Kültür Sanat Kendi şakasına katılan adam

Kendi şakasına katılan adam

21.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hakan Şükür, hep hata yapsın ve hep affedilsin istiyor. Kendisini affedecek baba figürleri arıyor. Ama yine de onu anlamak için Freud'a değil Türkiye'ye bakmak gerekir

Kendi şakasına  katılan adam



Kendi şakasına  katılan adam



Efsane değil ayniyle vaki. Yıllar önce, Milli Takım, Macaristan maçına çıkıyor. Tünelde Hakan Şükür, Fatih Terim'le yan yana. Şükür, Terim'e soruyor: "Köfte ile möftenin farkı nedir?" Terim cevap veriyor: "Saçmalama, sus, kafam maçta." Şükür yine de sürdürüyor: "Köfte kıymadan, möfte mıymadan yapılır."
Bu 'mıyma', şimdi bana bir sürü başka şeyi, birtakım deyimleri çağrıştırıyor Hakan Şükür'le birlikte anılınca: Mızırdanmak, mızımak, mızıkçılık, mızmızlanmak vs.
Geçen hafta Letonya ile oynanacak birinci kader maçı öncesinde Hakan Şükür'ün yine mızırdandığı konuşuldu futbol kulislerinde. Şükür, Şenol Güneş'le maçın hemen öncesinde, maçı kazanmaları durumunda alacakları prim miktarı üzerine tartışmış ve bu yüzden kadro dışı kalmıştı.
Yıllar önce de, Fatih Terim'le, bir araba kavgası yapmıştı Şükür. Az kaldı, Galatasaray'ın hâlâ tadı damaklarda UEFA şampiyonluğu sonrası, daha dönüş yolunda, resmen hocasının altından cipini çekip alacaktı. Terim, cipin tutarı kadar parayı, 120 bin doları veriyor, o ise çocuklar babalarının koca ayakkabılarını giyip dolaşmaya meraklıdır ya, aynen öyle adamın cipini almakta diretiyor, tutturuyordu.
Baba Selmet Şükür ile bir kez konuşan biri, oğul Şükür'ün oynadığı bütün takımlardaki baba figürleriyle neden bir sevgi-nefret ilişkisi içine girdiğine psikolojist açıklamalar getirecektir hemen.
Seren Serengil'in annesi Nevin hanımın futbol dünyasındaki karşılığı olan Selmet Şükür'e göre oğlu Hakan sütten çıkmış ak kaşıkken, bütün teknik direktörler ise Şükürler'in sofrasındaki pilava çalınmış kaşıktır.
Türk futbolunun futbolcu fabrikası Adapazarı'nda fahri vali muamelesi gören Selmet Şükür, haliyle oğlunun attığı her adımın da üstbelirleyicisidir. Nevin hanım gibi, Selmet abi de biyolojik menajerdir.

Demokrasinin ilgisizlik cenneti
Eğer Hakan oğulun mızmızlanmaları Freudiyen bir analize tabi tutulacaksa, ilgilenenler diğer oğul Gökhan'ın Türk popüler dünyasının en 'erkek' kadını Seda Sayan ile yıllardır süren beraberliğine de bakmalıdır, derim.
Ama ben yine de 'ebedi mağdur' Hakan Şükür'ü, Türkiye'ye benzetirim daha çok. Türkiye'ye bakıp, öyle anlarım onu. Ülkenin günahı yok tabii, günah devletin, ideolojinin boynuna.
Türk-İslam sentezinin bu kendiyle kavgalı çocuğu Kore'de, cuma namazını camide kılmak için teknik direktörüyle şehirler arası yolculuk izni tartışması yapar, ama Türkiye'de de kucağında 14 aylık bebeğiyle kendini Laila'ya dar atar.
Düğününün şeref konuğu mafya babasının, ona Rolex saat, aynı onun gibi muhafazakâr, mutaasıp, daha doğrusu taasup erbabı olduğu için el süremediği karısına da yine onun eliyle pırlantalı bilezik hediye ettiği bu mezhebi geniş ve mümbit ülkeden; biraz daha fazla para umuduyla hem ağlayıp hem gittiği başka ülkelerin demokrasisi dar gelir, zor gelir 'gurbete çıkmış yiğitimize'. Demokrasinin ilgisizlik cenneti, cehennem gelir ona.

Jeopolitik önemler kaybolurken
Avrupa'daki serbest dolaşımının bir uğrağı olan Inter'den kovulurken, "Burada futbol kamuoyu hep başarılı olmamızı bekliyor. En ufak bir hatamız bile affedilmiyor" demişti. Oysa onun affedilmeye, onu affedecek her türden babaya ihtiyacı o kadar çoktu ki oralarda.
Ve bir baba bulur umuduyla o kadar çok hata yapıyordu ki.
Hakan Şükür, aynı Türkiye gibi kendinin, kendi potansiyelinin ayak bağı.
Lavıyla kendini tıkayan volkan. Kendi şakasına gülerken katılan adam.
Hakan Şükür gibi sürekli kendisine gol pası verilmemesinden yakınan, mızmızlanan forvetlerin dönemi kapandı dünya futbol sahalarında. Artık her mevkide çalışma isteniyor. Hakan Şükür de jeopolitik önemini kaybetti yani aynı Türkiye gibi.
Takım çalışması için tavize, değişmeye zorlandıkça kendilerini daha mağdur hissediyor her ikisi de şimdilerde.
Utanmasam ya da niye utanayım ki, Hakan Şükür'ün maç öncelerinde yaptığı prim pazarlıklarını, hükümetin asker tezkeresinden önce ABD ile yaptığı kredi pazarlıklarına da benzeteceğim.
Futbolcunun bu pazarlıklardan sonra kadro dışı kalmasını da...



POPULER KÜLTÜR