Doğru duruş

Yeni köşemin Milliyet gölgeli karasularından herkese merhaba...  Aslında yazacak ve konuşacak ne çok içeriğimiz olduğunu derslerimi takip edenler iyi bilir.  Bu içerikler her ne konuda olur ise olsun sonuç hep benim gözümde “duruş” ile ilgilidir.  Ayakta duruş, hayata karşı duruş, iş hayatında duruş, ölüme karşı duruş...

Sayarız daha istersek...  Her ortamda, her durumda ve her zaman diliminde bizim objektif bakış ile duruşumuzdur algıyı oluşturan veya değiştiren.  Bu duruş hem fiziksel bir gerçeklik olarak postürümüz, hem de spiritüel olarak “an” a karşı takındığımız tavır ve içinde bulunduğumuz tepkisel yaklaşımlardır.  Bu ikisi birbirinden ayrı gibi dursa da tamamen örtüşür aslında. O nedenle bedensel duruşun aslında ruhsal durumumuz ile yakından ilgisi vardır.  Ruhsal durumumuzun bedensel hastalıklarımız üzerine etkisi de bilinen bir gerçek olduğuna göre hepsi birbiriyle ilintili olarak “bizim duruşumuz” demektir.  Burada bedensel ve psikolojik olarak halimizin yansıması olduğu için, duruşumuzu düzelterek ters yansıma ile acaba psikolojimizi ve bedensel diğer rahatsızlıklarımızı da alt edebilir miyiz?  Kesinlikle savunduğum tez budur.  O nedenle köşemin adı “Jale’yle Doğru Duruş” olarak şekillendi.  Bu köşede sizlerle duruşumuzu doğru hale getirecek her şeyi ve bunun dönem dönem örneklerle yaşamımızda nerelere etki ettiğini, nelere dokunabildiğini okuyacağız.  Zaman zaman sağlık için genel olarak neleri ihmal ettiğimizi, neleri unutup gittiğimizi görüp hatırlayacağız.  Duruşun hallerine bakacağız kısacası...  Doğru duruş dediğimde hep “doğru” kavramına takılırım. Nedir “doğru” diye...  “Doğru” çok göreceli bir kavram... kime, neye göre doğru diye sorar insan haliyle..  Ama duruş anlamında “doğru” göreceli değil...  O nedenle çok net ve anlamlı benim için.  Duruşun tek doğrusu vardır postur olarak ve o doğru ise omurgayla belirlenen eksen boyunca eksene yakın iç kasların güçlenmesi ile formunu bulur.  Bu güçlenmede zayıf kalan veya ihmal edilen veya çeşitli nedenlerle zarar gören bölgelerin bedenimizin duruşunda yarattığı değişimin hayatımıza nasıl yansıdığı konusunda düşüncelerimi buradan sizlerle paylaşmak beni heyecanlandırıyor açıkçası.  Psikolojik rahatsızlıkların beden üzerinde ve organlarda yarattığı hassasiyet üzerine gelişen pek çok araştırma var.  Çok mu mükemmeliyetçisiniz? Buyrun o halde migren.  Çok mu hassassınız olaylar karşısında, içinize sindiremiyor musunuz bir şeyleri? Mide problemlerinden alır mısınız o halde?  Beliniz ağrıyorsa hayatın yükünü taşıyamıyorsunuzdur.  Ve daha nice örnekler...  O halde bu ağrıların duruşumuzda omurgamıza yansıttığı baskılar duruşumuzu etkiliyor ise, duruşumuzu düzelttiğimiz zaman ters yöne etkileşim olamaz mı?  Her şey bir enerji ise elbette olur. Enerjilerin akışıdır hayat. Akışı durdurduğunuz her an, pek çok soruna gebesinizdir. Akışın durduğu veya aksadığı nokta, omurgamız ve hatta omurgamızdan geçen orta eksenimiz boyunca hangi organ ve duygulara denk gelmekte ise o konularda yaşayacağımız sağlık sorunları dışında, daha geniş bir kapsam ile hayatımızın akışında sosyal olgularımızı bile etkileyecektir.  Bu kadar mı kesin derseniz evet bence bu kadar kesin.  Akışın sürekliliği nefes ve doğru duruşla oldukça yakından ilgilidir. O halde bu köşenin ana konuları nefesimiz ve duruşumuzun doğruluğu için yapmamız gerekenlerden oluşacak ve ben de bunları sizlerle en akılda kalıcı ve en akıcı şekilde paylaşmaya gayret edeceğim.  Sorularınız bu köşenin dinamiğini... duruşunu...J emin olun fazlasıyla renklendirecektir. Zevkle okuyacağınız bilgileri sizlere aktarırken sizlerin sorularından yararlanmak bana da ayrı pek çok bilgi birikimi edinmemde yeni bir yol olacak.  İlk yazımızda görüşmek üzere,   Duruşunuz sağlam, görüşünüz net, algılarınız yüksek, neşeniz daim, sevgileriniz karşılıklı ve sonsuz olsun.  Jale Özen