Editörün Seçtikleri Kıyılardan geri çekilmeliyiz

Kıyılardan geri çekilmeliyiz

20.11.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kıyılardan geri çekilmeliyiz

Kıyılardan geri çekilmeliyiz


Havadan Sudan


       Küresel ısınmanın bir sonucu olarak, ısınarak genişleyen ve buzullardaki erime nedeniyle de yükselen deniz suyu seviyeleri, 1997’de Van Gölü civarında olduğu gibi, tüm kıyılarımızı olumsuz bir şekilde etkileyebilecektir. Önümüzdeki yüzyılın sonuna kadar küresel ısınma ile birlikte deniz seviyelerindeki yükselmenin, 40 ila 65 santimetreye ulaşması beklenmektedir.
       Dünya ve Türkiye nüfusunun büyük bir çoğunluğu deniz kıyılarında veya denize yakın yerlerde yaşamaktadır. Deniz suyu seviyesi yükseldiğinde kıyı, nehirlerin ağzındaki ve koylardaki ekolojik sistemleri tehdit edecek ve denizlere yakın alçak araziler de sular altında kalacaktır. Bu tehlike özellikle Avrupa’da Almanya, Hollanda ve Ukrayna kıyıları ile birlikte Türkiye’deki Seyhan, Ceyhan, Göksü, Patara, Eşençayı, Fethiye, Büyük Menderes, Küçük Menderes, Bakırçay ve Gediz gibi deltaları da tehdit edecektir.
       Okyanus, deniz ve kıyı sularının ısınması bir çok doğa sistemini de etkileyecektir. Su sıcaklığı arttıkça bir çok canlı türü ya artan sıcaklıklara uyum gösterecek ya da daha soğuk sulara göç etmek zorunda kalacaktır. Fakat duyarlı organizmalar hızlı ısınmanın olduğu yerlerde kitleler halinde ölecektir. Değişen sıcaklıklar deniz hayatını ve dolayısıyla balıkçılığı da olumsuz yönde etkileyecektir.
       Deniz suyu seviyesinin yılda birkaç mm yükselmesi, büyük bir tehlikeymiş gibi görünmüyorsa da, dikkate alınması gereken bir değerdir. Bruun kuralına göre deniz suyu seviyesindeki yükselme sahilde erozyona neden olmaktadır. Deniz suyu seviyesi yükseldiğinde yakın kıyının dip profili de değişir. Bu değişim yükselen su seviyesinin neden olduğu kıyı erozyonundan oluşan süprüntü maddelerinin dipte birikmesi ile oluşur. Diğer bir deyişle deniz seviyesi ne kadar yükselirse kıyılarda taban da o kadar yükselir. Aynı şekilde deniz seviyesi ne kadar yükselirse onun 100 katı kadar bir uzunluktaki sahil kesimi erozyona uğrar. Örneğin ABD’nin Atlantik Okyanusu kıyılarında deniz suyu seviye yükselmesi yılda 4 milimetredir. Böylece 10 yılda deniz su seviyesi 4 cm yükselirken kaybedilen sahil 4 metredir. Akdeniz kıyılarında yapılan yüzlerce arkeolojik çalışma sonucunda Akdeniz su seviyesinin son 2000 yıldır 40 cm yükseldiği belirlenmiştir.
       Bir çok nedenden dolayı deniz suyu seviyesindeki küresel yükselme, tam olarak ölçülememektedir. Bununla birlikte dünyanın değişik yerlerinde ölçülen yükselme miktarı da birbirinden farklıdır. Deniz suyu seviyesinin küresel yükselmesi üzerine yapılan hesapların sonuçları 1 ila 3 mm arasında değişmektedir. Fakat 1.15 mm, üzerinde en çok mutabık kalınan değerdir. Deniz seviyesi ile iklim değişimi ekstremleri arasında belirgin bir ilişki vardır. Buna örnek olarak en son buzul döneminden 18.000 yıl önce her yerde deniz suyu seviyesinin bugünkünden 100 m daha düşük olduğu gösterilebilir.
       Hangi senaryoya bakılırsa bakılsın iklim değişikliğinden dolayı, diğer Akdeniz ülkeleri gibi, Türkiye’nin karşılaşacağı en büyük problem, deniz seviyesindeki yükselmeler olacaktır. Bu şekilde turistik plajlar ve yat limanlarımız yükselen deniz suyu ile kullanılamaz hale gelebilecektir. Tuzlu deniz suyu, nehirler ve yeraltı suları gibi, tatlı su kaynaklarımızı da yok edebilir. Ayrıca kıyı şeridinde ve deltalardaki tarım alanlarımız da kullanılamaz hale gelebilecektir. Kıyılarımızda konut ve balık üretim kaybımız da olabilecektir...
       Şimdi gelişmiş ülkelerde tartışılan soru şudur: Kıyı şeridindeki yerleşim alanlarımız yükselen deniz suyu ile kaplanırsa mı daha fazla ekonomik kaybımız olur, yoksa kıyılarımızda su baskınlarını önlemek için devasa setler inşa etmek zorunda kalırsak mı? İngiltere’de son yıllarda yapılan bir çalışma, kıyılardan geri çekilmenin daha ekonomik ve doğru olacağı yöndedir. Artık biz de bir karar versek iyi olacak: İleri mi, geri mi?



Yazarlar