Haberin Devamı

iDİL YAZARNe güzel bir cümle değil mi? Az, öz ve içinde anlamlı bir hayat yaşamak için ihtiyacımız olan bütün bilgiye sahip...
Peki nedir hayata sarılmak?
Elbette ilk önce kendi hayatımıza sahip çıkmak. Kendi değer yargılarımızı oluşturup, bunlar doğrultusunda bir hayat kurmak. Bize sunulan bu yaşamı, en mutlu, huzurlu ve keyifli
şekilde yaşayabileceğimiz ortamı sağlamak. Bu ortamı çocuklarımızla, ailemizle ve sevdiklerimizle paylaşmak.
Bazılarımız doğuştan şanslı. İhtiyaçlarımızın karşılandığı, sevgi dolu bir hayata doğuyoruz. Bazılarımıza şans sonradan gülüyor, hayata kötü başlamış olsak bile, sonrasını toparlayabiliyoruz.
Ama bir kısmımız da var ki, hayat bir türlü güzel yüzünü göstermiyor.
Peki hepimiz hak etmiyor muyuz hayata sarılmayı?
“Dalı kırmayın” dedi bana Beyoğlu’nda günde yüzlerce evsize yemek servisi yapan Hayata Sarıl Lokantası’nın sahibi Ayşe Tükrükçü... “Evsizlerin karşısına nadiren
tutunabilecekleri bir dal çıkar,
o dalı da siz kırmayın.”
Tecavüz, hayat kadınlığı, evsizlik ve dışlanma... Acı dolu bir hikaye Ayşe Abla’nınkisi.

ETRAFINA ENERJİ SAÇIYOR
Güler yüzlü, deli dolu, ilk görüşte size bütün kalbini açacak kadar tertemiz, kendi acıları yetmezmiş gibi bütün dünyayı göğüsleyecek kadar güçlü bir kadın. Başına her şey gelmiş ama hiçbir şey olmaz ona, o kadar sağlam. Enerji saçıyor etrafına, o konuşurken herkes dinliyor, belli ki dokunduğu her şeye hayat veriyor...
Bir de o kadar çalışkan ki! “Hantal yaşamasın kimse” diyor ve “Bileğinin hakkıyla kazansın, rızkını.”
Ben oradayken restorana kadar hamallık yapan bir evsize, yardım ettiği kişiden hem 10 TL hem de taşıdığı çantalardan bir tanesini istedi diye kızdı mesela. Belli ki açgözlülüğe tahammülü yok. Fazlasını değil, ederini istiyor herkes için. “Çalışmayan insana para vermeyin” diyor. “Yemek verin ve yediğine de emin olun” diye ekliyor.
“Bu kadar acı yaşayıp, nasıl bu kadar iyi kalabildin?” diye sordum ona, hikayesini dinledikten sonra. Zira kötülük görmeyen bir insanın iyi kalması kolay. Ama her fırsatta size tokat atan bir hayata nasıl sarılabilirsin ki?
“Bir şeye tutunman lazım” dedi bana, kalbimin acıdığını hissettim.
“Evsize iş verir miydin?” diye sordu, tüm samimiyetimle “Vermezdim çünkü güvenemezdim” dedim. “Haklısın, işte bu yüzden onların çalışacağı yerler kurmalıyız” dedi.

BİR SENEDE 35 BİN TABAK
Tükrükçü, Hayata Sarıl Lokantası’nda yemek dağıtıyor, çalışanların 4/6’sı evsiz. Onlara psikolojik destek, aşçılık ve endüstriyel hijyen eğitimi sağlıyor. Yakında yine evsizler için çamaşırhane ve duş tesisi de açacak. Ve burada da evsizlere iş vererek, istihdam sağlayacak.
Lokantada yemekler hakikaten efsane! Balkabağı çorbası, benim diyen restoranlarınkine 10 basar. Hele bir de Antep dolması var ki, üzerine şiir yazılır, o kadar lezzetli. Gündüz normal müşteri gibi gidip yemek yiyorsunuz, akşam da Ayşe Abla ve ekibi gündüz kazandıklarıyla evsizleri doyuruyor. Bu sistemle sadece bir senede neredeyse evsizlere 35 bin tabak servis etmişler.
Onlara hem yemek veriyor hem de sofrada hep birlikte yemek yeme fırsatı veriyor. Sadece karınlarını değil, ruhlarını da doyuruyor.
Restoranda kitabını da hediye etti bana. İmzalamadı, “Kitabı bitirdiğinde gece servisine gel, birlikte yemek dağıtalım, o zaman
imzalarım” dedi. Alper Uruş’un yazdığı kitabı bir çırpıda okudum. Bir kere daha hayran oldum Ayşe Abla’ya. Siz de Beyoğlu Hayata Sarıl Lokantası’na gidin, ister yemek yiyin, ister catering servisi alın, ister mekan kiralayıp etkinlik yapın, isterseniz de sadece bağış bırakıp evsizlere bir tabak yemek ısmarlayın. Ama mutlaka gidin, hem Ayşe Abla’yla tanışın hem de hayata sarılın!