Nazlıhan Erdol

Nazlıhan Erdol

nazlihan.erdol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Merakımızın bitmek bilmediği; gizemi, bilinmezleri ve sonsuzluğuyla sanatın her alanına konu ve ilham kaynağı olan uzayı merkezine alan filmleri sıkça izliyoruz. Stanley Kubrick'in 2001’inden, Tarkovski’nin Solaris'ine kadar usta işi uzay filmlerinin yanına, Nolan'ın modern klasiği Interstellar ve Alfonso Cuarón'un Oscar'ı kucakladığı Gravity gibi son dönemin başarılı işleri eklenmişti ki, iz bırakan uzay temalı yapımlara biri daha katıldı: Ad Astra.

AKSİYONU BOL BİR BİLİM KURGU BEKLİYORSANIZ YANLIŞ YERDESİNİZ

Haberin Devamı

Ad Astra, 2019'un merakla beklenen filmleri arasında uzun zamandır başı çekiyordu. Eğer ki filmden beklentiniz gişede rekorlar kıracak, aksiyonun dibine vuracak, yaratıkların cirit attığı bir uzay filmi değilse, gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki Ad Astra beklediğinize değecek.

İÇE DÖNÜŞ VE YÜZLEŞME

Yönetmen koltuğunda bugüne dek daha küçük bütçeli ve iddiasız filmlere imza atmış olan James Gray'in oturduğu Ad Astra, "kapalı kutu" diyebileceğimiz bir astronot olan Roy McBride'ı merkezine alıyor. İnsanı derinden etkileyecek, yürekleri ağza getirecek en korkutucu anlarda bile duygu belirtisi göstermeyen astronot Roy'un hesaplaşmalarına şahit olacağımız film yakın gelecekte geçiyor. Kahraman ilan edilen babasının gölgesinde yaşarken onun gibi astronot olan Roy, insan ilişkileri konusunda sıkıntılı, iç huzurunu bulamamış, yalnız, mesleğine odaklanmış ve duygularını ifade etmekte zorlanan biri olarak izleyicinin karşısında.

İç Huzurunu Yıldızlarda Arayan Bir Astronotun Hikâyesi: Ad Astra

Roy McBride, 20 yıl kadar önce uzayda hayat olup olmadığını araştırmak üzere görevlendirilen ve bir daha geri dönmeyen babasının hayatta olabileceği ihtimali üzerine bir uzay yolcuğuna çıkıyor. Uzayda hayat belirtileri arayan babasının ardından, Roy da hem babasını hem de iç huzurunu arıyor aslında… İşte bu noktada Ad Astra, bir içe dönüş ve yüzleşme filmi izlemek isteyenler için hala ilgi çekiciliğini korurken, aksiyonu bol bir bilim kurgu hayali kuranlar için cazibesini yitiriyor.

YENİLİKÇİ DEĞİL AMA ÇARPICI

İnsanın yalnızlığını, tek başına kaldığında yaşadığı iç hesaplaşmayı, inkâr edip yok saysak bile içimize yer eden yaraların öyle kolay kolay iyileşmediğini, yüzleştiğimiz acıların ve kalp ağrılarının bize katıp aynı anda bizden götürdüklerini izlediğimiz Ad Astra'nın şanssızlığı, bundan 5 sene önce Interstellar gibi bir film izlemiş olmamız. Zaman zaman Gravity'yi, zaman zaman da Interstellar'ı çağrıştıran Ad Astra, izleyicisine yepyeni bir şey sunup aydınlanma yaşamasını sağlamıyor. Ancak insana geçirdiği duyguyla keskin bir etki yaratmayı başarıyor.

Haberin Devamı

KARAMSAR VE GERÇEKÇİ

Ad Astra’nın sunduğu karamsar ama bir o kadar gerçekçi tablo, alkışı hak eden bir başka nokta. Filmde uzaya ve uzayla ilgili her şeye dair bugüne kadarki belki de en gerçekçi tasviri izliyoruz. Ay’a ticari yolculuğun normalleşmesi ve insanların Ay’ı fazlasıyla “Dünya’laştırmasıyla” ortaya çıkan görüntüler pek iç açıcı görünmüyor. Ay’a gitmek, otobüsle seyahat etmekten farksız hale gelmiş. Boynunuz ağrımasın diye yastık istediğiniz (ve bunun için para ödediğiniz) bu uzay yolculuğu, heyecansız ve sıradan bir hal almış. Bu sıradanlaşma tam da yakın gelecekte yaşayacağımız türden bir durum olduğundan, özellikle bu sahnelerin daha gerçekçi ve inandırıcı olmasını sağlamış.

Haberin Devamı

BRAD PITT’TEN ABARTISIZ VE ETKİLEYİCİ PERFORMANS

Soğuk kanlığı ile nam salmış gözü kara astronot Roy McBride rolünde izlediğimiz Brad Pitt, kariyeri boyunca hak ettiği değeri görmediğini kanıtlar nitelikte, bir kez daha harika bir performansla karşımızda... Once Upon a Time in Hollywood'daki oyunculuğuyla da göz dolduran ve adeta “2019 benim yılım” diyen Pitt, Ad Astra'da abartıdan uzak ve etkileyici bir performansa imza atıyor. Ona eşlik eden Liv Tyler’ı ve Tommy Lee Jones’u film boyunca pek göremiyoruz, ancak Jones tecrübesiyle yine de fark yaratmayı başarıyor.

Max Richter ve Lorne Balfe imzasını taşıyan hipnotize edici müzikler ve Hoyte Van Hoytema'nın hayran bırakan sinematografisiyle Ad Astra, James Gray'in filmografisindeki en dikkate değer yapım olarak yerini alırken, izleyicisinin de hafızasında ve kalbinde kendine yer edinmeyi başarıyor.