Kıl dönmesi tedavisinde bir devrim: MİKROSİNUSEKTOMİ

Kıl dönmesi, tıp dilinde bilinen adı ile “Pilonidal Sinus” hastalığının klasik ameliyatlarla tedavisi, hastalığın kendisinden de zor bir süreçtir. Ancak, artık bu klasik ameliyatların yerini, geliştirilen yeni tekniklerle, çok daha konforlu, hızlı ve rahat bir tedavi yöntemi aldı : MİKROSİNUSEKTOMİ.

Halk arasında “kıl dönmesi” ismiyle bilinen bu hastalık, nedenleriyle, oluşumuyla ve tedavi süreçleri ile başlı başına ilginç ve farklı gelir insanlara. Bu hastalık, hemen oluştuğu anda bir şikayete neden olmaz. Hastalık hemen kendini belli etmez. Bu sebeple, hastalar uzun aylar ve hatta yıllar boyunca

Haberin Devamı

farkına varmadan bu hastalıkla yaşarlar. Hastalarımız, kıl dönmesi olduğunu genelde kuyruk sokumu bölgesinde iltihaplanma (apse) olduğunda anlarlar.

Çünkü, iltihapla birlikte, şiddetli ağrı, bol miktarda akıntı ve şişlik gibi şikayetler de beraberinde gelir.

Kıl dönmesinin, bir kılın büyüme ve uzama sürecinde, deri yüzeyinden çıkamayarak, derinin altında kalmasıyla oluştuğu düşünülür. Ancak gerçekte olan bu değildir. Vücuttan kopan kılların, genellikle kuyruk sokumu bölgesinde cilt yüzeyinde bir delik açarak kendilerine bir yol oluşturarak deri altında toplanması ve sonrasında bir yuva (sinüs) oluşturması ile oluşur. Pek tabi, vücudun diğer bölgelerinde de görülebilir.

Peki iltihaplanma yoksa, kıl dönmesi olup olmadığını nasıl bilebiliriz ?

Kılın giriş deliği, küçük çıkıntı (meme) ve çıkış deliği : Bu hastalığın en net belirtisi bu giriş delikleridir, çünkü delik olmadan kıl deriden içeriye giremez. Bu delikler, bir kıl girebilecek kadar ince de olabilir, bir parmaktan çok daha kalın da olabilir. Kuyruk sokumu bölgesinde tek bir delik de olabilir, birden fazla delik de olabilir. Granülasyon dokusu dediğimiz küçük bir çıkıntı oluşabilir, bunun sebebi de vücudun korunmak için oluşturduğu dokudur. Tabi ki bir giriş deliği olduğu kadar çıkış deliği de olabilir. Giriş mesafesinden uzak bir yerde, çıkış delik ya da deliklerinin olması da hastalığınızın ilerlediğini gösterir.

Şişlik, ağrı, kaşıntı ve akıntı : Malum, bir deliğimiz var ve bu delikten içeri giren de kıllar ya da diğer yabancı cisimler var. Dolayısıyla orada deri altında hissedilebilir boyutta bir şişlik olacaktır. Ağrı ise genelde iltihapla birlikte görülse de, oturma pozisyonlarına bağlı olarak oradaki sinüsün ezilmesine bağlı olarak da ağrı olabilir. Akıntı ise, günde birkaç damla şeklinde çamaşırınızı kirletecek düzeyde olur.

Haberin Devamı

İşte bu belirtiler varsa, hemen bir uzman doktora ve hatta bir proktologa (makat hastalıkları uzmanı) gitmelisiniz ve tedavi olmalısınız. Hangi yöntemle tedavi olacağınız da çok önemlidir.Kıl dönmesi (Pilonidal sinüs), makat hastalıkları arasında, genelde 15-35 yaş arasındaki erkeklerde görülen bir hastalıktır. Tabi, bu demek değildir ki, kadınlarda bu hastalık görülmez ya da daha ileri yaşlarda olmaz. Herkesin başına gelebilir.

Kıl dönmesi, mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır, hasta hiçbir rahatsızlık ya da şikayete sahip değil diye, tedaviyi ertelememelidir ve yöntem olarak da bilimsel yöntemleri tercih etmelidir. Bu hastalıktan kurtuluşun tek çaresi ameliyattır. Ama asıl olan hangi ameliyat yöntemini seçtiğinizdir. Kıl dönmesi (Pilonidal Sinus) tedavisi için geliştirilen en yeni, en başarılı ve hasta açısından da en konforlu yöntem :

Haberin Devamı

MIKROSINUSEKTOMI !

Lokal anestezi ile gerçekleştirilen ve hastaneye yatış gerektirmeyen bir tedavi yöntemidir. Genel anesteziye hiç ama hiç gerek yoktur. Sadece ama sadece 10 dakika sürer. 2 cm’lik çok küçük bir kesi ile oradaki sinüs alınır. Oysa bu kesinin uzunluğu ve alanı diğer operasyonlarda oldukça ama oldukça büyüktür. Hatta bazı ameliyat tekniklerinde, doku kaydırılır ve büyük bir dikiş alanı olur ki bu da

sonrasında büyük bir ameliyat izi ile yaşamanıza sebep olur. Mikrosinusektomi yönteminde ise operasyon sonrası çok küçük bir kesi olduğu için, belli belirsiz bir iz kalır sadece. Bazı klasik ameliyatlarda, “açık bırakma yöntemi” kullanılır. Bu yöntemi kuyruk sokumu bölgesinde baklava dilimi şeklinde büyük bir parçanın çıkarılıp, sonrasında kapatılmaması ve açık bırakılması şeklinde açıklayabiliriz. Tabi ki açık yaranın bakımı, o yara ile yaşamak ve o yaranın iyileşme süreci başlı başına bir çiledir. Bir de unutmayalım ve ekleyelim ki, açık bırakılan yaranın enfeksiyon kapma olasılığı da oldukça yüksektir. Bir de bölge malumunuz makat, yani ne derece açık bir yarayı koruyabilirsiniz ki...

Mikrosinusektomi operasyonu sonrasında hastaya, herhangi bir hareket kısıtlaması getirilmez. Hasta, iş, özel ve sosyal hayatına operasyonun hemen sonrasında dönebilir. Hastanın toparlanma ve normal hayatına dönüş süresi çok kısadır. Diğer ameliyatlardaki gibi günlerce hastanede kalma, rapor alma, günlerce istirahat gibi durumlar yoktur. Operasyon sonrasında hasta belirgin bir ağrı hissetmez.

Mikrosinusektomi yönteminde pansuman gerekmez. Diğer kıl dönmesi ameliyatlarında, hastalar günlük pansuman yaptırmaları gerekir. Ve hatta öyle ki, bu pansuman çilesi 5-6 ay kadar da sürebilir. Operasyon sonrasında hasta istediği pozisyonda oturabilir ve yatabilir. Öyle klasik ameliyatlardaki gibi, yüzüstü yatma zorunluluğu yoktur. Dren (boru) konulmaz. Operasyondan 72 saat sonra hasta rahatlıkla banyo yapabilir. Diğer klasik ameliyatlara göre, çok daha düşük maliyetli bir yöntemdir. Nüks (hastalığın tekrarlama) riski, klasik yöntemlere göre çok düşüktür.

Hastalarımızın bu hastalıkla ilgili en çok sorduğu sorular ise şöyle :

Kıl dönmesi, tedavi sonrasında tekrar oluşur mu, nüks eder mi ?

Bu soru bize en çok sorulan sorudur. Dünya üzerinde, nerede ve ne şekilde tedavi olursanız olun, tedavi sonrasında, tedavi yönteminin önemi kadar, hastanın kendi bakımı da o denli önemlidir. Yani siz de o bölgenin temizliğinden sorumlusunuz. Mutlaka doktorunuzun tavsiyelerine uymalısınız ki, bir daha böyle bir dertle karşılaşmayın. Tabi ki, mikrosinusektomi sonrası, çok küçük bir kesi ile işlem yapıldığı için de nüks yani tekrarlama ihtimali normal klasik ameliyatlardan çok ama çok daha düşüktür.

Kıl dönmesi hastalığını bir daha yaşamamak için kişisel temizliğinize çok özen göstermelisiniz. Özellikle kuyruk sokumu bölgesini iyice temizlemeli, her gün duş almalı ve o bölgeyi tazyikli su ile yıkamalısınız. Her zaman temiz iç çamaşırı kullanmalı, o bölgede ter ve nemi önlemelisiniz, bölgeyi hep kuru tutmalısınız. Eğer kıllı bir vücudunuz varsa da, mutlaka epilasyon yaptırmalısınız.

Lazerle kıl dönmesi tedavisi mümkün mü ?

Bu soru da başı çeken sorulardan. Maalesef de cevabımız olumsuz olacak. Lazer ile sadece uygulama öncesi bölgedeki kıllar temizlenebilir, ancak oradaki sinusün yani kıl dönmesi yumağının lazerle alınması ya da yakılıp yok edilmesi henüz bilimsel olarak mümkün değil. Ancak, klasik yöntemlerde deriyi kesmek için neşter yerine lazer kullanılabilir, bu da zaten anlamlı bir fark oluşturmaz. Çünkü, sadece bir kesi ile oradaki yumak yani sinüs alınır ve dikişle o kesi kapatılır. Cerrahi uygulamalar arasındaki farkı da bu kesinin yöntemi belirler. Hastalar genelde fistül hastalığının tedavisinde kullanılan lazer ile karıştırmaktadırlar. Fistül hastalığı tedavisinde lazer, bir yöntem çeşidi iken maalesef, kıl dönmesi tedavisinde sadece ön hazırlık aracı olabilir.

Kıl dönmesi kendi kendine geçer mi ya da evde bitkisel bir çözümle kurtulabilir miyim ?

Hayır ! Keşke kendi kendine geçse ama, insan şöyle bir durup düşününce, nasıl geçsin kendi kendine, o kıl yumağı nasıl yok olup gidecek diye düşünür sanırım. Düşündükçe de, evet biraz saçma oldu sanırım der. Kıl dönmesinden kendi kendine iyileşmesini bekleyerek kurtulamazsınız. Bitkisel yöntemleri de unutun ! Tek çare ameliyattır ! Ama araştırmanız gereken ve asıl sormanız gereken, hangi yöntem hangi ameliyattır ? Öyle gidip klasik yöntemle ameliyat olup sonra aylarca çile çekmeye de hiç gerek yoktur. Mikrosinusektomi, 5-10 dakika süren, üstelik hastanesiz, genel anestezi olmadan yapılan bir uygulamadır. Hastalığın kendiliğinden geçmesini beklemekten de, bitkisel yöntemlerden medet ummaktan da çok kısa sürer bu işlem. Çünkü sadece 10 dakikanızı ayırmanız yeterlidir. Sonrasında da işinize gücünüze dönebiliyorsunuz üstelik. Yani bu denli kolay bir şekilde kurutulabileceğiniz bir hastalık için, neden başka, bilimsel olmayan yolları araştırmakla zaman kaybeder ki bir hasta.

Apse tedavisi (apse drenajı) sonrasında kıl dönmesinden kurtulmuş olur muyum ?

Cevabını anlatmakta en çok zorlandığımız sorudur. Oysa ki cevap çok basittir. Düşünün ki, dişiniz çürüdü ve çekilmesi gerekiyor, ama apse var o bölgede. Ne yapılır, önce o apse tedavi edilir, sonrasında bir antibiyotik kullanımı gerekir ve bölge apseden temizlenince de diş çekilir. Yani, apse iyileşince, dişinizdeki çürük de kaybolmuyor. Bazen, daha önce bir başka kurumda, apse drenajı olan hasta, kendisini tedavi olmuş sanarak bize geliyor. En kötüsü de budur. Daha anlaşılır anlatmak

gerekirse, apse boşaltımı ya da tedavisi demek, kıl dönmesi tedavisi olmuş olmak demek değildir. Oradaki cerahat alınır ancak kıl sinüsü hala orada durur. Her apseleşme, kıl dönmesinin derecesini bir üst seviyeye taşır. Yani siz apse tedavisi olup da, sonrasında kıl dönmesi operasyonundan kaçarsanız, “ohhh rahatladım, bu beni bir süre idare eder.” ya da “tamam bitti iyileştim artık !”

derseniz, hastalığınız o kadar ilerler ki, bu sefer de “mikrosinusektomi” şansını kaybedebilirsiniz ve çok daha büyük bir kesi ile ameliyat olmak zorunda kalabilirsiniz. Bizden uyarması, öyle “apse tedavisi oldum, aman da her şey bitti, oh kurtuldum, ya da rahatladım” gibi sözlerle ertelemeyin hastalığınızı sakın.

Hastalığınızı ertelemeyin, tedavi ettirin.

Op. Dr. Mustafa Bolat

Kalp ve Damar Cerrahi Uzmanı