Kültür Sanat İstisnalar kaideyibozmaz!..

İstisnalar kaideyibozmaz!..

06.11.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

İstisnalar kaideyibozmaz!..

İstisnalar kaideyibozmaz..


       Biz nerede festival yaparsak yapalım, aynı karmaşa içinde yaparız. Biz nerede yaşarsak yaşayalım sanata aynı uzaklıktan bakarız.
       İstisnalar kaideyi bozmaz!
       1. Köln Akdeniz Film Festivali gözardı edilemeyecek bir çabayla oluşturulmuş zengin programı, amacına uygun, anlamını pekiştiren yan etkinlikleriyle dikkate değer bir girişim. Bu girişimin az sayıda eleman ve büyük miktarda kurumsal destekle örgütlenmesi ciddi bir karmaşaya neden olmakta. Bu bağlamda, izleyici sayısının pek de fazla olmaması organizatörlerin üzerinden bir yükü kaldırırken, bir yandan da yapıcı eleştirilere yol açabilecek baskının eksikliğini hissettiriyor. Ancak, bu sayfa sadece muhteşem yedinci sanata ait olduğundan genel izlenimleri bir yana bırakıyorum. 28 Ekim'de başlayan Festival, 7 Kasım gecesi Akdeniz ve Türk filmleri yarışmalarında ödüllerin sahiplerini bulmasıyla sona erecek.
       Siz bu yazıyı okuduğunuz sırada jüri üyeleri hararetli tartışmalara hazırlanıyor olacaklar. Her iki yarışmada da seçim yapmayı zorlaştıracak güçlü filmler yer alıyor.

Cannes gibi

       1988 Cannes Film Festivali'nin Altın Palmiyeli filmi, Angelopoulos ustanın "Sonsuzluk ve Bir Gün"ü; uçarı İspanyol yönetmen Almadovar'ın yine Cannes'dan ödüllü "Annem Üzerine Her Şey"i Köln'de de yarışıyor. Yirmi beş kişilik Akdeniz Filmleri Yarışması jürisi diğer on beş filmden birine de şans tanıyabilir mi acaba? Ödülleri bir yana, her iki film de yaratıcılarının tüm olumlu niteliklerini yansıtan birer biçem gösterisi! Angelopoulos, topraklarını sınırlarla ayıran insanların duygularını sınırlayamayacaklarını; zamanın yaşamımızı belirlediği halde soyut bir kavram olduğunu, yine bir felsefe - şiir harmanıyla anlatıyor. Yaşanan anların bir daha ele geçirilemeyeceğini anlayan, yaşlı ve yalnız bir adamla, hayatın acımasız yüzüyle çok erken karşılaşmış Arnavut göçmen çocuğun ilişkisini geçmişle geleceğin kesişmesi olarak sunuyor bize. Ölmek üzere olan yaşlı adamın anılarından bir esintiyle izleyiciye yaşamsal bir sorunun yanıtını veriyor: Yarın ne kadar sürer?
       Pedro Almadovar ise gitgide incelmiş bir mizahla eşcinsellik olgusunu ele alıyor. Ama film, bir melodram - fars harmanı. İncelik Almadovar'ın bakışında. transvestizm, biseksüellik, çocuk sahibi olma, AIDS, annelik içgüdüsü, muhafazakar aile yapısı gibi kavramları melodramın içinden bir fars geçirerek ele alıyor. Oğlunu on sekizinci doğum gününde bir trafik kazasında yitiren anne, bir transvestitten hamile kalan ve AIDS kapan genç kızı bağrına basar. Oğlunun hayran olduğu, "Arzu Tramvayı"nda Blanche'ı canlandıran kadın oyuncu, onun kız arkadaşı, bir travesti ve genç kız kendi renkli dünyalarında yaşar. Almadovar'ın iki türü birleştirmedeki ustalığı, liberal ve çok kültürlü bir toplumda çok cinsiyetliliğin de kendine yer bulduğunu bir kez daha gösteriyor.

Bir Yunanlı, bir İspanyol daha

       Akdeniz filmleri arasında dikkat çeken iki iyi film daha var: Pantelis Voulgaris'in "Uzun Bir Yol"u ve Xavier Villaverde'nin "Finisterre: Dünyanın Bittiği Yer"i. Bir Yunanlı ve bir İspanyol daha!
       Voulgaris'in üç bölümden oluşan filmi, TÜRSAK'ın Sinema Tarih Buluşması'nda gösterilmişti. Yolculuk ve arayış temaları çerçevesinde iki hüzünlü öykünün ardından Ortadoğu renklerine özgü "ayrılık acısı çekme"yi hicvediyor. Fahişelerle aldattığı karısı bir gün çekip gidince kendini bir pavyona atan işadamı ortalığı birbirine katar. Pavyon sahibinin "on masaya bedel" dediği Kasapoğlu, içtikçe içer, arabesk şarkılarla hüzünlenir ve tabak kırmakla hız kesmeyince pavyonun tümünü aşağı alır! Voulgaris'in "Taş Yıllar" adlı politik filmi ülkemizde çok beğenilir.
       İspanyol yönetmen Xavier Villaverde, ülkemizde tanınmıyor, ama diğer filmlere de "Finisterre: Dünyanın Bittiği Yer" düzeyindeyse tanımakta yarar var. Villaverde, "Siyam Balığı"nı andıran filminde hayran olduğu Coppola'ya da şapka çıkarmış. Bir hippie ile serseri ruhlu bir adamın iki oğlunun yıllar sonra bir araya gelmesini anlatan film oldukça etkileyici. Annesi gibi pasifist olup askere gitmeyi reddeden küçük oğlan, tıpkı babası gibi onları terk eden ağabeyiyle hapishane çıkışında karşılaşır. Uyuşturucu kaçakçılığına bulaşan ağabey yıllar önce verdiği sözü yerine getirip kardeşini Lizbon'a, babasıyla tanıştırmaya götürür. Aynı kadına aşık olmaları, zaten yaşam tarzları çelişen kardeşleri iyice birbirlerinden uzaklaştırır.
       Akdeniz filmleri arasında hiç İtalyan ve Fransız yapımının bulunmaması bir kayıptı, kuşkusuz. Ama Akdeniz'e uzanan üç yarımada İber, Yunanistan ve Anadolu kaliteyi yükseltti.