Kültür Sanat Hakan Erdoğan’la parlak projelere devam

Hakan Erdoğan’la parlak projelere devam

07.03.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kalıcı pek çok etkinliğe imza atan Erdoğan, 'farklı mekânlarda farklı müzikler’ düşüncesinden yola çıkarak düzenlediği 'Bach Günleri’, 'Kahvaltıda Caz’ ve 'Gece Vardiyası’ konserleriyle yola devam ediyor

Hakan Erdoğan’la parlak projelere devam
FİLİZ ALİ

Hakan Erdoğan’ı yıllar önce Ankara’da tanımıştım. Gitar meraklısı, Carlo Domeniconi’nin ahbabı, caz ve klasik müzik hastası bir genç adam. Kendisi de zaten özellikle klasik müzik merakını “tutku” sözcüğü ile tanımlamayı seçiyor.
Hakan kelimenin tam anlamıyla bir “projeci” aynı zamanda. Dur durak demeden kafasında birbirinden orijinal projeler yaratır hep. Sonra da günün herhangi bir saatinde telefona sarılıp aklına düşen en akıl almaz projelerinden birini mitralyöz gibi anlatıp “Nasıl beğendiniz mi?” diye sorar.

Haberin Devamı
Başkente armağan festival
Örneğin, Ankara Uluslararası Müzik Festivali projesinin ilk olarak Hakan Erdoğan’ın aklına gelen bir proje olduğunu biliyor muydunuz? Bakın olay şöyle olmuş:
1985 yılında Hakan, ABC Turizm ve Fuarcılık adında bir şirkette çalışıyormuş. Aklı fikri klasik müzikte olduğu için “Ankara’da da klasik müzik konserlerinden oluşan bir festival yapsak nasıl olur?” diye gitmiş Gürer Aykal’a danışmış. Gürer Aykal da onu Sevda ve Cenap And Müzik Vakfı’nın Başkanı Cevza And’la tanıştırmış.
Cevza Hanım’ın bu projeye aklı yatmış ve Turizm 85 Ankara Sanat Festivali adıyla ilk kez ortaya çıkan bu festivalin sponsoru olmuş. O günün bütçesi ile 11 konserlik bir festival için 12 milyon lira harcanmış. Hakan’ın başlattığı bu proje o gün bugün “Uluslararası Ankara Müzik Festivali” olarak  And Vakfı tarafından devam ettiriliyor.

Hipodrom ve Yedikule
Hakan Erdoğan’ın ilk büyük bağımsız projesi ise 1992’de “klasik müziği kitleselleştirme” amacıyla düzenlediği Hipodrom konseriydi. Ankara Belediye Başkanı Murat Karayalçın destek verdi projeye. Ve Hakan Erdoğan, Ankara Hipodromu’nda 30 bin kişiye Gürer Aykal’ın yönettiği Beethoven’in “Dokuzuncu Senfonisi”ni dinletti.
Müziği kitleye yayma düşüncesini tek başına başarıya ulaştıran biri olarak Hakan Erdoğan’ın Ankara’ya sığmayacağı başından beliydi. Nitekim, 1994’te faaliyet sınırlarını genişleterek İstanbul’da da etkinlikler düzenlemeye başladı.
Onun Yedikule Zindanları konserleri de birer ilktir klasik müzik dünyasında. İdil Biret konserinden sonra düzenlediği Fazıl Say-Mercan Dede konserini 7 bin kişi izlemişti. 5 bin kişi içeri girdikten sonra 2 bin kişi kapıda kalınca kapılar zorlanmış ve kırılmıştı. Herhalde bu, Türkiye’de bir klasik müzik konserinde ilk “kırılan kapı” vak’asıydı.

Bir safsatayı sarstı
Çoğu okumuş-yazmış insanımızın bıyık altından gülerek “zulüm” diye adlandırdığı “klasik müzik” olgusunun ve bu müziğin ancak elit bir zümre tarafından zevk alarak dinlenebileceği safsatasının hiçbir temele dayanmadığını bence Hakan Erdoğan kanıtlamıştır bu konserlerle.
“Bach Günleri”, Sabancı Müzesi’nde düzenlediği “Kahvaltıda Caz” serisi ve İstanbul Modern’deki “Gece Vardiyası” konserleri ile “farklı mekânlarda farklı müzikler” düşüncesiyle proje üretmeye devam ediyor Hakan Erdoğan.