Editörün Seçtikleri O bir akademisyen

O bir akademisyen

07.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

O bir akademisyen

O bir akademisyen


Bir buçuk yıllık bilimsel araştırması sonucunda hazırladığı “Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü" başlıklı 160 sayfalık tezi bulunan dev oyuncu, belki de tezinin araştırma konusu olarak kendini seçen tek sanatçı dünyada


       Kapıcılar Kralı" adlı filmle 1977’de Altın Portakal ödülünü kazan Kemal Sunal, aynı yıl oğlu Ali’nin dünyaya gelmesiyle ikinci bir mutluluk daha yaşadı. Baba oğul tam 22 yıl sonra aynı filmde rol arkadaşı oldular. Sunal son yolculuğunu yaparken de yine yanında oğlu vardı.
       “Her şeyi tadında bırakmak lazım. Yoksa Hababam Sınıfı’nda karta kaçacağız. Oğlum Ali dünyaya geldi ve hâlâ Hababam Sınıfı’nda okuyorum. Biraz daha dişimi sıksam oğlum Ali ile Hababam Sınıfı’nda okuyacaktım" diyen Kemal Sunal, 1977’de Hababam Sınıfı serisini, dördüncü film “Hababam Sınıfı Tatilde" ile noktaladı.

       TRT’de yasak, sinemada rekor
       Tek kanallı TV yani, TRT döneminde Kemal Sunal’ın filmleri, argo sözler içermesi nedeniyle yasaklanmasına rağmen, sinemada gişe rekorları kırıyordu. Bu başarı sanatçıya pek çok yeni proje teklifini de beraberinde getirdi. O artık yılda dört beş film çeken bir star olmuştu. Öyle ki 1978 yılında Defne Yalnız ile “İnek Şaban", Harika Avcı ile “İyi Aile Çocuğu", Oya Aydoğan ile “Yüz Numaralı Adam", Müjde Ar ile “Kibar Feyzo", Meral Orhonsay’la “Köşeyi Dönen Adam", Ayşen Gruda’yla “Avanak Apti" olmak üzere tam altı film çekti. Filmlerinde hep, baba parası yiyen zengin ama kötü yürekli delikanlıların güzel sevgililerini, saf kalpliliği ile kendine aşık etti.

       Oğlu ile aynı filmde
       1991 yılında Orhan Aksoy’un yönetmenliğini üstlendiği “Varyemez" adlı filmde oynayan Kemal Sunal sinemaya tam yedi yıl ara verdi. Beyaz perdeye yeniden dönüşü ise 1999 yılında çekilen Sinan Çetin’in filmi Propaganda ile oldu. Filmde Kemal Sunal’ın canlandırdığı Gümrük Muhafaza Müdürü Mehdi’nin yardımcısı çok sevdiği oğlu Ali’ydi. Filmin bir başka önemli noktası iki dev oyuncuyu yani Kemal Sunal ve Metin Akpınar’ı bir araya getirmesiydi. Onun ismiyle birlikte anılacak son filmi ise çekimlerine giderken yaşamını yitirdiği Balalayka olacak hiç kuşkusuz.

       Yüksek lisans yaptı
       Üniversite eğitimini 25 yıl sonra tamamlayıp, Radyo ve Televizyon Yüksek Lisansı yapan milyonların “İnek Şaban"ı aynı zamanda bilimsel çalışması olan bir akademisyen. Bir buçuk yıllık bilimsel araştırması sonucunda hazırladığı “Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü" başlıklı 160 sayfalık tezi bulunan dev oyuncu, belki de tezinin araştırma konusu olarak kendini seçen tek sanatçı dünyada.
       Kendini anlatan bilimsel çalışması ve 80 tane filmiyle sonsuzluğu yakalayan sanatçı için son sözü yine o söyleyecek.

Kendini anlatıyor anlatıyor

       Son sözü söylemek yine onun hakkı. O değil miydi ki “Ölümsüzüm" diyen. Sanatçı ancak tüm zamanlara seslendiği zaman ölümsüzlüğü yakalayabilir. Kemal Sunal da onlardan biri. O geçmişin, bugünün ve geleceğin en temiz kalpli kahramanı olarak kalacak. Yüksek lisans tezi “Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsüönün fotokopi ile çoğaltılmasını yasaklayan dev oyuncunun geçmişten geleceğe taşınacak kendine dair en güzel son sözü, diğer bir deyişle tezinin sonuç bölümü:
       “Türk Sineması’nda komedi türüne damgasını vuran sanatçı Kemal Sunal’ın verdiği mesajların sosyolojik içeriğinin bulunduğu bir gerçektir. Yapılan jest ve mimiklerin salt güldürmenin çok ötesinde birtakım anlamlar içerdiğini kabul etmek gerekir.

       Halkın içinden
       Bir sanatçının var olabilme koşulu öncelikle halkının onu kabul etmesiyle ilgilidir. Bu halk Nasreddin Hoca’dan, İsmail Dümbüllü’ye, Keloğlan’dan, Kel Hasan’a birçok ustayı bağrından çıkarmışsa o zaman bu koşul daha da ağırlaşır. Kemal Sunal da mizahı seven, gülmesini bilen bu halkın içinden çıkmıştır ve kendini onlardan biri gibi kabul etmektedir.
       Kemal Sunal filmlerinin Türk Sineması’nda yer almaya başladığı 1970’li yıllarda sinemalarda seks filmleri oynuyordu. Toplumdaki anarşiden kaynaklanan karamsarlık, endişe ve bunların sinemaya, sinema seyircisine doğrudan veya dolaylı etkileri olmuştu. Yine bu yıllardaki ekonomik kriz, 12 Eylül ve sonrasındaki ara rejim sinemayı etkilemiştir. Buna karşılık Kemal Sunal filmleri yoğun ilgi görüyordu. Hatta uzun yıllar sırf Kemal Sunal fimleri Türk Sineması’nı taşıdı denilebilir.
       1980’lerde başlayan hızlı kalkınmanın ekonomik bedeli olarak, yüksek enflasyondan toplum katmanları ağır şekilde etkilenip, hayat pahalılığının altında eziliyordu. Bu ortamda tek eğlence olan TV’de ve sinema salonlarında, günlük sorunları geçici de olsa unutturan Kemal Sunal güldürülerine ilgi büyük bir oranda artmıştır.

       Gündemi yansıttı
       Toplumsal hayatta her gün yaşanan çarpıklıklara çaresiz kalan, bu olayların akışını değiştirme konusunda etkin role sahip olmayan kitleler, bunalımları, ancak bu tür filmleri izleyerek geçici olarak unutabilmektedir. 70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda Türk halkının yaşadığı sosyo-ekonomik sorunlar gerçekten büyük boyutlara ulaşmıştır.
       Bu sorunlar Kemal Sunal filmlerine de yansımıştır. Özellikle sosyal içerikli filmlerin toplumun aksayan yönlerini, halkın da şikayetçi olduğu noktalara paralel olarak ele alıp işlemesi, konusu hiç eskimeyen filmlerde rol almasının yanı sıra, gündemi yansıtan filmlerde oynaması, Kemal Sunal filmlerinin en önemli izlenme nedenidir. Ecevit’in umut olduğu dönemde “Umudumuz Şaban", Özal döneminde çıkan KDV’nin “Katma Değer Şaban", Türk halkına öğretilen köşe dönmeciliğin “Köşeyi Dönen Adam" filmlerinde hızlı değişimden doğan sancıları ve onlarla çakışan senaryoları görebiliriz.

       Güzellik, saflık
       Kemal Sunal’ın kimliğinde, Türk izleyici kendini buluyor. Feodal değerlerden koparak kente gelmiş, ama endüstriyel değerleri benimseyememiş, yani, iki arada bir derede, değerler sistemi arasında sıkışıp kalmış insanı anlatıyor. Bu sıkıntılar çerçevesinde yaşanan gülünçlükleri aktarıyor. Ama aynı zamanda doğru yolu, güzelliği, saflığı, dostluğu, aşkı, güvenilirliği de aramaktan vazgeçmediği için sonunda başarıyı yakalayan bir tiptdir, Kemal Sunal’ın canlandırdıkları. Kemal Sunal, 1950’lerden beri Türkiye’de gerçekleşen değişimin ve bir değerler bunalımının simgesidir. "

Yazarlar