Tatil Parti zamanı!

Parti zamanı!

14.12.2010 - 14:01 | Son Güncellenme:

Heyecan içindeki hazırlıklar, dökülen içkiler, sökülen etekler, çıkarılan ayakkabılar, kahkaha, gözyaşı, dans ve ay ışığı…

Parti zamanı

Moda alemi Aralık ayı için ‘party season’ deyişini tercih eder. Tek bir gün değil, koca bir ay, bir yığın parti! Her birinde yeni bir heyecan…
Gardırobun yine yatağın üzerine dökülmesi. Bir sürü telefon konuşması. Ne kadar yüksek topuk giymek gerektiği üzerine anlaşmalar. Banyoya saçılmış sürmeler, pudralar, parfüm şişeleri. ‘Warm up’ kadehleri. ‘Pre-party’ playlist.

Nedir bu parti işinin sihri? Neden kötüsünü kimse hatırlamaz ama iyisi hiç unutulmaz.
Çünkü iyi bir partiden sonra hayat bir daha aynı olmaz.

Aşık olabilirsiniz, kavga edebilirsiniz, en yakın arkadaşınızı ne çok sevdiğinizi bir kere daha anlayabilirsiniz. Çok acayip dedikodular duyup, skandallar görebilirsiniz. Entrika, dram, hep hatırlanacak bir söz, hiç unutulmayacak bir bakış…

İyi bir parti hayat gibidir, mutlaka bir şeyler olur.

Banyo kapısının arkasında döküle birkaç damla gözyaşı ya da mutfakta gizli bir köşede flört… Bitişinde gün doğumunu izlemek, ay ışığında dans edilen, kıyafetlerle havuza atlanan, çıplak ayaklarla taze çimler üzerinde koşmak…

İşte parti manifestosu:

1. Yüksek topuklar. Yalnız bacakları uzattığı için değil; hayata başka bir yerden bakmayı sağladığı için de listenin ilk sırasında. En unutulmaz partiler en yüksek topuklar üzerinde geçer. Uzun topuklarla dans etmekten daha güzel baş döndüren bir şey mi var? “To get high” bu olsa gerek!

2. Cesaret. Herkes siyah giyerken kırmızı giymek, bazen de herkes dekolte gösterirken sımsıkı kapanmak demektir. Efsane parfüm Opium’un 1978’deki lansmanı, tarihin gördüğü en unutulmaz gecelerden olan Yves Saint Laurent, “Smokİng du jour”u bu yüzden yarattığını söylüyor. Herkesin elbise giydiği bir partide yüksek topuklarla giyilmiş siyah smokinden daha iyi bir parti kıyafeti olabilir mi? YSL’in vazgeçemediği ilham perisi Loulou de la Falaise diyor ki: “Yves, kadınların partiye asalet ve cesaretle gitmesini isterdi. Hala en cesur kırmızı elbiseler ve en asil siyah smokinler YSL Edition Soiree’ninkiler.

Bir de Penelope Tree’yi 1960’larıon en havalı modeli yapacak o müthiş siyah elbise gibi, bazen ne giydiğimizden çok, ne giymediğimiz fark yaratır. Yırtmaçları göğsün altına kadar çıkan elbisesi ve altına giydiği şeffaf legging’iyle Tree, aslında pek bir şey giymemişti. Bütün kıyamet de bundan koptu.

3. Sürpriz. Parti ahalisinin aklını almak, hiç beklenmeyeni yapmak demektir. Truman Capote’nin 1966’da New York’ta verdiği, davet edilebilmek uğruna insanların yalvarıp rüşvet verip intiharla tehdit ettiği efsanevi parti ‘Black and White Ball’da Mia Farrow’un bembeyaz elbisesini, tüylü maskesini ve dirseklerine kadar çıkan eldivenlerini, kısacık kesilmiş oğlan çocuğu saçlarıyla tamamlaması gibi. Ya da Studio 54’ün bir numaralı kızı Bianca’nın, tarihin görüp geçirdiği bu en çılgın parti mekanına beyaz bir prenses tuvaletiyle gitmesi gibi.

Kate Moss, 2004’te 30. Yaş günü için verdiği ‘Beautiful and the Damned” partisine gitmek üzere flapper tarzı kıvır kıvır saçları, 1920’lerden kalma yerlere inen işlemeli vinatge elbisesi ve kömür gibi sürme çekilmiş gözleriyle göründüğünde tüm Londra’nın azıcık sallandığı söylenir.

4. ‘Star quality’. En zoru. İnsanın içinde ya oluyor ya da olmuyor. Doğum gününde Studio 54’e at üzerinde giren Bianca Jagger’ın Hltson elbisesi H&M de olsaydı, sanırım pek bir şey değişmez; yine baş döndürürdü. Başkan Kennedy’nin doğum günü partisinde ‘Happy Birthday Mr President’ı söylerken o müthiş beyaz elbisesi yerine gecelik de giymiş olsa yine efsane olurdu Marilyn Monroe. O sihirli şey nedir bilinmez ama bulup çıkarmak, onsuz partiye gitmemek gerek. Kimisine iyi bir ‘disco nap’, kimisine bir kadeh şampanya, kimisine de hazırlanacak uzun zaman… Bianca Jagger’ın Studio 54’e saat 2’den önce gitmemesi gibi bir küçük zaman…

5. Dans figürleri. Partinin en güzeli pistten en son inermiş. Gece bir saatten sonra, ne sözcükler duyulur, ne de üst baş bişey ifade eder. Bir tek dans konuşur. Bu yüzdendir ki, birkaç esaslı dans numarasından daha güzel parti aksesuarı yoktur. Diana Ross’un beyaz tişört ve jean’le çılgınca dans ettiği hali beyinlere kazınan bir parti sahnesidir.
Modanın efsane ismi Diane Vreeland’in söylediği gibi, “Partilere davet ediliyordum, çünkü geçtim, güzel giyiniyordum ve çok iyi dans ediyordum.”

Güzel giyinmek yetmezBeyaz Dolce&Gabbana korse? Siyah kabarık Valentino etek? Pırıltılı yeşil, zarif Calvin Klein elbise? Chanel mini kimono? Tül etekli Margiela? Kristal Mc Queen kutu çanta? Tom Ford arşivinden bir çift sandalet?

Çok güzel giyinmek yetmez; partinin gözdesi olmak için başka maharetler de gerekir. Truman Capote’nin Black and White partsinin sihri, Plaza Hotel’in şıklığından çok, bir araya getirdiği acayip insanların yarattığı elektrikti. İyi partiler değişik insanları bir aray getirir. Etrafta kalan son kırıntılar ve cam kırıkları süpürülüp atıldıktan çok sonra da hatırlanır. İyi party-goer’larsa biraz skandal, cesur bir elbise, çılgınca dans, az flört ve çok eğlence katarlar gittikleri partiye.

Eve hafifi bir kafa ve dolu bir yürekle dönmek gerekir. Yine de… En güzel parti? Hep senin gitmediğindir!
Elle, Aralık 2010

2