile tanışır. Birbirlerinden hoşlanırlar. Piyanist kendisinden 20 yaş gençtir ve çok utangaçtır. “Bir Türk şairin kitabını hediye ederek aşkını ifade etti, hâlâ birlikteyizö diye anlatıyor bir söyleşisinde.
Maraini’nin “Maria Stuardaösına gelince: Oyunu Özkan Schulze yönetiyor, dramaturji Sevda Akyüz’ün. İskoçya kraliçesi Maria Stuart’ın İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in emriyle hapiste tutulduğu 18 yılı anlatıyor. Oyun boyunca hiç karşılaşmayan, iki kraliçe birbirlerine kişisel kırgınlıkları olmadığı halde düşmandırlar. Maria Stuart katolik ve tahtın varisidir. Elizabeth ise protestandır ve bir katoliğin tahtın varisi olmasına tahammül edememektedir. Maria Stuart’ı önce bir kuleye hapsettirir sonra da idam ettirir. Ancak “Maria Stuardaö bir kraliçeler oyunu değil, oyundaki nedimelerin rolü de çok önemli. Feminist yazarı, konusu, oyuncusu ile tam bir kadın oyunu bu. Cumartesi günleri saat 15.00’te İtalyan Kültür Merkezi’nde izleyebilirsiniz.

‘Özel köşesi’ olanlar için

Çok seveceğimi anlamıştım, haftalardır başlayacağı günü bekliyordum, ilk günün ilk seansında yerimi aldım, bayıldım. “Bana yutturamazsınızö entelektüel hezeyanları içinde olmayanlara da şiddetle tavsiye ederim “Aşk Mektubuönu. Bir kere çok özlediğimiz o bir zamanların aşk filmlerini hatırlatıyor. Kahramanları aşkı işlerinden geri kalan zamanda yaşamıyorlar, aşk için yaşıyorlar.
Genç, güzel, boşanmış kadın sahilde koşarken bir şişe bulur. Şişenin içinden “Sen benim kuzeyimdin, senin olduğun yer evimdi...ö gibi cümlelerle dolu bir aşk mektubu çıkar. Gazeteci kadın mektuptan ziyadesiyle çok etkilenir, tabii işyerindeki evde kalmış diğer gazeteci kadınlar da mektubun peşine düşer ve sahibini bir sahil kasabasında bulur...
O küçük sahil kasabası, yükselen dalgalar, yağmurun damlalarını bile hissettiren titiz kamera çalışması, yönetmen Luis Mandoki’nin tutkuya tutkun yaklaşımı, Robin Wright Penn’in çekiciliği ve tarihi filmler yapmak istese de, kovboy hikayeleri için yanıp tutuşsa da kaderi onu aşk filmlerinin unutulmaz kahramanı yapan Kevin Costner’in mağrur duruşu, sessiz sevecenliği Paul Newman’ın babalığı, her şey pek hoş.
“Özel köşesiöni sadece sevdiğine ayıranlar kaçırmasın, bu numaraları yemeyenler, Amerikan sinemasına tahammül edemeyenler ise hiç zahmet etmesin.

Edebiyatın ‘E’si...

Nice sonra piyasa kıpırdadı, yeni bir kültür ve edebiyat dergisi çıktı: E. E’nin Aslı Erdoğan’ı kapak yaptığı bu ilk sayısında Ahmed Arif’in bilinmeyen mektupları, “Yazarın Meclis’te işi ne?ö soruşturması (Can Yücel nefis bir cevap vermiş: “O ‘vitrin’ sözcüğünü oradan kaldırın önce. Tüketim toplumunun dayattığı deyimler bana bu şekilde yöneltmeyin. Bir kere, aday olarak gösteriliyorsam kadrolaşma da vardır. Biz kadrosuz bisiklete ‘kız bisikleti’ deriz. Hor görmek için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. İkincisi, o tanesi bir buçuk milyarlık kırmızı koltuklara oturmayacağız, oturmayacağım. Partimizin iktidarı amaçladığını hatırlatırım. İlerisi derseniz, Türkiye’de ileri atılmış her ok, ıskalanmaya mahkumdurö), Hilmi Yavuz, Cahit Tanyol, Özdemir İnce, Necati Güngör, Adnan Özer vd’nin yazıları ve 100. yaşı için “Borges ve Buenos Airesö söyleşisi var.