Editörün Seçtikleri Kaybolan program

Kaybolan program

30.10.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kaybolan program

Kaybolan program

Atatürk'ün "Program" diye isimlendirdiği, Meclis'in 18 Eylül 1920 tarihli oturumunda okununan "Halkçılık Projesi", ilk Anayasa'ya temel oldu. Ancak, Mustafa Kemal'in bastırıp dağıttığı bu broşür bugüne kadar bulunamadı

ATATÜRK'ün, "hükümetlerin halkın eline geçmesi" ilkesiyle hazırladığı Halkçılık Programı, Meclis'in 18 Eylül 1920 tarihli oturumunda okundu. Mustafa Kemal, Nutuk'ta (1927), 24 Nisan 1920'de TBMM'de okunup kabul edilen önergesiyle bu programı birleştirerek, "Halkçılık Programı adı altında bastırıp yayınladım" der. (S. 424)
Yine Atatürk, 16 - 17 Ocak 1923 gecesi İzmit'te yaptığı söyleşide, Meclis'in ilk açılışı sırasında yaptığı konuşmayı hatırlatarak şunları söyler:
"... biraz sonra bazı usuller, kanunlar, kurallar söz konusu edenler oldu. Hatta bazılarının program hazırlamakta olduklarını bile işittim. Bunun üzerine arzettiğim proje esaslarına göre bir program tespit ettim. Halk Programı adı altındaki bu projeyi bir gecede bastırdık, ertesi günü toplanan kişilere dağıttık." (Milliyet, 13 Aralık 1929, yıl 4, sayı 1377)
Atatürk'ün bastırıp dağıttığı bu broşür bugüne kadar bulunamadı. Ancak, Atatürk Büyük Nutku'nda, bu broşürün içeriğini anlatmaktadır. Mustafa Kemal'in "Program" diye isimlendirdiği, Meclis'in 18 Eylül 1920 tarihli oturumunda okunan Halkçılık Programı, ilk Anayasa'ya (1921 Anayasası) temel olmuştur.
Halkçılık Programı Türkiye Devrimi'nin ve bu devrimi yürüten Halk Hükümeti'nin programı niteliğindedir. Mustafa Kemal, "halkın refahı" hedefiyle, ekonomide, milli eğitimde, adalet, maliye ve toprak sorununda yapılacak "reformlarla", Cumhuriyet devrimlerini haber vermektedir. "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" ve illerde, ilçelerde yerel özerklik ilkesi uygulanır.
Halk Hükümeti'nin programı, bu özellikleriyle bir demokratik devrim programıdır. 1923'te Cumhuriyet'in ilanından sonra çıkartılan Devrim Kanunları'nı da dikkate aldığımızda, Türkiye'nin Demokratik Devrimi'nin hedefleri netleşmektedir: Bağımsızlık, ulusal egemenlik - halk hükümeti ve ortaçağ ilişkilerinin tasfiyesi!

Atatürk, Nutuk'ta bu program ile ilk Anayasa'nın bağlantısını şöyle kurar: "Siyasi, sosyal, idari, askeri bakış açılarını özetleyen ve idari teşkilat hakkında alınan kararları içeren bu program, Meclis'in 18 Eylül 1920 günkü toplantısında okunmuş, bu tarihten dört ay geçtikten sonra kararlaştırılan ilk Teşkilatı Esasiye Kanunu (Anayasa) bu programdan çıkmıştır." (S. 406)
Programın incelenmesi her şubeden seçilen üçer kişiden kurulu bir özel ve geçici komisyona havale edilmiş, başkanlığını İzmir Milletvekili Yunus Nadi (Abalıoğlu), raportörlüğünü Burdur Milletvekili İsmail Suphi (Soysallıoğlu)'nun yaptığı komisyon raporunun görüşülmesine 18 Kasım 1920 tarihli oturumunda başlanmıştır. Tasarı 20 Ocak'ta kabul olunarak, 20 Ocak 1921 tarih ve 85 sayılı ilk Anayasa ortaya çıkmıştır.
Komisyon raporunda kanun tasarısının "Maksat ve Meslek" ve "Mevaddı Esasiye" bölümleri, Anayasa maddelerinden çok bir program niteliğinde görülmüş ve bu bölümler Anayasa metninden ayrılarak, TBMM Beyannamesi olarak kabul ve ilan edilmiştir.
"Halk Hükümeti" kavramı, 1 Kasım 1922'de hilafetle saltanatın birbirinden ayrılarak saltanatın kaldırılığı Meclis toplantılarında da benimsendi. Bu tarihte kabul edilen TBMM kararına göre, "Millet, şahsi hükümranlık ve saray halkı ve etrafının sefahatı esası üzerine kurulu bir saltanat yerine, asıl halk kütlesinin ve köylünün hukukunu korumaya ve mutluluğuna kefil olan bir Halk Hükümeti yönetimini kurmuş ve gerçekleştirmiştir."

Meclis, Cumhuriyet'in ilanı öncesinde 1 Nisan 1923 günü seçimin yenilenmesine karar verdi. Mustafa Kemal'in kafasında devrimlerin motoru olacak daha net ve güçlü bir meclis fikri vardı. Mustafa Kemal yeni Meclis'e devrimleri benimsemiş bir siyasi oluşumla yön vermeyi düşünüyordu. 8 Nisan 1923'te bir bildiri ile ona ekli "Dokuz İlke" anılan bir program yayınladı. Seçimden sonra Ankara'ya gelen milletvekilleri 7 Ağustos 1923'te toplanarak, Cumhuriyet Halk Partisi Tüzüğü'nü görüşmeye başladılar.
CHP Tüzüğü'nün ikinci maddesinde Halkçılık ilkesi şöyle ifade ediliyordu: "Halk Partisi nazarında halk kavramı, herhangi bir sınıfa özgü değildir. Hiçbir ayrıcalık iddiasında bulunmayan ve genellikle kanun önünde mutlak bir eşitliği kabul eden bütün fertler halktandır. Halkçılar, hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatin, hiçbir ferdin ayrıcalıklarını kabul etmeyen ve kanun koymaktaki mutlak özgürlük ve bağımsızlığı tanıyan fertlerdir."
Partinin ikinci büyük kongresinde (15 - 20 Ekim 1927) bu tüzük kısmen değiştirildi. Bu değişikliklerde CHP'nin cumhuriyetçi, halkçı ve milliyetçi olduğu belirtiliyordu. İkinci maddede de, partinin devlet ve millet işlerinde din ile dünyayı tamamen birbirinden ayırmayı amaç edindiği açıklanıyordu. Ayrıca kongre kapanırken yayınlanan Genel Başkanlık bildirisinde, "Cumhuriyet Halk Fırkası, cumhuriyetçi, laik, halkçı ve milliyetçidir..." deniyordu.
CHP'nin tüzüğünden ayrı ilk programının belirlendiği 1931 kurultayında da, "1927 senesinde büyük kongrede belirlenen fikirlerin ve tüzüğün... yalnız birkaç seneyi değil, geleceği de kapsayan düşüncelerimizin ana hatları" olduğu vurgulandı.
Üçüncü kurultayda kabul edilen programın Halkçılık bölümü ise şöyleydi: "Kanunlar önünde mutlak bir eşitlik kabul eden ve hiçbir ferde, hiçbir aileye, hiçbir sınıfa, hiçbir cemaate ayrıcalık tanımayan fertleri halktan ve halkçı olarak kabul ederiz."
CHP dördüncü büyük kurultayı (9 - 16 Mayıs 1935), 1931 kurultayında kararlaştırılan halkçılık ilkesini benzer bir şekilde kabul etti. Öte yandan bu kurultayda kabul edilen programda, "Partiye esas olan bütün bu prensipler Kemalizm yoludur" deniyordu.

Yarın: Herşeyde devrim


Yazarlar