07.03.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:
Hakan Erdoğan’ı yıllar önce Ankara’da tanımıştım. Gitar meraklısı, Carlo Domeniconi’nin ahbabı, caz ve klasik müzik hastası bir genç adam. Kendisi de zaten özellikle klasik müzik merakını “tutku” sözcüğü ile tanımlamayı seçiyor.
Hakan kelimenin tam anlamıyla bir “projeci” aynı zamanda. Dur durak demeden kafasında birbirinden orijinal projeler yaratır hep. Sonra da günün herhangi bir saatinde telefona sarılıp aklına düşen en akıl almaz projelerinden birini mitralyöz gibi anlatıp “Nasıl beğendiniz mi?” diye sorar.
Hipodrom ve Yedikule
Hakan Erdoğan’ın ilk büyük bağımsız projesi ise 1992’de “klasik müziği kitleselleştirme” amacıyla düzenlediği Hipodrom konseriydi. Ankara Belediye Başkanı Murat Karayalçın destek verdi projeye. Ve Hakan Erdoğan, Ankara Hipodromu’nda 30 bin kişiye Gürer Aykal’ın yönettiği Beethoven’in “Dokuzuncu Senfonisi”ni dinletti.
Müziği kitleye yayma düşüncesini tek başına başarıya ulaştıran biri olarak Hakan Erdoğan’ın Ankara’ya sığmayacağı başından beliydi. Nitekim, 1994’te faaliyet sınırlarını genişleterek İstanbul’da da etkinlikler düzenlemeye başladı.
Onun Yedikule Zindanları konserleri de birer ilktir klasik müzik dünyasında. İdil Biret konserinden sonra düzenlediği Fazıl Say-Mercan Dede konserini 7 bin kişi izlemişti. 5 bin kişi içeri girdikten sonra 2 bin kişi kapıda kalınca kapılar zorlanmış ve kırılmıştı. Herhalde bu, Türkiye’de bir klasik müzik konserinde ilk “kırılan kapı” vak’asıydı.