Kültür Sanat Kültürlerin harman yeri

Kültürlerin harman yeri

01.04.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kültürlerin harman yeri

Kültürlerin harman yeri


Balkan kültürü, tarihin en eski uygarlıklarına evsahipliği yapmış bir coğrafya da yeşerdi. Yüzlerce yıllık Osmanlı egemenliği sırasında Ortadoğu'dan Avrupa'ya uzanan bir köprü oluşturdu.

Yunanistan, Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya ve eski Yugoslavya halklarının, ayrıca bu ülkelerde yaşayan Romanların gelenekleriyle varsıllaşan Balkanlar, kültürlerin harman yeri oldu.

Din ve mezhep ayrılıkları, savaşlar, etnik kültürlerin baskınlığı ve milliyetçilik bu kültürler arasında birleşmeden çok çatışmaya yol açtıysa da, ortak motifler varlığını korudu.

Sinema

Yağmur başladı

Alin TAŞÇIYAN

MAKEDON yönetmen Milko Mançevski, ülkesindeki Hristiyan ve Müslümanlar arasındaki gerilimi anlattığı filmin adını "Yağmurdan Önce" koymuştu. Aradan dört yıl geçti ve yağmur başladı. Balkan ülkelerinden yetişen hemen her yönetmenin politik yapımlara, mecazi anlatıma, toplumsal yergiye yönelmesi rastlantı değil.
Son birkaç yıl içinde Bosna'daki savaştan yola çıkan ve Balkanları anlatmaya çalışan birçok film çevrildi. Bunlaın arasında en yetkin olanı yunanlı Theo Angelopoulos'un "Ulis'in Bakışı" adlı filmiydi. Balkanların ve Osmanlı İmparatorluğunun ilk sinemacıları Manaki Kardeşler'in ilk filmlerini bulmaya çalışan, Romen asıllı bir Amerikalı'nın Yunanistan'dan başlayarak kuzeye yolculuğunu anlatan film geçmişten bugüne Balkanlarda yaşanan değişimi ve kimlik bunalımını anlatır.
Genel olarak bir Balkan sinemasından söz etmek fazlasıyla zorlayıcı olur. Savaş ve rejim karşıtlığı ortak temalar olmakla birlikte ülkelerin özgün yapıları sinemalarına da yansır.

YUNANİSTAN

Yunan sineması der demez Theo Angelopoulos, Michael Cocoyannis ve Constantine Costa - Gavras isimleri akla gelir. Ticari sinemayla taban tabana zıt bir felsefi tavra, plan - seknaslardan oluşan tarza sahip Angelopoulos sinemaseverlerin "has" adamlarından ve çağımızın en büyük ustalarından biridir. Politik sinema kavgasını Fransa ve Amerika'daki çalışmalarıyla da sürdüren Costa - Gavras'ın "Missing"i bu tarzın başyapıtlarındandır. Pantelis Vulgaris'in "Taş Yıllar"ı da cunta dönemini taşır beyazperdeye. Bir döneme damgasını vuran Michael Cocoyannis'in "Zorba"sını anınca Irene Papas gibi bir aktrisi anmamak olmaz. Papas'ı anıp bırakırsak Melina Mercouri ve Aliki Vuyuklaki'nin hatrı kalır.
Amerikan sineması içinde asimile olan Yunanlı ustaları Elia Kazan, John Cassavetes ve son dönemde Robert Zemeckis, unutulmaz oyunculardan Telly Savalas, Olympia Dukakis sayılabilir.
Costas Vrettakos, Nikos Papatakis, Likuressi gibi ustalarının izinden giden genç Yunan sineması ise ülkesini küçük hacimli endüstrisi içinde her yıl birkaç dikkate değer örnekle gündeme gelmeyi başarıyor.

ROMANYA

Romenlerin sinemaya en büyük katkısı Transilvanyalı Vlad Kontu Drakula! Soylu vampiri canlandıran en ünlü oyuncu Bela Lugosi'nin Romen olması da rastlantı değil, kuşkusuz! Yine Amerikan sinemasının büyük ustalarından Jean Negulesco da Romendi.
Romen sinemasının "kaynağı" Bükreş Film Akademisidir. Doğu Avrupa'ya damgasını vurmuş Lodz (Polonya), FAMU (Çekoslavakya) ve Budapeşte Film Akademisi gibi okulların Balkanlardaki bir benzeridir bu okul. Yetmişlerden bu yana romen sienamsına nitelikli ürünler veren Gümüş Aslan ödüllü (1991) Dan Pita ve anti - konformist tavrıyla başı hayli derde giren Mircea Danieluc bu okuldan yetiştiler. Günümüzde Romen sinemasının en tanınmış temsilcileri Radu Mihaileanu ve Lucien Pintilie çalışmalarını Fransa'nın himayesinde sürdürüyor.

YUGOSLAVYA

Emir Kusturica adlı genç Boşnak yönetmen Cannes Film Festivali'nin gözbebeği oluncaya dek Yugoslav sinemasının en güçlü temsilcisi, erotik tutkuların ve psikolojik gerilimin sinemacısı Duşan Makaveyev sayılırdı. Kusturica "Babam İş Gezisinde"den başlayarak her filmiyle sinemaseverleri büyüledi. Ancak Saraybosna doğumlu Kusturica'nın savaş patlak verir vermez soluğu Amerika'da alması ve Yugoslav birliğinden yana olması kariyerine büyük zarar verdi. Bu politik tartışmadan yine bir görsel başyapıt çakrmayı bildi, Kusturica: "Yeraltı / Underground"da ülkesinin İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana sürdürdüğü politikları yerin dibine batırdı.
Lordan Zafranoviç, Srdjan Karanoviç, Goran Paskalyeviç, Goran Markoviç, gençlerden Ademir Kenoviç sağlam sinemalarıyla anılacak isimler. Bağımsızlığını ilan eden eski Yugoslav ülkelerinin sinema yönünden en fazla umut verenleri ise Makedonya ve Slovenya.

ARNAVUTLUK VE BULGARİSTAN

Balkan ülkeleri içinde sinemaları en az tanımış olan iki ülke Arnavutluk ve Bulgaristan. Daha çok kısa film ve canlandırmalarıyla festivallerde gündeme gelen bu iki ülkenin de yetiştirdiği birer usta var, elbette. Yetmişli yıllardan bu yana Enver Hoca rejimine muhalefeteni sürdüren Kutjim Caşku son olarak "Albay Korugan" ile sosyalist bürokrasinin anlamsızlığını yeriyordu. Bulgar Eduard Zahariev de sosyalizmi eleştiren yapıtlar vermekten vazgeçmedi. Her iki usta da Budapeşte'de eğitim gördüler.

Edebiyat

Acılı ve hüzünlü sözcükler toplamı

Akgün Akova

Güneydoğu Avrupa'daki Balkan Yarımadası, etnik, dinsel ve konuşulan diller açısından dünyanın en karışık bölgelerinden biridir. Balkanlar, çeşitli ulusların bir harman yeridir. Bu ulusların ve azınlıkların uzun tarihsel geçmişi, coğrafyasının da etkisiyle folklora dayanan bir edebiyat yaratmıştır. Halk türkülerinden, destanlardan, ayaklanmalardan, devrimlerden, savaşlardan ve acılardan geçip bugüne ulaşan bu edebiyat, kimi zaman Osmanlı İmparatorluğu'na da dokunup geçer, Balkan edebiyatı, eski Yunan'dan başlayan tragedya geleneğinin de yarattığı etkiyle, dünya edebiyatını onurlandıran yazarlar çıkarmıştır. Özellikle, türküler gibi kolaylıkla folklorik forma uyabilmesi nedeniyle şiir Balkanlar'da bir edebi bayrak gibi dolaşır. Balkan edebiyatı demek, yıkımlar yaşamış bir coğrafyanın üzerinde oluşan birçok dilin acılı ve hüzünlü sözcüklerinin toplamı demektir. Genele baktığımızda, insanı ve onun hüzünlerini, sevinçlerini, özgürlük ve yaşam direncini anlatan yapıtlarla doludur Balkan edebiyatı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nı, Balkan Savaşı'nı, "uygar" dünya için bir utanç aynası olan parçalanan Yugoslavya olayını ve son olarak Kosova dramını yaşayan Balkan halkları, doğal olarak milliyetçi söyleme dayanan bir edebiyat geleneğine sıkı sıkı bağlıdır. Yine de, bu noktadan çıksa da, Balkan ülkelerinin edebiyatlarında, farklı dillerin yarattığı sanatsal ve biçimsel yönleri birbirinden ayrılan oluşumlar vardır. Bu farklılığı yaratan, biraz da, bazıları Nobel Edebiyat Ödülü'nü kucaklamış olan büyük yazarlardır. Bu yazarlar, bireyden de, toplumdan da yola çıksalar, yeryüzünün bir gün barış içinde olacağı, savaşların sona ereceği duygusunu taşırlar ve yapıtları bu amaca yönelik sözcüklerle doludur.
Trakya ile Balkanlar'ın bir parçası sayılan ülkemizi bir kenarda tutarak, modern dünya edebiyatına Balkanlar'ın armağan ettiği önemli yazarları ülkelerine göre sıralayalım:
Parçalanan Yugoslavya'da, Boşnak Meşa Selimoviç, ("Derviş ve Ölüm" adlı kitabı Boşnak edebiyatının başyapıtı), İzzet Sarayliç, Abdullah Sidran (Emir Kusturica'nın ilk filmi "Babam İş Gezisinde" ve "Dolly Bell'i Anımsıyor musun"un senaryolarını yazan Sidran, Bosna - Hersek'in en çok sevilen ve okunan şairi), Skender Kulenoviç ve İvo Andriç (1961'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan yazar için, Necati Zekeriya, hazırladığı "Çağdaş Yugoslav Şiiri Antolojisi"nde şöyle der: "Biz İvo Andriç'i Bosna - Hersek bölümünde gösterdik, pekala Sırp bölümünde de gösterebilirdik."); Hırvat Petar Şegedine, İvan Katusiç, İvan Slamnig ve Goran Babiç; Sırp Oskar Daviço, Duşan Matiç ve Vasko Popa; Makedon Kosta Raçin, Radovan Pavlovski, Blaje Koneski ve Mateya Matevski; Sloven Matej Bor ve Kiril Kosmaç.
Yunanistan'da, Nikos Kazancakis, Kostantinos Kavafis, Tatiana Stavru, Odisseus Elitis (1979 Nobel Edebiyat Ödülü), Eleni Vakalo ve Yorgo Seferis (1963 Nobel Edebiyat Ödülü).
Bulgaristan'da, Dimitr Dimov, Valeri Petkov, Emiliyan Stanev ve Damyan Damyanov.
Arnavutluk'ta, Petro Marko, Aleks Çaçi, Kole Jakova ve İsmail Kadare.
Romanya'da Ion Creanga, Camil Petrescu, Panait Istrati, Lucian Blaga ve Emil Cioran.
İKİ ŞİİR

Bosna - Hersek
"Ameliyatı bekleyen kadına
bir bülbül düşündüm, ötecek...

Elimden başka ne gelir
bir bülbül düşündüm işte
varsın durmadan ötsün.

Sevgilim,
iğneyle uyuttukları bu anda seni
duyuyor musun türküsünü onun?"

İzzet Sarayliç


Arnavutluk
"İlkbahar göklerinde leylekler uçuşuyor.
Sıcak ülkelerin güzel kokularını taşıyan leylekler.
Hoş geldiniz leyleklerim, hoş geldiniz!
Ne iyi olur savaş uçaklarını ve ölümcül çılgınlıkları yolunuza çıkmasalar,
Toprağın sıcaklığının yükseldiği saydam ve duru gök boşluğunda.
Köpekbalıklarının ve savaş gemilerinin kaynaştığı mavi Akdeniz'in üstünde.
Sizin akçıl yollarınıza gereksinimi var insanın,
Bu dünyada yaşamak için
Nasıl gereksinimi varsa ekmeğe ve güneşe."

Betim Muço

Müzik

Hüzün, gizem, coşku bir arada

Romen bestecilerin hüznü, Bulgar seslerini gizemi, Romanların ve Slavların coşkusu, Yunanlıların lirizmi... Balkan ülkelerinin müziklerinin dünya çapında severek dinlenmesinin nedeni geleneksel yapılarını bozmamaları olsa gerek. Romanya'nın varsıl müzik geleneğini bugün koser salonlarında sürmesini sağlayan 17. yüzyıl bestecisi Dimitrie Cantemir oldu. Çağdaş besteci ve yorumculardan Georg Enescu ve kemancı Balanescu önde gelen Romen müzisyenler. Bulgar müziğinin Türk kökenli ritmi aksak başta Bela Bantok olmak üzere birçok besetci tarafından kullanıldı. Bulgar Seslerinin Gizemi başlığı altında konserler veren koroların yanı sıra çağımızın en iyi baslarından Boris Hristoff da anılmalı. Operada Balkanların en ileri ülkesi Bulgaristan olmasına arşın çağımızın en büyük sopranolarından Maria Callas Yunanlı idi. Klasik müzikte büyük bir besteciden pek sözedilemez ama new Age der demez kulaklarımıza Vangelis, Yanni ve Stavros Xarakhos'un ezgileri dolar. Geleneksel müziği ve şarkıları tüm dünyaya dinleten ise besteci ve aranjör Mikis Theodorakis, Manos Hacıdakis, Maria Faranduri, Nana Mouskouri, Grigoris Bithikotsis başta gelir.
Yugoslavya'da halk şarkıları ve dini müzik başta gelir. Hırvatistan operası ve korolarıyla bu dalda ağırlığını hissettirir. Roman müziği ise halk şarkılarını özünü oluşturur. Roman etkisi son dönemde Goran Bregoviç'in Kusturica filmlerine yaptığı müzikle gündeme geldi. Çeşitli Roman gruplar araclığıyla tüm Avrupa'ya yayıldı. Ivo Pogorelich ise günümüzün en iyi piyanistlerinden biri.

Tiyatro

Tiyatronun beşiği

Dionysos ayinleriyle birlikte tiyatronun doğduğu ve büyüdüğü yer -Roma ile birlikte- Yunanistan, dolayısıyla Balkanlardır. Aiskhylos, Euripides, Sophokles, Aristophanes gibi Antik Çağ'ın en önemli tragedya ve komedya yazarlarının dünya kültür mirasının temelini oluşturdu. Günümüzde hala aynı metinlerle insanı ve uygarlığı anlamaya çalışıyoruz.
Günümüzde de tiyatro Balkan ülkelerine önemli yer tutuyor. Bulgarista'daki Varna Festivali dünya çapında bir etkinlik. Fransa'da yaşayan Romen Eugene Ionesco en ünlü çağdaş tiyatro yazarlarından biri. Krajova Devlet Tiyatrosu'ndan Sliviu Prucurate klasik oyunları çağdaş yorumlarıyla büyşük ilgi gören bir yönetmen. Beden diline ağırlık veren çalışmalar yapan Attis Tiyatrosu'nun kurucusu, Yunanlı Theodoros Terzopoulos Tiytaro Olimpiyatları'nın başkanlığını da yapıyor. Yönemen Carlos Kounos ve oyuncu Aspassia Papatanassiu yunan tiyarosunun tanınmış isimleri.
Ohrid Festivali Yugoslavya dönemindeki görkemini Makedonya'nın çabalarıyla canlandırmaya çalışıyor.

Mimari

Kubbeler Bizans'tan, cumbalar Osmanlı'dan

Bizans mimarisi başta Ayasofya modeli olmak üzere tüm Balkanları sarmıştır. Roma etkisi Adriyatik kıyısıyla sınırlıdır. Kayalık tepelere kurulmuş çok sayıda Ortodoks manastırı Bizans mimarisinin ana hatlarını taşır. birçok önemli manastır ve kilise de Ayasofya, Kariye gibi İstanbul'daki önemli kiliseler örnek alınarak inşa edilmiştir. İç mekanlardaki fresk, mozaik ve ikonlar da yine Bizans sanatının uzantısıdır.
On dördüncü yüzyıldan itibaren bölgeye egemen olan Osmanlıların izleri daha çok sivil mimaride görülür. Köprüler, çeşmeler, çarşılar Osmanlı yapıtıdır. Bulgaristan'dan Yugoslavya'ya pek çok küçük yerleşim birimi bir Anadolu kasabasını andırır.
Yunanistan ise görkemli geçimişinin izleriyle birlikte sivil mimarisini de korumuştur. Atina'daki Akropol, Delfi'deki Apollon tapınağı, Athos Dağı manastırları, Pula'daki arena, Mostar'ın yıkılan köprüsü ve yüzlerce antik kent, kilise ve manastır Balkanların önemli mimari yapıtları arasında yer alır.

Folklor

Nakış

Dünya çapındaki halk dansı yarışmalarında Türk ekipleri birinciliği sadece Yugoslav ekiplerine kaptırırdı! Özellikle Makedon, Arnavut ve boşnak asıllı ekiplere! Hırvatların "kolo"sunu da göz ardı etmemeli. Kaval, zurna, tulum / gayda dansçılaar eşlik eden enstrümanlardır. Balkanların melez halk sanatı Türk etkisinin yerelle birleşmesinden doğdu. Ama Ortodoks, Katolik ve Müslüman adetleri tüm ritüellerde ayrıdır. Düğün, cenaze, sünnet törenleri, bayram kutlamaları çok farklıdır.
Tüm Balkanlarda geleneksel giysiler birbirine benzer. Beyaz fistanların ya da poturların üzerine rengarenk nakışlarla bezeli yelek, cepken, zıbın (ya da curdija: kolsuz elbise) giyilir. Beyaz başörtülerin kenarları yine rengarenk iğne oyalıdır. Bulgaristan'daki Pomak kadınların marahma dedikleri geniş başörtüleri omuzların üzerine düşer. Başlıklarda ponponlar, meyveler, çiçekler hemen göze çarpar. Bakır ve gümüş işleme, ahşap oyma, halıcılık Osmanlı mirası el sanatlarıdır.